Gecikme için özür dilerim. Teog, son sınavlar, gösteri falan derken yazacak zamanı bulamadım. İyi okumalar...
........................................................................
Açelyanın hassas kulakları her insanın uzaktan rahatlıkla duyabileceği bir sesi, sesin kaynağının dibindeymiş gibi duyuyordu. Bu kulağının dibinde sineğin vızıldaması kadar kötü bir şeydi onun için. Sinirle yatağından kalktı. İyiki yatmadan önce kan içmişti çünkü şu anda sinirden kan içemiyecekti ve içmemiş olsaydı sinirinin üzerine acıkmak kesinlikle saldırmasına sebep olurdu.
Gözlerini avını arayan bir aslan misali etrafta gezdirdi. Belki telefonu çalıyordur diye düşünmüştü ama hayır hiç kimse onu bu saatte rahatsız etme cesaretini gösteremezdi.
Saate baktı : 21.14. Gözlerini devirip ayağa kalktı ve pencereye ilerledi.
Pencereden dışarı baktığında karşı komşusunun parti verdiğini ve sesin kaynağının o olduğunu gördü. Sinirleri tepesine atarken şu Ozan denen herifin kapısına gelmişti bile. O kadar sinirliydiki hangi ara Ozanın kapısına gelip kırarcasına çalmıştı, hiç bilmiyordu.
Kapıyı kendi yaşlarında sarı saçlı mini -fazla mini- siyah elbise giyen bir kız açtı. Gözleri kibirli bir şekilde pijamalı Açelyanın üzerinde gezdirdi. Açelyaya küçümseyici bir bakış attıktan sonra sordu;
"Partiye paspalları almıyoruz canın. Hadi başka kapıya."
"Müziğin sesini kısın. İnsan uyuyor burada be!" Kızı takmadan söylediği kelimelerin fazla kaba olduğunun farkındaydı. Eğer yanında Beren olsaydı küçük bir çimdiği yemişti bile. Ama o böyleydi. Hayatını insanların dedikleri şeylere göre şekillendirmiyordu.
Kız Açelyayı tekrar süzdükten sonra: " Daha önce hiç parti görmediğin için seni anlıyorum ama bu bir parti. Müziğin sesi son ses olur. Ki biz müziği son ses açmadık. " Aslında fazlasıyla yanılıyordu. Açelya kendi hayatında hem sevilen hemde saygı duyulan bir insandı. Ayrıca bırakın okulu şehirdeki herkes tarafından tanınırdı ve bayağı bir popülerdi. O parti benim bu parti senin dolaşırdı. Her partiye davet edilir, gittiği yerlerde onur konuğu gibi karşılanırdı. Çünkü partihard.com diye bir sitesi vardı ve orada gittiği partiler hakkında yorum yapar 10 üzerinden değerlendirirdi. Böylelikle insanlar kimin partisi daha çok puan aldıysa ona giderdi. Partiye giden herkes oy kullanabilirdi. Sadece tek bir şart vardı: parti evinin önünde çekildiğin bir fotoğrafın olmalıydı. Onu gönderiyordun ve oy kullanabiliyordun. Herkes tarafından ilgi görmüş bir sitesi vardı.
Ama hiç bir zaman egoist biri olmamıştı. Olmak istediği mesleğin ağrlığı vardı üzerinde. Avukatlık o kadar da kolay bir meslek değildi. Sorumluluk gektiriyordu ve tabi olgunluk. Ankaradaki herkes onun başarılı bir avukat olacağını düşünüyordu. Tıpkı babası gibi. Hayır yanlış anlamayın bu zorunlu bir aile mesleği değil. Sadece küçük bir kızın babasına olan o saygı, sevgi ve hayranlığın doğurduğu hayali.
"İnsanlara önyargıyla yaklaşmak yerine onları tanımaya çalışmalısın. Yoksa etrafında bir sürü yapmacık insan sürüsü olur. Sen fazla arkadaşın var sanarken aslında yapayalnızsındır. Bunun sebebi de senin gibi olmayan insanlara önyargıyla yaklaşman. Şimdi kısın şu müziği!"
Kız kapıyı Açelyanın suratına kapatınca bir an afalladı. Buna alışık değildi. Kafasını iki yana salladı, kendi hayatında değildi. Sadece görev icabı bir çok kez yaptığı gibi başka biriydi.
Buradaki neredeyse herkesin sitesini takip ettiğini biliyordu. Onu tanımamaları gayet normaldi çünkü o hiç bir zaman fotoğrafını paylaşmamıştı. Sadece gittiği partilerin evlerini çekiyor ve yorumlarda bulunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Ajanlar-Bir-
FantasyBir papatya kadar acı çekebilir miydi bir insan? Hem papatya kadar masum hem de bir iblis kadar günahkar olabilir miydi? Günahkarlığına rağmen bir papatya kadar iyi olabilir miydi? Papatya kadar hırpalanabilir miydi? Onun kadar sevilebilir miydi...