Bugün attığım ikinci bölüm. Lütfen önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun. <3
"Sadece güvenli olduğunu düşünmüyorum. Ya gerçekten kırk yaşında bir ucubeyse?" Taehyung haykırdı, elleri havada çılgınca hareketler yapıyordu.
Jimin kaşlarını çattı. "Kırk gibi görünmüyor."
"Kırk yaşında kaç kişi tanıyorsun?" En yakın arkadaşı ona kaşlarını kaldırarak meydan okudu.
"Babamı tanıyorum?" Jimin yüzünü buruşturdu. "Ve senin babanı! Bu sayılır mı?"
"Tabii ki sayılmaz." Taehyung gözlerini devirip kaşığını tekrar ağzına koydu. "Ben sadece söylüyorum," ağız dolusu vanilyalı dondurmayı yuttu, "belki seninle aynı okula bile gitmiyordur."
"O zaman neden okulumun özel forumundaydı ki?" Jimin'in kendi dondurması elinde duran fincanda eriyordu.
"Bilmiyorum." Taehyung omuz silkti. "Genshin oynayacak birini bulmak için, açıkça."
Jimin'in Jungkook'la ilk konuşmasından sadece bir hafta sonra nihayet olanları en yakın arkadaşına anlatmıştı. Bunun o kadar önemli olduğunu bile düşünmüyordu ve eğer Taehyung ona yatıya gelmek isteyip istemediğini sormasaydı büyük olasılıkla konuya yaklaşmazdı.
"Üzgünüm, gelemem, bu gece Jungkook'la oynamam gerekiyor."
"Jungkook da kim amk?"
Bu yüzden her şeyi açıklamaktan başka seçeneği yoktu. Ve Jimin oldukça kolay ikna edilen bir insan olsa da Taehyung başkalarına en yakın arkadaşı kadar kolay güvenebilecek biri değildi.
Gözleri komik bir şekilde genişledi, ağzından kaşığı düştü. "Ya insan kaçakçısıysa?"
"Kapa çeneni!" Jimin sızlanarak ayaklarıyla masanın altından onu tekmeledi. "Şimdi sırf bunu söylemek için saçmalık söylüyorsun."
"Hey, bu kesinlikle mümkün!" Jimin'in gözleri ona doğrultulan kaşığa odaklandı.
"Biliyor musun?" Ofladı. "Sanırım yatıya kalma gecene gelmeyeceğim için kıskanıyorsun."
Taehyung tiyatrosal bir tavırla nefesini tuttu. "Aslına bakarsan artık davetli değilsin!"
"İyi!" Jimin'in gözleri kısıldı, kolları göğsünün üzerinde çaprazlaştı.
Taehyung onun tavırlarını aynen taklit etti. "İyi!"
Jimin iç geçirip gözlerini devirmeden önce on saniyelik bir sessizlik geçti.
"Önümüzdeki cumartesi?"
"Önümüzdeki cumartesi." İkisi de başlarını salladılar.
"Değiştirelim mi?" Taehyung somurtarak fincanını masanın diğer tarafına itti ve onun yerine Jimin'inkini aldı, ağzına büyük bir kaşık alırken kaşları hala çatıktı.
"İğrenç." Jimin omuzlarını silkti ve doğrudan en yakın arkadaşının vanilya aromalı dondurmasına daldı. Kuşkusuz Taehyung hiçbir zaman kiraz aromalı herhangi bir şeyin en büyük hayranı olmamıştı.
"Biliyor musun istersen bir ara bizimle oynayabilirsin?" diye önerdi Jimin, ayak bilekleri masanın altında şakacı bir şekilde Taehyung'unkine çarpıyordu. Geri bir darbe hissetti.
"Hayır, sorun değil. Oyuncu çocuğunu tamamen kendine saklayabilirsin." Bunun üzerine Jimin'in yanakları hafifçe kızardı. "Sadece dikkatli ol."
Başını salladı. "Olacağım."
Henüz Jungkook'u o kadar iyi tanımıyor olabilirdi ama ona güvenebileceğini hissediyordu. Zaten soruları da çok saldırgan değildi. Çoğunlukla rastgele olayları paylaşıyorlar ve Genshin hakkında konuşuyorlardı. Jimin'in şu ana kadar ona söylediği en kişisel şey gerçek adıydı. Diğerinin neye benzediği ya da hangi sınıfta olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama belki böylesi daha iyidir. Jimin şimdilik Minnie'nin gerçekte kim olduğunu açıklamak istediğinden pek emin değildi. Gelecek ay okullar açılır açılmaz Jungkook'un dökülmeye başlayıp başlamayacağını kim bilebilir? Bu, Jimin'in son sınıf başlamadan önce almaya istekli olduğundan pek emin olmadığı bir risk.
Taehyung masanın altından onu biraz daha sert tekmeleyerek dikkatini çekti.
"Tekrar değişelim." Jimin yüzünde küçük bir gülümsemeyle dondurma fincanını masanın üzerinden ona itti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a heart's a heavy burden, jikook ✓
Fanfiction[smut, çeviri minific] Bir gece Jimin, onu lisesinin kendi özel çevrimiçi forumuna götüren ilginç bir bağlantı buldu. Katılmakta bir sakınca olmayacağını düşünüyordu. Sonra, Jeon Jungkook gerçekleşti.