'' Çok gergin hissediyorum...''
'' Kimseye, hiç kimseye güvenmiyorum. Herkez yalan söylüyor..''
Okul koridorlarında yürüyordum. Ta ki yine o kahkahayı kulağımda hissedene kadar. Bunlar benden ne istiyor.
Durdum ve arkamı döndüm.
'' Hey ezik. Nerelerdesin. Bu hafta seni hiç göremedik. Yoksa dedenin çiftliğine mi gittin. Ha tabi sen sadece senin gibi ineklerle arkadaş olabilirsin. ''
Dimdik gözlerinin içine bakıp:
'' Bırak beni Işıl! ''
'' Aaa gördünüz mü kızlar ezik karşılık vermeye başlamış.Ama birşeyi unuttu. Ne yaparsa yapsın ezik olmaya devam edicek. Sonsuza kadar. Hadi gidelim kızlar bu ineğin yanında daha fazla durmayalım. Bitleniriz falan ıyyy. ''
Onlar gittiler. Bende sınıfın yolunu tuttum. Hep böyle yaparlardı. Artık alışmıştım.
Sonunda son ders te bitti. Çantamı aldım, ve okulun çıkış kapısına doğru ilerledim. Yağmur yağıyordu. Hava kararmak üzereydi. Hırkamı üzerime geçirdim. Ve evin yoluna koyuldum.
Yağmur gitgide hızlandı eve vardığımda, ıp ıslak olmuştum. kardeşim Efe oturma odasında resim yapıyordu.Çantamı kapının kenarına koydum. Annem daha işten gelmemişti. Annem bir restorantda bılaşıkçı olarak çalıştığı için çoğu zaman geç gelirdi, babam ise belediyede çaycı olarak çalışıyordu. Babam işten sonra arkadaşlarıyla kahveye gider geç saatlere kadar gelmezdi. Yine ortalıkta yoktu. Oturma odasına doğru ilerledim.
Efe benim geldiğimi gördü. Koşarak üzerime atladı ve saçımı çekmeye başladı.'' Efe bırak beni! Bırak Efee neyapıyorsun''
''Sabah senin yüzünden bir yığın azar işittim, annemin en sevdiği tişörtünü yırttığımı söylemişsin. Al sana oh olsun. ''
'' Bırak beni, ben bişey söylemedim''
''Nasıl söylemedin, basbaya söylemişsin. Senden başka bilen kimse yoktu. ''
'' Ben söylemedim diyorum. Belkide annem düşünüp senin yaptığını anlamıştır. ''
Efe yavaşca saçlarımı bıraktı. Üzerimden kalkıp tekrardan boyama kitabının başına oturdu.
Ben de lavaboya gidip ıslak kıyafetlerimi çıkardım, siyah pantolonumu ve siyah kazağımı giyindim. Zaten başka seçeneğim de yoktu. O sırada annem geldi. O da çok ıslanmıştı ve morali çok bozuktu. Genelde patronundan azar işitince böyle olurdu. Onu daha fazla üzmemek için soru dahi sormadım. Sorsamda bişey söylemezdi zaten annem tüm duygularını kendi kendine yaşar kimseye bişey anlarmazdı.
Ödevlerimi bitirince anneme akşam yemeğini yapmakta yardım ettim. Saat dokuz olmuştu babam genelde bu saatlerde gelirdi ama ses seda yoktu. Hâlâ gelmemişti. Sofra kurulduktan sonra annem Efeyi çağırdı. Üçümüz sofraya oturduk.
Neredeyse yemeğimizi bitirmiştik. Ama babam hâlâ gelmemişti. Anneme sormaya karar verdim.
'' Anne saat çok geç oldu babam hâlâ gelmedi. Nerde olduğunu biliyomusun. ''
Efe de gözlerini anneme çevirdi.
'' Kızım baban bugün gelmiycek. Ama neden olduğunu sormak yok tamam mı? ''
Tamam anlamında kafamı salladım. Annem bunları söylerken gözleri yaşarmıştı. Biraz daha üstüne gidersem annem daha çok üzülecekti. Babamın bu gün neden gelmeyeceğini ve nerede kalacağını çok merak etsem de annemi üzmemek için bişey sormadım. Efe nin de sormaması için gözlerinin içine anlamlı anlamlı baktım. Bu onun için (sakın hiçbirşey sorma ayvayı yediririm sana) demekti. Efe de ne demek istediğimi anladığından öfleyip masadan kalktı. Bende annemin masayı kaldırmasına yardım ettim. Sonra oturma odasındaki iki çekyatı açtım. Battaniyeleri üzerine serdim. Kış ayına yeni girdiğimiz için hava her geçen gün daha da soğuyordu. Bende artık iki battaniyeyle yatmaya başlamıştım. Efeyi yattırdıktan sonra bende hazırlanıp yattım.
Yattım ama gözüme uyku girmiyordu. Efe çoktan derin uykuya dalmıştı. Sabah okulda olanları düşündüm. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Okuldaki herkez in en az bir arkadaşı vardı. Ama benim yoktu. Okuldaki herkez benden nefret ediyordu. Öğrencisinden, hizmetlisine herkez.
Bunları düşünürken içeriden sesler geldiğini duydum. Babamın sesiydi bu. Kapıya yaklaştım ve kapıyı araladım, sesleri dinlemeye başladım.
