16☀️

96 15 11
                                    

[Changbin]

Şu an yaşadığım şeye anlam bile veremiyorum. Felix'in evinin önündeyim. Zili çalmam gerekiyordu fakat korkuyordum. Yanlış bir şey yapmaktan korkuyordum.

Düşüncelere dalmış nasıl zili çalacağımı düşünürken kapının aniden açılmasıyla yakalanmıştım.

"Changbin! Hoş geldin." Felix güzel gülümsemesiyle hoş geldin dediğinde afallamıştım. Felix'in gülümsemesi o kadar güzeldi ki beni dumura uğratıyordu. Her gördüğümde şaşıp kalıyordum.

Zile basmak için havada duran elimi kendime çektim hızla. "Hoş buldum."

"Gel hadi." Geçmem için kenara çekildi. İçeri girip ayakkabılarımı çıkardığımda bana uzattığı terliği alarak giydim.

"Açsan yemek yiyelim mi önce?" Mutfak ve salonun ortasında durup sormuştu.

"Aç değilim ama sen yiyeceksen sana uyarım." Seni yemek yerken izlemek o kadar güzel ki.

"O zaman sen salona geç ben kahve yapayım." Felix bana salonu gösterip kendisi mutfağa girmişti.

Salona geçtiğimde çift kişilik koltuğa oturdum. Gergince terleyen ellerimi pantolonuma sildim ve etrafa baktım. Felix'le proje için yanyana geldiğimizde bu kadar gerilmemiştim. Şu an gerilmemin sebebi onun hoşlandığı kişi olduğumu bildiğimden kaynaklıydı. Pot kırmak istemiyordum.

Daha önce geldiğim için bildiğim salonda bir değişiklik yoktu. En son geldiğimden bu yana değişen tek şey vazonun içindeki yapay olduğunu düşündüğüm ayçiçeği buketiydi. Bu yüzümde bir gülümseme oluşturmuş ve gerginliğimi almıştı.

Ben bukete bakarken içeri soru sorarak giren ayçiçeğim ona bakmamı sağlamıştı. Vazodakindense benim ayçiçeğim çok daha güzeldi. "Sade içiyordun değil mi?"

Kupayı bana uzattığında alıp konuştum. "Evet sade içiyorum. Hatırlamanı beklemiyordum." Şaka gibi ama gerçek;)

Yanıma otururken "Ezberim iyidir." Dediğinde güldüm. "Lisede pek iyi değildi hani?" Projeden fırsat bulup konuşurken söylediği şeye atıfta bulundum.

"O lisedeydi. Şu an ezberim gayet iyi." Yalandan sinirlenmiş gibi yapmasına rağmen gülüyordu ve aşırı sevimli duruyordu.

Gözüm gülümsemesinde fazla takılı kalınca kafamı sehpanın üstüne çevirdim. Üç bin parçalık bir yapboz yarısı yapılmış şekilde duruyordu. Yapbozun yarısından anladığım kadarıyla bir ayçiçeği tarlasıydı. Felix'de artık ayçiçeklerini seviyor sanırım. Bu o kadar güzeldi ki benim için.

"Yapboz mu yapıyordun?" Elime birkaç parça alıp sormuştum. Umarım dokunmama kızmaz.

"Üç gündür bununla uğraşıyorum. Bitirince duvarıma asmayı düşünüyorum ama o kadar zor ki... bütün parçalar ve renkler birbirine benziyor." Masanın altındaki kutuyu gösterdiğinde ne kadar zor olduğunu anlayabilmiştim. Resmin tamamı ortaya çıktığında mükemmel bir görüntü ortaya çıkacaktı.

Elimde tuttuğum parçalardan birini olabileceğini düşündüğüm yerlerden birine götürdüğümde yerine yerleştirdiğim gibi olmuştu.

"Ben saatlerce o parçanın yerini aradım! Nasıl buldun hemen?" Şaşkın sesi ve yüzüyle sevimlilik abidesi olan felix'le güldüm.

"Bilmem. Olur diye düşündüm sadece." Elimdeki diğer parçaları geri bırakırken felix kahvesini bir kenara bırakıp bana biraz daha yaklaştı.

"Birlikte yapmalıyız! Hemen bitsin artık. Bak şuraya asacağım." Eliyle kapının karşısındaki tekli koltuğun üstünü göstermişti. "Çivisini bile çaktım."

You Are My SunshineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin