Mutfak masasının etrafında toplanmış dakikalardır sessizce oturan bedenlerin aksine Yoongi küçük mutfağın içerisinde bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordu.
Bakışları durmaksızın etrafta gezinirken titremesini durduramadığı ellerini kendine sarmış ve derin bir nefes alarak tezgahın önünden yavaşça geri dönmüştü.
"Dur artık" diyerek onu azarlayan bir tonda seslenen Seokjin sayesinde yavaşlayan adımlar Yoongi'nin olduğu yerde durmasına yetmiş olsa da içindeki gerginliği atamıyordu. Ne yapacaklarını düşünmekten artık kafayı yiyecekmiş gibi dahi hissetmiyordu, direkt kafayı yediğini düşünmeye başlamıştı. Gözlerinin önüne düşen birkaç saç telini geriye atarak başını kaldırdığı sırada içeride olan Jungkook'u düşünmemeye çalışıyordu.
Bulundukları yerde artık nefes almayan biri vardı, geçen güne kadar yüz yüze geldiği adam şimdi yaşamıyordu ve tüm her şey bununla da sınırlı değildi. Vücudu kötü bir şekilde yaralanmıştı bu yüzden Yoongi gözünün önünde oynamaya devam eden o sahneyi uzunca bir süre kafasından atamayacak gibiydi.
Diğerleri onu asılı olduğu ipten kurtararak dağılmış yatağının üzerine bıraktıklarında Yoongi aslında bunu yapmamaları gerektiğini biliyordu. Ona en küçük bir temasla bile dokunmamaları gerekirdi, sadece yetkili birilerini çağırmalı hatta en hızlı şekilde pansiyondan çıkmaları lazımdı. Bu yaptıkları delilikten başka bir şey sayılmazdı.
Boğuluyormuş gibi hissettiren kuru boğazı bir yutkunma hareketiyle daha ıslandığında Yoongi sırtını gerisinde kalan duvara yaslayarak gözlerinin üzerine avuç içlerini bastırmıştı. Tanrım, ne yapacağız düşüncesi zihninde dönüp dururken artık bu kadarının ona çok fazla geldiğini düşünmeye başlıyordu. İstemeden de olsa daha geçenlerde birinin hayatına son veren kişi kendisiydi ve şimdi de Jungkook'u kendi odasında ölü buluyorlardı öyle mi?
Daha fazla ne gibi bir şey yaşabilirdi ki?
"Birilerine haber vermeliyiz" diyerek masanın etrafına toplanmış bedenlere bakmaya başladığında dalgın bir şekilde ona dönen Seokjin'in bakışları koyulaşmıştı. "Polisi arayamayız" diyordu. Bu iki kelime Yoongi'nin gözlerinin şaşkınlıkla açılmasına neden olurken istemsizce dudaklarından kaçan gülüşe engel olamamıştı çünkü bu duyduğu iğrenç bir şakaydı öyle değil mi?
"Komiksin Seokjin, şimdi telefonumu verin çünkü bu saçma şeye birinin dur demesi gerekiyor." Sözlerini söylediği sırada uzattığı eli Seokjin sayesinde geriye itildiğinde bakışlarını rutubetli tavana çıkarmış ve sırtını duvardan ayırarak masaya adımlamıştı. "Taehyung'u arayacağım" derken dişlerinin arasından sinirle söylediği şeyler bu sefer Jimin'in gülerek bakışlarını kaldırmasına neden olmuştu. "Onun bu işe karışmasını istemiyorum. Ayrıca belki unutmuş olabilirsin ama o artık bir polis değil, en son baktığımda çoktan açığa alınmıştı."
Jimin'in sarf ettiği sözler Yoongi'nin bir anlığına duraksamasına neden olmuştu çünkü bu tamamen aklından çıkmış gibiydi, Taehyung'un artık çalışmıyor olduğunu böyle kolay unutabilmiş olması kaşlarını çatmasına neden oluyordu. Yanlış bir şeyler olduğunu hissediyordu, aklını bu kadar yemiş olamazdı.
"En azından yardım isteriz diye demiştim" diyerek kendi sözlerini toparlamaya çalıştığı sırada cılız çıkan sesi Namjoon'un sırıtmasına neden olsa da Yoongi ona bakmadığı için bunu görmemişti. "Onun yardımını istemiyorum, biz halledebiliriz."
"Neyi hallediyorsun Jimin? Bu size göre öylesine bir konu gibi mi duruyor inanın bilmiyorum ama bu şey normal değil! Yan odada bir ceset var ve belki de inanmayacaksın ama arkadaşınız bu sizin" dedikten sonra sanki hiçbir şey umurunda değilmiş gibi parmaklarıyla oynamaya devam eden Jeongguk'a dönmüştü sinirle. "İkizin artık yaşamıyor." Duyduğu sözlerle Jeongguk'un gözlerinin ardındaki parıltılar bir anlığına yok olur gibi olsa da elleriyle oynamaya geri dönmeden önce alnını kaşıyarak başını eğen Jeongguk sadece omuz silkmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRANGERS FROM HELL | yoonmin
Fanfiction"aslında biliyor musun, benimle hiç tanışmamış olmayı dileyeceksin" -kurgunun da adını almış olduğu strangers from hell isimli dramanın uyarlanmış halidir