"Yeterince toz serptiğine emin misin Çiçek? "
"Sanırım"
"Umarım serpmişsindir çünkü gücümüzü kaybetmek istemiyoruz" dedim Çiçek'in cevabı üstüne.
"Merak etme o iş bende" dedi.
Bu gün gezdiğimiz 50. rüyaydı bu. Daha 50 kişinin rüyası vardı. Evden uçarak çıkmış yeni eve gidiyorduk. Sıra bendeydi. 50 km uçmamız gerekliydi*yoksa kabus perileri kazanırdı. *
Kabus perileri hiç bir zaman kazanamazdı. Kazanırlarsa dünyanın sonu gelirdi ve hepimiz, bütün insanlar yok olurdu.50 kilometrenin sonunda bir şatoya varmıştık. Şatonun içinde 3 kişi vardı ve hepsini teker teker gezmem gerekirdi. Sıra 4 kişide bir bana geliyordu. *Evet ben, rüya perisi Rüya*
Sarayın içine girmek üzereyken arkadaşım beni durdurdu.
"Sorun ne Mina? "
"Şuradakiler bana kötü davranan kabus perileri değil mi? "
"Shh bakma onlara ilgilenme. Çocuklar hızlı uçun! "Hızlı bir şekilde pencereden içeri girip camı örtük. Kabus perilerinden biri bana biri en fazla 5 saniyelik bir bakış atıp yoluna, diğerlerinin yanına uçmaya başladı. Tüylerim diken diken olmuştu. Onlar kötülerdi. Onları yüzünü görmek bile midemi bulandırıyordu. Cama bakakalmıştım.
Birden arkamdan gelen bir kız sesi ile irkildim "Rüya iyi misin? "Diyordu sesi endişeyle. Evet bu Hepimizden 2 yaş büyük olan Melek'ti. 18 yaşındaydı. Perilerin en büyüğü değildi ama onlardan biriydi.
" Evet iyiyim, diğer perilere bakıyordum" dedim
"Acele etsen iyi olacak çünkü saat 5'e gelmek üzere" dedi aceleci bir sesle.
Hiç bir şey demeden başımla onayladım ve kralın odasına doğru uçmaya başladım. Bağırarak
" Siz kendi evlerinize uçun vakit kaybediyoruz! "Kral ve Kraliçe'yi halletmiştim. Geriye sadece prens kalmıştı. Prensin odasına girdiğimde prensin bir masa lambası yakıp kitap okuduğunu gördüm. Onu gördüğüm an beni gördü. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
"Sen kimsin ve benim odamda ne işin var!? " dedi sinirli ama tedirgin bir sesle.
"Sakin ol ben sadece bir rüya perisiyim. "
"Rüya perisi de ne? "
"İnsanların güzel rüyalar görmesini sağlıyorum. "
"Ne için geldin? "
"Rüya tozu serpmek için"
"Ne yapmam gerekiyor? "
"Yatağa geç ve gözlerini kapat"
"Tamam"
Dediğimi yaparak yatağa yattı ve gözlerini kapattı.
Üzeri gerektiği kadar rüya tozu serptim ve uçmak için pencereye yöneldim
"Bekle! "
Dedi telaşlı bir ses
"Ne istiyorsun vaktimi harcama"
"Sadece adını öğrenmek istemiştim"
Bıkkınlıkla bir nefes aldım.
"Rüya" dedim
"Bende Prens Eren"Son elli evi de tamamlamış şatoya dönmüştük. İnsan formuna dönüştüğüm gibi kendimi yatağa bıraktım. Saat sabah 5 ve akşam 10 arası insan olarak, geri kalan saatlerde peri olarak yaşıyordum ve bu çok yorucuydu. Bazen başka şehirlere kadar gitmek zorunda kalıyorduk ve bu çok zordu.
Kendimi zorda olsa yataktan kaldırıp duşa girdim. Soğuk suda duş almak beni kendime getirmişti. Duştan çıktıktan sonra şaçımı kurutup açık bıraktım, sonra ellerime ve yüzüme nemlendirici krem sürdüm. Dolaba doğru yöneldim ve bol bir t-shirt ile diz kapağıma kadar gelen bir şort giydim. Sadece göz altımdaki morlukları kapatmak için kapatıcı sürdüm ve çantamın olduğu tarafa yöneldim. Sanki yeterince yoğun değilmişim gibi birde okul vardı! Çantamı alıp içine en sevdiğim fantastik serinin 5. Kitabını koyup koşar adımlarla kapıdan dışarı fırladım.
Koşarken çantamı koluma geçirdim ve hızlıca merdivenden indim. Kahvaltı sofrasından bir tane poğaça alıp şatodan çıktım. Hem koşuyor hem poğaça yiyordum. Neyse ki okul şatonun yanındaydı. Hemen kapıdan içeri girdim. Ama girer girmez arkadaşlarımın sinirli bakışlarıyla karşılaştım.
"Nerede kaldın"
"Her zaman ki Rüya işte"
Çok hafif bir sinirle ama daha çok gülerek
"Kes sesini Çiçek" dedim.Dersimiz Toz üretmeydi. Sanki hiç kötü olay yokmuş gibi bide kabus perileri ile aynı sınıflarda ders görüyorduk. Sürekli bize bakarak hırlarcasına gülüyorlardı. Biri hariç. En ön sırada, öğretmen masasının önünde oturan bir kabus perisi vardı. Kahverengi saçları kulaklarına kadar uzundu. Gözleri maviydi. Derste sürekli gözlerini devirdiğini, sanki orada olmak istemediğini fark ettim.
Acaba aslında kabus perisi olmak istemiyor muydu? Ama hayır onlar bunu kendileri seçiyordu.Teneffüs zili çaldığı zaman o çocuğun yanına gittim. Çocuk geldiğimi görünce ilk başta şaşırdı ama çok kısa sürede toparladı ve o ruhsuz haline geri döndü.
"Ne istiyorsun? " sesi düz ve netti
"Sadece... Gerçekten kabus perisi olmak istemiyor musun? "
"Nereden çıkardın be saçmalama! Bunu kendim istedim ben.. ! "
Sesi inandırıcı gelmiyordu.Öğle arası kantine indiğim gibi geri çıkmıştım çünkü bütün kabus perileri kantindeydi. Onların yanında olmamız yasaktı. Geri geri yürürken arkamda biri olduğunu hissettim ve durdum. Arkama baktığımda *Allah'ım hayır lütfen yanlış görüyor olayım ve o olmasın lütfen*
İçimden o kadar dua etmeme rağmen gerçeği değiştiremezdim.
"Biraz dikkat et Yeşil Kanat"
"Asıl sen dikkat et çuval kafalı. Her neyse seninle uğraşacak vaktim yok. Bir daha yakınıma bile yaklaşmaya çalışırsan seni boğarım! "Sinirli adımlarla merdivenlerden çıkarken arkadan bana güldüğüne emindim. Ama umursamadım. Sınıfa doğru çıkıp kapıdan içeri girdim ve çantamı aldığım gibi merdivenlere fırladım. Abartılacak bir olay değildi ama okuldan gitme sebebimde o değildi. Hızlı adımlarla şatoya ilerledim sarayın kapısından içeri girdiğimde herkes şaşkınlıkla buraya baktı ama umursamadan içeri girdim koşar adımlarla odama çıktım. O kadar hızlı koşmuştum ki başım dönüyordu. Şatoya dönme sebebim kendime biraz zaman ayırmak istemiştim ve sanki okuldan gitme sebebim oymuş gibi kaçmıştım.
Banyoya gidip yüzümü iyice yıkadım . Bu gün benim günümdü. . Sonra dolabımı açıp pijamalarımı aldım ve üstüme geçirdim. İnanılmaz rahatlamış ve ferahlamıştım.
Saat akşam 10'u bulunca periye dönüştüm ve bizim ekip ile buluştuk.
"Selam Rüya! "Dedi neşeyle boynuma sarılan Çiçek. Sonra hızlıca evlere dağıldık. Kabus perileri etrafta uçuyor, evlere girip çıkıyorlardı. İçimde kötü bir his vardı, göğüsüm sıkışıyordu. Sadece bir his diyerek umursamadım. Sırada o malum şato vardı. Kral ve Kraliçe uyudukları için işim kolay olmuştu ama prens yine uyumuyordu.
" Selam Rüya peri"
"Selam ama neden uyumuyorsun? "
"Seni bekliyordum"
"O zaman hızlı kapat o gözlerini"
"Tamam tamam"
Dediğimi yaparak kapattı gözlerini. Her zaman yaptığım işi yaparak odadan ayrıldım. Fakat tam pencereden dışarı çıktığım an sirenler çalmaya, çığlık sesleri gelmeye başladı. Aynı zamanda kahkahalar... Bir ne olduğunu anlamadan yere düştüm. Ayağım çok acıyordu ve uçamıyordum. Yukarıdan bir ses duydum
"Rüya iyi misin!? "
Bu Prens Eren'in korku dolu sesiydi. Çiçek koşarak yanıma geldi
Gözleri kıpkırmızı ve yaşlıydı hıçkırarak ağlıyordu.
"Çiçek iyi misin... !? "
"H-hepsi b-benim s-suçum! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyaların kabusu -Periler Diyarı 1.kitap-
FantasyNormal bir peri olmak isterdim. Aslında bir zamana kadar, bende normal bir rüya perisiydim. Fakat biz rüya perilerinin dikkat etmesi gereken şeyler vardı. Asla bir rüya perisi, kişiye yetecek tozdan fazlasını veya azını serpmemeliydi. Ama arkadaşım...