''Daha çocuklara söylemedim bağarıp durma''
''Onlar çoktan uyumuştur. Daha çocuklarının uyuyup uyumadığını bile bilemiyorsun. Çok kötü bir annesin sen! alıcam çocuklarımı senden. Boşanma ile birlikte velayet davası da açıcam göstericem sana gününü.''
'' Sus lütfen çocuklar uyanıcak''
Hayır ne, böyle bir şey olamaz. Nasıl yani nasıl olabilir.
Gözlerimden yaşların boşaldığını hissteim annemle babam boşanıyor mu yani.
Aralık olan kapıyı ardına kadar açtım. Annem ve babam tam karşımdaydılar. Babamın elinde bir çanta vardı. Kıyafetlerinin olduğunu tahmin ettiğim bir çanta.
'' Seyran kızım sen uyumadın mı? ''
'' Her şeyi duydum anne ''
Odama geri döndüm. Çantama battaniye ve el fenerini koydum . Üzerime kırmızı yağmurluğumu geçirdim. Çantamı aldım. Evin kapısına geldim. Çizmelerimi giydim. Ve koşabildiğim kadar hızlı koşmaya başladım. Hem ağlıyor hem de koşuyordum. Herkez den nefret etmeye başlamıştım. Yorulunca ara sokaklardan birine girdim. Yağmur almayan bir köşeye oturdum. Yağmurda ıslanmış bir kedi yavrusu gibi titriyor. Bir yandan da deli gibi ağlıyordum...
Gece çok soğuktu. Karanlıkta nereye gittiğime bile bakmadan sadece koşup buraya kadar gelmiştim. Etrafa biraz bakındım. Hiç tanıdık bir yer değildi. Az uzakta birinin bana doğru geldiğini gördüm. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim, ayağa kalktım. Sokağın ismini bilirsem belki eve geri dönebilirdim. Aksi halde bulmam o kadar kolay değildi. Adam yanıma kadar geldi.
'' Ne yapıyorsun burada.''
''Şey ben yolumu kaybettim. Hangi sokakta olduğumuzu biliyomusunuz? ''
'' Hayır bende buranın yabancısıyım. Şu evde yaşıyorum. İstersen bu gece bende kalabilirsin sabahta evini bulmaya çalışırız. Hem hava çok soğuk yağmur da yağıyor. ''
Adam haklıydı. Hava çok soğuktu ve yağmur yağıyordu. En mantıklı seçenek adamın evine gitmekti. Yavaşca'' tamam'' dedim. Ve adamın gösterdiği eve doğru yürüdük.
Eve girdiğimizde adam bana oturma odasını gösterdi. Koridorun sonundaki odadaydı. Kendisi mutfağa benim için bireyler hazırlamaya gitti bende oturma odasına yöneldim. Giderken başka bir odada bir şeyin ben beyaz bir örtüyle örtülmüş olduğunu gördüm çok kurcalamadan oturma odasına doğru devam ettim. Ev çok garipti. Her yerde metal parçaları ve tamir aletleri vardı. Oturma odasına geldiğimde her yer kitaplarla doluydu. Kitapların çoğu zamanda yolculuk ile ilgiliydi. Ve etraf yine metal parçalarıyla doluydu. Herhangi bir koltuğa oturdum. Adam elinde bir kase çorbayla geldi. Dışarısı karanlık olduğundan adamın üstündekileri görmemiştim. Adamın üstünde bilim adamlarının giydiğinden bir önlük vardı. Çorbayı bana uzattı. Sonra gidip içeriden temiz kıyafetler getirdi. Çorbayı içtikten sonra bana kıyafetleri giyebileceğim bir oda gösterdi. Kıyafetleri giyindim. Ve oturma odasına geri döndüm.
'' Size de yük oldum. Çok saolun''
''Ne demek ben yüklere alışığım. Bu arada ben Tunç''
'' Bende Seyran ''
Bir süre konuştuk. Çok içten ve iyi Bi insandı. Biraz olsun moralim düzelmişti. Yaşadıklarımı anlatmak biraz olsun beni rahatlatmıştı.
Bir süre sonra Tunç abi bana yatabileceğim bir yer gösterdi. Ben yatağa yattığım gibi uyudum. Kalktığımda saat gece üçtü. Lavaboya gitmem gerektiği için uyanmıştım. Kalktım ve lavaboya aramaya başladım. Biraz ilerde üstü beyaz örtü ile kapalı olan şeyin olduğu kapının kapalı olduğunu gördüm. Ben o örtünün altında duşun olduğunu düğünüyordum. Genelde duşun yanında tuvalet de olur diye o odanın kapısını yavaşca açtım.
Açar açmaz karşımda Tunç abiyi gördüm. Göz göze geldik ve yanında daha önce hiç görmediğim bir şey gördüm. Bir tür zaman makinesi...
Biraz uzun oldu ama bence güzel oluyor umarım beyenirsiniz. Devamını atmaya çalışacağım yıldızları unutmayın⭐⭐⭐⭐⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN İÇİNDE
AdventureMeraklı bir kız. Sessiz sokaklar. Binlerce tehlike, macera, gizem. Acaba Seyran evine geri dönebilecek mi? Yada sonsuzlukta kayıp mı olacak? Sizde bu maceraya katılmak isterseniz okumaya başlayın. Hadi başlıyoruz...