7

37 7 0
                                    

"Beni çok mutlu ettin Marie "dedi bana sıkıca sarılarak.

Dikkat et de kemiklerini kırmasın prensesim

Bu prenses faslı artık çok canımı sıkmaya başlamıştı.

"Bak sen sen Phılıphe den hoşlan Martin ne gül ne iş Marie hanım"

"Ne var Emma? "
Diye döndüm Emma ya.

"Hatta Phılıphe aşk mektupları yazan senmişsin, Sabrına dedi. "

Bu mektupları vaktiyle Sab, yazmıştı oysaki.
"İftiralarınla biraz ötede havlar mısınız? "dedim bozuntuya vermeden. Onun gibi değersiz birine açıklama yapacak kadar düşmemiştim.

Yürü be!

Emma burun kıvırarak gitti. Arkasından bile bakmaya üşendim .

"Peki bu akşam okul çıkışı " dedi ve sıkıca sarıldı Martin. Heyecanla gitti.

Martin sarı saçlı mavi gözlü sevimli biriydi. Bir üst sınıfa gidiyordu. Ama şunu demeliyim, Erik geldiğinden beri kızların Phılıphe ye olan ilgisi sönmüştü. Erik, okulun yeni gözdesiydi. Ama... Off! Kabul aşırı yakışıklıydı. Kaşları ne çok kalın ne de çok inceydi. Aslen iç ısıtan koyu mavi gözleri vardı ama nedense onunla ne zaman göz teması kursam gözleri derin buz maviye dönüyordu. Bu da beni çok etkiliyodu.

Saçları siyaha yakın bir tonda öyle bir kahverengiydi ki, sanki ona hastı. Hafif dalgalı saçlarını kendime özgü bir tasarıma tabii tutmuştu. Yukarı dikmişti ama desen gibi...

Boyu uzundu. Zayıftı ama çelimsiz değilidi, formundaydı. Hep uzun kollu t-shirt giyerdi. Bu çok tuhaftı.

Beni bayağı incelemişsin.

İster istemez. Aman havalanma, bir sen kalsan bakmam. Diye düşündüm.

Sanki sana deli divane aşığım da!

Boşverdim.

Omuz silkerek okula girdim. Her şeyden emin olunca kafam rahatlamıştı!

Okul çıkışına kadar zaman geçmek bilmedi. Martin le buluşuyor olmamdan değil, içimdeki ses susmuyordu ki yani gelecekti.

Artık düşünmeye bile çekiniyordum.

****
Bir insanın düşünceleri bu kadar boş olamaz!

Yoksa başın belada mı?

Aloo! Marie orda mısın?

Ama ben Marie ne düşünüyor bilmemeye alışkın değilim ki!
Belki aptalca geliyor kulağa ama o beni ne kadar tanımıyorsa ben onu o kadar tanıyorum. Mesela karanlıktan korkuyor, Avril Lavigne hayranı, lacivert renk düşkünü, elektro gitar çalabiliyor, vampir romanlarına bayılıyor...

Vampirler... İnsanlar aptal hikayeler uydurup bir masala çevirmişler vampirliği, gerçek olduğumuzu hatta 1800'lü yıllardaki katliamlarımızı unutmuşlar.  Bizi fantastik bir roman aracı yapmışlar yetmemiş, üstüne de film çekmişler.

Şimdi biz derken? diye düşünen birilerini hissediyorum. Evet, ben vampirim. Ve kana bayılıyorum!

Nedense birileri sırrımı öğrenince çenem düşüyor. Size hakkımızdaki her şeyi anlatabilirim ama bu bir sır, unutmayın.
Ve şunu da ekleyeceğim ki bizim hakkımızda yazılan, bilinen her şey YALAN!

Vampirlerin cildi buz gibiymiş, gün ışığında buharlaşırmış YALAN! Evet soğuğuzdur ama buz gibi değil, daha da soğuk! Üstüne insanlara soğukluğumuzu hissettirmemek adına onlardan biri bize değerse dokunma duyusu sağırlaşır, kendi vücut ısısını hisseder ki sonuçta soğuk değiliz!

Gün ışığı altında ışığın derimize temas etmemesi konusunda hassasız çünkü en küçük ışın bizi heykele çevirir. Ortalıkta rezil olmak istemediğimizden vampir olarak hepimizin orta özelliği hızı kullanır, gizli köşelerde gözden ırak taşlaşırız. Bu bir vampir için çok acı vericidir. Bu nedenle uzun kollu giyeriz. Ve ışığa odaklanmamaya çalışırız çünkü güneş ışığı hipnozudur bir vampirin. Belki ışığı unutsak güneşte dolanabiliriz, bilemiyorum.

Sarımsağın keskin kokusu bizi hipnoz eden ikinci bir düşmanımızdır. Ama teknoloji sadece insanlık adına gelişmedi djkjhsdwpb!

Hah, hala düşünmüyorsun sen nasıl bir şeysin Marie?

Bir de bu düşünce olayı var tabii. Bu prense özgüdür. Şey, yani biz vampirler gizli ve ihtişamlı bir krallıkta yaşıyoruz.

Biz vampirler bağlıyızdır. Yani iki vampiri kader birbirine bağlar, birlikte düşünürler yaşarlar ve biri ölürse diğeri de ölür. Oysa prensin durumu çok farklıdır her zaman. Kader, prensi her zaman bir insana bağlar.

Sıradan her vampir partneri ölmedikçe ölümsüzdür. Oysa zavallı prens? Tarihte bir çok prens oldu; bir beden ölür, bir başka bedende hayat bulur bu prens.

Ve her vampiri özel kılan bir yeteneği vardır. Prensin yeteneği ise tüm güçlerin uyumlu işleyişini sağlayıp korumaktır yani her güce sahiptir doğal olarak.

Ve ben Erik Harry Wampire. Günümüz Vampir Krallığının gelmiş geçmiş en yakışıklı prensiyim. Öhöm öhöm!

Şu an halkım için endişelenmem gerekti ama şu bağ meselesi! Evet, ben ve Marie bağlıyız! Bu BAĞI ben seçmedim! Ve şimdi istenmeyen bir kehaneti kovalıyorum.

Tek düşüncem eskiden olduğu gibi hatırlamadıgım prens hayatlarımdaki gibi öldükten sonra halkımın yeni beni bulana kadar sıkıntı çekmemesi.

En uzun Simon yönetmiş. Bağlı olduğu yani prensesi tam 100 yıl yaşatmış. En güçlü prens olduğu söyleniyor. Hah!

Sonuç olarak ben de Marie yi sonsuza dek yaşatmak istiyorum! Ee hakkım!

"Patron Marie evden çıktı "
Mesaj Bethany dendi. Apar topar yerimden çıktım ve Marie'nin peşine takıldım. Anlaşılan uzun bir akşam olacaktı.

KADER BAĞI [BAĞ SERİSİ 1. KİTAP]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin