1.6

161 5 14
                                    


Bölüm yarısını yazarken ayık değildim, hata olduysa sorry azıcık kontrol ettim ama yine de olabilir yani.

İlk metin bölümümüz, bundan sonra iki bölümde bir texting olur büyük ihtimalle, güzel güzel okuyun bakem.

İyi gecelerrrr

Kendinize cici bakın.

...............................................

"Oğlum, şu arka pencereyi de aç, gözünü seveyim ya!" 

"Anne menopoz uğruna beni tepetaklak edeceksin, bari durdur arkaya geçeyim!" 

"Olmaz! Pazarı kurdu millet, biz daha yoldayız. Hem o tokmak kafaya Emine geç kaldı dedirtmem ben!" 

Oflayarak kemerimi çözdüm, bu sözün üstüne bir şey dersem beni tokmak kafa yapardı çünkü. Olduğum yerden doğrulup ona çarpmamaya dikkat ederek dizimi bulduğum sağlam bir yere yasladım ve diğer bacağımı kaldırıp öne doğru attım. "Ay Karsu, çarpma koluma!" diye çemkirdiğinde derin bir nefes aldım sabır dileyerek. Hayır, Karsu, daha yarım saatlik yolunuz var Karsu. Annenin çenesine yeterince maruz kaldın Karsu, sus Karsu. 

"Karsu, çarpacağım bir yere!" 

"Anne valla billa atıcam kendimi arabadan, kar topu gibi yuvarlanıcam. Sus artık ya!" diye çemkirmemle kesildi sesi, ohlayıp arka tarafta kalan dizimi de kendime çekip arka koltuğa attım kendimi. Öne uzanıp siyah sırt çantamı kaptıktan sonra kapalı olan pencereyi açtım, diğerini bir saat önce zorlu bir şekilde açmayı başarmıştım. 

"Sen çok değiştin Karsu," diyerek söze başlayan annemle nefesimi tutup başımı yasladım arkaya. "Nasıl cümleler öyle, atıcam kendimi, sus artık falan yani. Ben sana hiç böyle öğretmedim, kötü arkadaşlar mı edindin sen ya da terliğimi mi özledin anlamadım ben." sözü bittiğinde yüksek sesle horlamaya başladım, ayrıca yavaş yavaş köşeye doğru kayıyordum. "Bak bir de uyuma numarası yapıyor, sen kime çektin ben bilmiyorum ki? O kadar keçi sütleriyle; manda yoğurtlarıyla büyüttüm, sonucuna bak! Ah ah benim akılsız başım, zamanında az dövdüm seni, ondan böyle oldun sen. Bir de o kazulet halalarının da kanını taşıyorsun, gayet normal, senin suçun değil ki annecim." 

"Başımı yasladığım yerden kaldırıp aynadan bana bakan kadına baktım. "Annem, müsaade edersen müzik dinlicem, yüksek müsaadenle." dediğimde ters bir bakış attı. "Amanii ne yaparsan yap! Seninle anne oğul konuşması da yapamıcaz artık!" gülerek öpücük attım ona doğru, anında düzeldi çatık kaşları, öpücüğüme karşılık verip yola döndü. Kulaklığımı taktım bende, rastgele bir şarkı açıp bizimkilerin attığı mesajlara baktım. Kutay'da yazmıştı ama 63 tane mesajına cevap verecek enerjim yoktu şu an. 

Bu aralar aramız daha iyiydi, şaşırtıcı şekilde. Kel kafasına taş falan mı düşmüştü emin değildim ama benimle kavga etmemek için ekstra çaba gösterdiğinin farkındaydım. Aslında bundan birkaç ay öncesine kadar bırak whatsappı herhangi bir zorunluluk olmadıkça doğru düzgün konuşmazdık ama sanırım o da bir şeyleri düzeltmenin zamanı geldiğinin farkındaydı. 

Dalgınca dışarıyı izlerken "Kutay'la aranız nasıl?" diye sordu annem, sanki hissetmiş gibi. Mustafa amcayla ne kadar zıt  olsalar da konu biz olduğumuzda bu düşmanlığı rafa kaldırmayı iyi biliyorlardı. "İyi, daha iyi." dediğimde hafifçe gülümseyerek başını salladı. "Anne," dedim kısıkça, sormaya cesaretim yoktu ama öğrenmek zorundaydım.

Cümlemi tamamlamamı bekliyordu. "Kutay..." dediğimde anlamış gibi dudaklarını birbirine bastırdı, anneme Kutay hakkında sorduğum tek bir soru vardı. "Tekrar reçete yazmış doktor ama içmek istemiyormuş." dediğinde başımı kaldırdım hemen. "Neden?" diye sorduğumda başını sağa sola salladı. "Bilmiyorum, babası kavga edip duruyor ama Nuh diyor peygamber demiyor." hafifçe gülümseyerek, kırık bir sesle. "Anası kılıklı." diye mırıldandı. Hilal teyze, onun en yakın arkadaşı, sırdaşıydı. 

Limon SirkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin