Five

162 18 3
                                    

Günlerden yine Pazar, yine bir ayin, yine sinir bozucu bir elbise.

"Katherina, geliyor musun?"


Annemin bana seslenmesiyle merdivenlerden telaşla inmeye başladım. Bugün birazcık geç kalkmıştık ve acele etmezsem ayine yetişemeyecektik.


"Geliyorum!" 'o' harfini uzatarak söylemiştim. Çünkü bu sanki 'daha hızlı geliyorum' demek gibiydi?


Sonunda kapıya gelmiştim. Hemen arabaya bindim. Binmemle babamın arabayı çalıştırması bir oldu. Earl Ailesi olarak hiçbir ayine geç kalmamıştık. Geç kalırsak yada gitmezsek günah mı olurdu? Bilmiyordum, çünkü bana sadece gitmenim gerektiği, eğer gitmezsem Tanrı'nın beni yakacağı söylenmişti. 6 yaşında olan ben, bunu gözlerimi balık gibi pörtleterek ve her Pazar ayine katılmaya yemin ederek  karşılamıştım.


Kilise kapısının önüne arabayı park ettikten sonra apar topar kiliseye girdik. Tanrı'ya şükür henüz başlamamıştı.


Her zamanki gibi gözlerim Michael'ı aradı. Ne yazık ki ortalıklarda görünmüyordu.


5. sırada Bay Clifford oturuyordu fakat ona Michael'ı soramayacağıma göre Michael'ı aklımdan çıkarmalıydım.


Dualar, dilekler, İncil'de  önemli kısımlar, Tanrı'nın yüceliği derken ayin bitmişti.


Tanrı üstüne pek alınmasın ama Pazar ayinleri benim gibi ergen bir kıza göre çok sıkıcıydı. Onun yerine daha eğlenceli ibadetler bulabilirdi bence. Hey, bu sadece benim fikrimdi.


Saat 12'ye geliyordu. Annem yine rahibin yanına gitmişti ve onu beklemek zorunda kalmıştık. Babam ve ben.


Fakat bu sefer Déjà vu  yaşamayıp Michael'ı görmemiştim. Babasını bile görmemiştim.


Annemi beklerken yavaş yavaş yürüyorduk. Annemin arkadan bize yetişmek için koştuğunu görünce durduk ve onu bekledik.

Eve geldiğimizde babam salona televizyonun karşısına, annem mutfağa gitti. Ben de odama.


Fizik ve coğrafya ödevlerimi yaparken annem odamın kapısını çaldı.


"Gelebilir miyim?"


"Sormana bile gerek yok, annecim."


"Tatlım, rahiple konuşurken Bay Clifford'la karşılaştım. Michael hasta olduğu için gelememiş bugünkü ayine. Bende onun için çorba ve çikolata parçacıklı kurabiye yaptım. Rica etsem Clifford Evi'ne götürür müsün? Hem, Michael'la arkadaşsınız. Birbirinizi görmüş olursunuz?"


Reddedecektim. Bunu reddedecektim. Olmazdı. Michael için asla.


Tam ağzımı açmış teklifini geri çevirecekken annemin yalvaran bakışlarını gördüm. Bu kadın beni nerden vuracağını çok iyi biliyordu. Aslında tam tersi olması gerekiyordu -benim ona yalvaran bakışlar atmam- ama maalesef o bakışlardan atma yeteneğim yoktu.


"Tamam anne. Tamam. Ama bırakıp hemen döneceğim.

Anlaştık mı?"


"Anlaştık."


***

bir sonraki bölüm :))))))

Forbidden // cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin