Başardık

644 92 158
                                    

Tüm askerler hayatlarını kaybederken geriye doğru birkaç adım attım.

Turgay'ın sırtına çarptığında ona baktım.

O da bana bakıyordu.

Nefes nefeseydim.

Bu adamlar

"Yoruldun mu Küçük Hanım?"

"Senin kadar değil." dediğimde güldü.

"Öncelik hanımların hangilerini istersin?" diye sorduğunda çevremize baktım.

Toplamda yirmi adam vardı.

Hepsi de iyi eğitimliydi.

"Birlikte?" diye sordum.

"Yardımıma muhtaç kalacağını biliyordum." dediğinde güldüm.

"Yanlışıkla seni arkandan hançerlemeyeyim, dikkat et."

"Yaramazlık yaparsan aynısı senin de başına gelebilir."

Dudak büzdüm.

Buradan kaçmamız lazımdı.

Savaşmak bizi ya öldürür ya da esir düşürürdü.

"Üçüncü bir planım var." dediğimde "Benim de." dedi.

Kaçmayı ona söyleyemezdim.

"Senin en iyi olduğun işi yapacağız." dediğinde gülümsedim.

O da aynı fikirdeydi.

"İlk fırsatı bulan diğerini sürüklesin." dediğimde beni onayladı.

Daha fazla söze gerek yoktu.

Öne doğru atılıp bana en yakın olan adama kılıç savurdum.

Aynı zamanda bana kılıç savuran başkaları da vardı.

Hepsiyle birden mücadele etmek zordu.

Sol elimdeki hançeri bir adamın bacağına saplarken diğerini kılıcımdan geçirmiştim.

"Alisa!"

Turgay'ın bağırışıyla ona dönünce arkamdan bana yaklaşmakta olan eşkiyayı görüp geriye çekildim.

Kılıcı kolumu sıyırırken acıyla gözlerimi yumdum.

Sinirle kılıcımı adamın karnına geçirirken bana yaklaşan bir başka adama tekme attım.

Düştüğü yerde kılıcıyla bacağımı yaraladığını yırtılan elbisemden yarama baktım.

Çok kötü görünüyordu.

Adamın kılıç tutan eline basıp boğazını kestiğim sıra bir el, el bileğimden tuttu.

Ona döndüğümde Turgay'dı.

Zamanı gelmişti.

Bakışlarımla onu onayladım ve koşmaya başladım.

Turgay ile şelalenin oraya doğru koşarken kar yağmaya başlamıştı.

Bu arayı açmayı başarırsak izimizi kapatırdı.

Yer adım attığımda bacağımdaki yara acıyordu.

Kar yerini tipiye bırakırken arkama hafifçe baktım.

Eşkiyaların sesini rahat duyuyordum ama onları göremiyordum.

Şans bizimleydi.

"Turgay bacağım." dedim, acıyla.

Daha fazla koşarsam dayanamayıp yere yığılacaktım.

Şelalenin en tepesine kadar koşmuştuk neredeyse.

Turgay çevresine baktıktan sonra "Dayan." dedi.

Onu başımla onayladım.

Şelalenin dibine geldiğimizde donmuş suyun arkasında bir mağara olduğunu gördüm.

Turgay beni oraya çekerken arası dar olduğu için buza çarpıp düşme korkusuyla usulca aradan geçtim.

Mağaraya girdiğimizde nefesimi tutup dışarıyı dinledim.

Eşkiyalar nereye kaybolduğumuzu anlayamamıştı.

Turgay'a gülümseyerek baktım.

Birlikte bunun üstesinden gelmiştik.

Hayatımda ilk kez karşı cinsten birinin bana bir faydası dokunmuştu.

Bu garipti.

Adile harici kimsem olmamıştı.

Şimdi ise biriyle ekip olmuştum.

Sesler uzaklaştığında Turgay'a "Başardık." dedim, sevinçle.

"Başardık." dediğinde sıkıca ona sarıldım.

İlk kez böyle bir hisse kapılmıştım.

Hafiften gözlerim dolmuştu.

Turgay bir elini yanağıma yerleştirdiğinde ona baktım.

"Beni yanılttın Küçük Hanım."

"Daha çocukken annemi kaybettim, babam ise yeni biriyle evlendi. Daha büyük olduğum için taht benim hakkımdı. Bu yüzden üvey kardeşim ve üvey annem beni her an öldürebilirdi."

"Bu yüzden kendini savunmayı öğrendin."

Sanki mümkünmüş gibi ona daha çok yaklaştım.

"Dahası da var. Saldırmayı öğrendim."

"Uyurken kendime dikkat etmeliyim desene."

Gülümsedim.

"Her an seni öldürebilirim."

"Madem sen kendin hakkında bir şey söyledin... Uykum hafiftir. Eğer beni öldürmek için bana yaklaşırsan ölen sen olursun."

"İddialısın."

"Realistim." derken kahvaltıdaki lafıma gönderme yapıyordu.

Yüzümü incelediğini fark ettiğimde utanarak geriye doğru bir adım attım.

Ondan etkilenmemeliydim.

Bu kadar fazla yakınlık ondan hoşlanmamı sağlardı.

Benim için babamları öldürdüğünde tahta geçip onun ülkesini ele geçirmeliydim.

Herkes gücü olmadığı için dışlanan, zorla evlendirilen bu kızın ne yaptığını görmeliydi.

Doğu ve Batı İmparatorluklarını birleştirip kraliçesi olacaktım.

Kanlı Gecenin IşığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin