Merhabaa, yeni kurguma hoşgeldiniizz
Ficin konusu medyadaki şarkıyı dinlerken aklıma geldi, bir bakarsınız(kaliteli şarkı)
Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar diliyorum🌺
Oy ve yorumlarımızı eksik etmeyelim lütfen<3
———Sıramda oturmuş kendi halimde sabah internette gördüğüm bir çizimden ilham alarak çizim yaparken kağıdın üstüne düşen gölge ile kafamı kaldırıp yanımda durmuş, çizdiğim resme bakan kızı gördüğümde sıkıntıyla derin bir nefes verdim ve gözlerimi devirdim. Sıramın yanında zebani gibi dikilmiş yukarıdan bana bakan kızın orada olduğunu fark etmemiş gibi davranarak çizim yapmaya devam etmeye çalıştım fakat kağıdın üstüne konulan el ile bugün, lisede olmamıza rağmen okulun popüler kızı tarafından gerçekleştirilen ilkokul zorbalığından kaçışımın olmadığını anlayarak bıkkınca, resim çizdiğim için üstüne kapandığım kağıdın üzerinden çekilmiş ve sandalyeme sırtımı yaslamıştım başıma gelecekleri beklerken.
"Bu ne? İğrenç lezbiyen fantezilerini mi çiziyorsun?" demişti önümdeki kağıdı elleri arasına alıp eliyle gel işareti yaparak arkadaşlarını da yanına çağırmadan önce. "Kızlar şu lezbiyenin iğrenç çizimlerine baksanıza."
Arkadaşları da kızı ikiletmeden yaptıkları bütün işleri bırakıp hemen kızın arkasına geçmişlerdi. Alayla güldüm bu hareketlerine.
Güldüğümü gören sarışın kız yüzündeki alaycı gülüşü silip sinirle elindeki kağıdı kafama geçirip "NEYE GÜLÜYORSUN BE?" demişti, büyük ihtimalle korkutucu olduğunu düşündüğü yüz ifadesini yüzüne yerleştirerek.
"Neye güleceğim be, size gülüyorum tabii ki. Bu ne böyle? Kaç yaşındasınız siz, daha çok kişi olunca daha korkutucu olmadığınızı anlayamayacak kadar da mı gelişmedi beyniniz henüz?" deyip alaycı bir şekilde hepsinin üzerinde gezdirmiştim gözlerimi.
"Gebertirim kızım se-" deyip saçıma atılacağı sırada sınıfa giren sevgilisinin sesiyle masum kız rolüne geri dönmüştü.
"Hyejin!"
Bana son -yine korkutucu olduğunu düşündüğü- bir bakış atıp koşarak sevgilisinin kollarına atmıştı kendini.
"Aşkım! Nerelerdesin, seni bekliyorum kaç saattir."
Hyejin'in nasıl bir zorba olduğunu sevgilisi dışında herkes biliyordu ve işin garip tarafı ise kimse de sevgilisine Hyejin'in zorbalıkları hakkında bir şey söylemiyordu.
Birbirlerine sırnaşmış ikiliye son bir kez iğrenmiş bakışlarımı gönderip sonunda huzurla, Hyejin tarafından rahatsız edilmeden önce çizdiğim resmime kaldığım yerden devam etmek için yaslandığım yerden sıraya doğru eğildim tekrardan.
Masanın altından kulaklıklarımı çıkarıp etrafımdaki seslerden kurtulmak için ikisini birden taktıktan sonra aklımda dolanan düşüncelerle çizim yapmaya devam etmiştim.
Eşcinsel olduğum bilgisi okula yayıldığı günden beri -ki nasıl yayıldığı veya kimin yaydığı hakkında hiçbir fikrim yok- peşimi bırakmayıp tek bir günü bile atlamadan aylardır bana zorbalık yapan Hyejin'i ve okulda sahip olduğu gücü düşünüyordum. Nasıl bu kadar nüfuzlu olduğunu düşünüyordum ama okulun sahibinin akrabası olduğu aklıma gelince her şey anlam kazanmıştı. Resmen bütün okulu kontrolü altında tutuyordu.
Eşcinsel olduğumu öğrendiğinden beri insanları bana yaklaşmamaları için tehdit ediyordu. İşime gelmiyor değil, zaten sosyal biri değilim ve insanlarla iletişimde bulunmayı sevmiyorum. Farkında olmadan bana yardımcı oluyordu ama tabii ki bunu bilmiyordu.
Düşüncelerim baskın geldiği için bir türlü çizemediğim küçük ayrıntıya bakıp sinirle bütün odağımı çizdiğim resimde toplamaya çalıştım. Tam başarılı olmuştum ki sınıfa giren öğretmen ile yine dikkatim dağılınca hızlıca kulaklıklarımı çıkardım ve masanın altına sakladım.
Sınıfa girip masasına ilerleyen İngilizce öğretmenimize baktım. Bu adamı da hiç sevmiyorum. Normal şartlarda İngilizce en sevdiğim ders olmasına rağmen bu adam dersimize girmeye başladığından beri dersi dinleyesim bile gelmiyor. İngilizce öğretmenimizin İngilizce bilmediğine yemin edebilirim.
Öğretmen yoklamayı alıp hemen derse başladığında bıkkınca çantamdan kitabımı çıkardım. Hangi İngilizce öğretmeni son sınıflarda ders işler ki diye sormayın, bizimki işliyor.
İşlemeye başladığı sayfadaki konuya göz gezdirip bildiğim bir konu olduğu için dersi dinlememeye karar verip açık olan sayfaya küçük figürler çizmeye başladım.
"Seo!"
İngilizce öğretmeninin sinir bozucu sesiyle bana seslenmesiyle birlikte dersi dinlemek yerine çizdiğim figürü çizmeyi bırakıp kafamı kitaptan kaldırdım ve tahtanın önündeki öğretmenime baktım.
"Evet hocam?" dedim ne istediğini sorar şekilde.
"Seninle konuşurken ayağa kalkacaksın Soojin." dediğinde ne kadar gözümü devirmek istesem de karşımdaki kısa boylu adam, öğretmen olduğu için göz devirme isteğime karşı koydum ve hiçbir şey demeden olduğum yerde ayağa kalktım.
"Şimdi, tahtadaki soruyu çöz." dediğinde beyaz tahtaya yazdığı soruya baktım. Büyük ihtimalle zor olduğunu ve benim yapamayacağımı düşünerek yazmıştı tahtadaki soruyu.
She ...... a new job in London. (find)
"Has found olacak hocam." dedim,
çözmem birkaç saniyemi alan sorudan gözlerimi çekip tahtanın önünde bana bakan öğretmene baktım."Tamamını oku cümlenin."
Resmen sabrımı sınırlarını test ediyordu bu adam.
Derin bir nefes alıp "She has found a new job in London." deyip sahte bir gülümsemeyle çok sevgili(!) İngilizce öğretmenine baktım.
"Otur." dediğinde bir saniye bile beklemeden hemen sandalyeme geri oturmuştum.
Ben yerime oturduğum anda çalan zil ile oturduğum gibi sandalyemden geri kalktım ve benim sınıfımdan bir iki sınıf ilerideki sınıfta olan arkadaşımın yanına gitmek için sınıfın kapısına ilerledim. Tam kapıyı açmak için elimi kapının koluna koymuştum ki kapının diğer taraftan açılmasıyla kapının bana çarpmasını engellemek için biraz geri çekilmek zorunda kalmıştım.
Kapı açıldığında karşıma çıkan kumral saçlı kıza baktım bir süre kim olduğunu bilmediğim için ama benim sormama fırsat kalmadan kapıdan içeri adımlamıştı elindeki kağıtlardan kafasını kaldırmadan ve ben çekilmeseydim neredeyse bana çarparak. Ben de kim olduğunu umursamadan sınıftan çıktım ve arkadaşımın yanına gittim.
"Yuqi ben geldim!" dedim sırasına kafasını koymuş huzurla kış uykusuna yatmış arkadaşımın üstüne atlarken.
Şok içinde sıradan kafasını kaldırıp ne yaşadığını anlamak için uykulu gözlerle etrafına bakınan arkadaşımın yüzünün önüne eğildim ve sonunda beni gördüğünde gülümseyip el salladım.
"Ben geldim."
"Hıhı tamam." deyip tekrar kafasını sıraya koymaya çalışan arkadaşımla kafası sıraya değmeden elimle tekrar dik pozisyona getirdim ağır kafasını.
"Ya sen de hep uyuyorsun. Bu ne böyle ya. Böyle arkadaş mı olur? Koalalar bile günde 22 saat uyuyormuş, sen günde 36 saat uyuyorsun."
"Sen bu kafayla sınava falan girme bence Soo. Zaten 3 milyon kişi girecekmiş sınava bir de 3 milyonuncu olup bizi rezil etme." diyen arkadaşımın kafasına sertçe vurdum ve ders zili çaldığı için son kez dil çıkarıp kendi sınıfıma gittim.
Sınıfın kapısından girdiğim anda teneffüsün başında kapıda karşılaştığım kumral saçlı kızın sıramda oturduğunu gördüm.
———
Evett ilk bölümün sonuna geldik
Umarım beğenmişsinizdir<3
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere🌺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azalea | Sooshu
FanfictionBazı aşıklar kavuşur, bazı aşıklar ise kavuşamaz. Bazıları ise birbirlerine bağlandıktan sonra ayrılmak zorunda kalır ve her şey bir anıdan ibaret kalır..