Keyifli okumalar diliyorum★
Oy ve yorumlarımızı eksik etmeyelim♥︎
———Karanlık çöküp yıldızlar kendini belli etmeye başladığında kimse farketmesin diye sessizce yatağımdan kalkmıştım. Odanın kapısına yaklaşıp kapının üstündeki küçük camdan koridorda kimse var mı diye kontrol ettim kapının arkasına saklanarak.
Neyseki sadece birkaç hasta yakınından başka kimse yoktu.
Yine de kapıyı ses çıkarmadan açtım kimse beni farketmesin diye. Sessizce kafamı çıkardım kapının açtığım aralığından, sağa sola bakıp hiçbir hemşirenin koridorda olmadığına emin olduktan sonra koridora çıktım ve kapıyı sessizce kapattım arkamdan.
Hızlı adımlarla merdivene ilerleyip çatı katına çıkmaya başladım merdivenleri ikişer üçer çıkarak.
Sonunda istediğim kata ulaştığımda nefes nefese kalmıştım. Yavaşça kafamı dışarı uzattım açık kapıdan ve kimsenin olmadığına emin olarak dışarı çıktım. Yüzüme vuran serinletici rüzgarla biraz durup nefeslerimin düzenlenmesini bekledim.
Nefes alış-verişlerim biraz daha yavaşladığında her gün Jisung ile oturduğumuz basamağa doğru ilerledim.
Jisung daha gelmemişti galiba. Etrafıma bakıp Jisung'un gelmediğine emin olduktan sonra terliklerimi çıkarıp basamağa çıktım. Bir süre ayakta bekleyip yıldızlara baktıktan sonra kafamı eğerek aşağı baktım ama kafamı dolduran kötü düşüncelerle tekrar yıldızlara çevirdim yüzümü.
Dün aynı saatte tekrar geleceğini söyleyen çocuğu beklerken basamağa oturdum ayakta beklemekten yorulduğum için. Yukarıda parlayan binlerce yıldıza çevirdim kafamı.
Uzun bir süre daha yıldızları izledikten sonra arkamdan gelen adım sesleriyle Jisung'un geldiğini anlamıştım. Kafamı çevirmeden yanıma gelmesini bekledim sessizce.
"Hyung, gelmişsin!"
Heyecanla söylediği cümleden sonra ben de gülümseyerek yüzümü çevirdim Jisung'a doğru ama hesaba katmadığım bir şey vardı ki o da Jisung'un çok yakınımda olmasıydı.
Kafamı çevirdiğim anda yüzlerimizin arasında santimler kalmasını beklemediğim için şaşkınlıktan donakalmıştım. Birkaç saniye parlayan güzel yüzünü inceledikten sonra kalbimin hızlanan ritmini anlamlandıramadığım için yavaşça uzaklaştırmıştım yüzümü güzel çocuğun yüzünden.
O da bu kadar yakın olduğunun farkına varmamış olacak ki yüzlerimiz arasında santimler kaldığında kendisi de çok şaşırmıştı.
Şaşırdığı için biraz daha açılan gözleri ve kocaman, kızarmış yanaklarıyla çok şirin duruyordu.
İkimiz de bir şey söylemediğimizden dolayı oluşan garip atmosferi dağıtmak için "Sen de gelmişsin Jisung." dedim.
Jisung da transtan çıkmış gibi kafasını sağa sola sallamış ve gözlerini kırpmıştı birkaç kere hızlıca.
"Her seferinde geleceğimi söylüyorum zaten hyung." dedi ve güzel gülümsemesini gösterdi yine.
Kendimi tutamayarak "Çok güzel bir gülümsemen var Jisung." demiştim. Ne söylediğimin farkına vardığımda her şey için artık çok geçti.
Yüzümü yıldızlara çevirdim, Jisung'un utandığım için kızaran yanaklarımı görmesini istemediğim için.
"T-teşekkürler hyung." demişti o da kekeleyerek.
Kekeleyen sesini duyduğumda dudağımın kenarı yukarı kalkmıştı ben farkına varmadan.
Terliklerini çıkarıp basamakta yanıma oturmuştu Jisung. Ben de gülümsediğimi farketmesin diye kafamı biraz daha çevirdim Jisung'un göremeyeceği tarafa.
"Hyung, senin hastalığın ne? En son sorduğumda sadece hasta olduğunu söylediklerini söylemiştin yanlış hatırlamıyorsam." diye sormuştu meraklı bir şekilde.
Bana sorduğu soruyu beklemediğim için ilk duyduğumda şaşırmıştım ve yüzümdeki gülümseme kaybolmuştu. Jisung'a söyleyip söylememek arasında gidip geldiğim sırada Jisung'un sesi düşüncelerimin dağılmasına sebep olmuştu.
"Birine anlatmak konusunda rahat hissetmiyorsan tabiki seni anlatmak için zorlamayacağım hyung, sadece belki anlatmak istersin diye sormuştum. Kendini rahat hissetmiyorsan da bunu bana söyleyebilirsin. Bu söylediklerim sadece şimdi için değil, benimle olduğun her zaman bana hissettiklerini rahat bir şekilde söyleyebilmeni istiyorum hyung, çünkü iyi de olsa kötü de olsa hislerini ve düşüncelerini bana söylemen ikimiz için de daha iyi olur. Mesela bazen çok konuşabiliyorum farkına varmadan, eğer bu seni rahatsız ederse söylemekten çekinmemelisin hyung. Senden istediğim tek şey benimleyken gerçek hislerini belli etmen." demişti hızlı hızlı cümlelerini sıralayarak.
Cümlesini bitirdikten sonra sanki bir şeyin farkına varmış gibi gözleri büyümüştü birden.
"Özür dilerim hyung, yine çok konuşmaya başladım." dedi mahçup bir şekilde kafasını eğerek.
Jisung'un bu tatlılıkları her seferinde kalbimin hızlanmasına neden oluyordu.
"İlk olarak söylediklerin için ve beni anlayışla karşıladığın için teşekkür ederim Ji, ve ikinci olarak da senin beni rahatsız hissettirme olasılığın fillerin bir gün uçacak olması olasılığıyla eş değerde. Çok konuştuğunu falan da düşünmüyorum ayrıca, seni dinlemek beni rahatlatıyor." demiştim ben de Jisung'un gözlerinin içine bakarak, söylediğim her şeyin gerçekten hissettiklerim olduğunu anladığından emin olmak için.
"Üçüncü ve sonuncu olarak da tabiki sana hastalığımın ne olduğunu söyleyebilirim, sadece gerçekten neden burada olduğumu hala anlamlandıramadığım için modum düşüyor bu konu açıldığında."
Jisung anladığını belli etmek için kafasını salladı ve devam etmemi istermiş gibi gözlerimin içine bakmaya devam etti.
"Şimdi şöyle ki, ben aslında buraya gönderilmeden önce birkaç kere intihar girişiminde bulunmuşum. Bulunmuşum diyorum çünkü bunları ben de hatırlamıyorum. Bazen içimde tekrar intihar etme isteği uyandığını hissediyorum ama sebebini asla anlayamıyorum. Tabiki yaşamanın çok güzel bir şey olduğunu düşünmüyorum buna rağmen ölmeyi istemek için bir sebebim vardır diye tahmin ediyorum ama o sebebi hiçbir şekilde bulamıyorum."
Biraz durup Jisung'a baktım sessizce, söylediklerime tepkisini görmek için ama o sadece cesaretlendirici bakışlarla, devam etmem için gözlerimin içine bakıyordu gözlerini bir saniye bile ayrımadan. Ben de Jisung'un bakışlarından cesaret alıp devam ettim konuşmaya.
"Burada bulunma sebebimin bu olduğunu düşünüyordum başlarda ama sırf ölmek istediğim için beni bir hastaneye kapatmaları hiç mantıklı gelmiyor bazen. Aylardır hastanede, tedavi adı altında bana bir sürü ilaç verip duruyorlar fakat kendimde değişen hiçbir şey hissetmiyorum. Ayrıca ölmek için sebep bulamıyorum demiştim ya, sorun şu ki ben yaşamak için de bir sebep bulamıyorum. O yüzden bazen acaba ölmek isteme sebebim hayatta kendime bir amaç bulamamış olmam olabilir mi diye düşünüyorum ama o kadar saçma bir sebepten hayatımı sonlandırmak istiyor olmam da mantıklı gelmiyor. Tabi dediğim gibi eski hayatımı hatırlamadığım için şu an mantıksız gelen çoğu şey o zaman mantıklı gelmiş olabilir. Yani sonuç olarak ne zaman bu konu hakkında düşünmeye başlasam bir çıkmazın içine giriyorum ve bu da beni daha da karamsar bir moda sokuyor."
Tüm dikkatini bana vermiş, beni dinleyen güzel çocuğun ışıl ışıl parlayan gözlerine çevirdim kendi ışığı sönmüş gözlerimi. Eğer beni bıraksalar Jisung'un parıldayan gözlerinin içinde kaybolabilirdim ve bundan hiç şikayetçi olmazdım. O güzel, içinde milyarlarca yıldız barındıran gözlerin içinde kaybolup gittiğimi düşündükçe kalbimin ritmi bozuluyor, elim ayağıma dolaşıyor, bütün mantıklı düşünceleri ve hareketleri bir tarafa bırakıp aklıma ilk gelen şeyi yapasım geliyordu.
Sonunda aklımdan geçen şeyi daha fazla düşünmeden söylemiştim sonradan utanacağımı ama asla pişman olmayacağımı bile bile.
"Benim yaşama sebebim olur musun Jisung?"
15 Mayıs 2023
———
Ayy noluyoorr
Senin ağzın neler der Minho
Umarım beğenmişsinizdir<3
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Starry Night | Minsung ✓
FanfictionO yıldızlı gecede Lee Minho ölmek istiyordu, Han Jisung ise yaşamak...