13.Bölüm

16 3 1
                                    

Rüya

Sabah şiddetli bir rüzgar sesiyle uyandım. Sesin kaynağını merak edip dışarı baktığımda ise şiddetli bir fırtına olduğunu gördüm. Üstümdeki ince kıyafetlerle üşüdüğüm için dolaba gittim ve üzerimi değiştirdim. Çok şükür ki bugünde kabus görmemiştim. Aç olduğum için duş almadan aşağı indim. Hava çok karanlık olmasına rağmen sabahın erken saatleriydi. Kara bulutlar havayı saat gece sekiz gibi gösteriyordu. Sakin bir şekilde merdivenlerden indim. Yemek salonunun olduğu kata geldiğimde adımlarımı yavaşlattım ve yemek masasına doğru ağır adımlarla ilerledim. Yemek masasında saraydan bazı kişiler vardı. Aynı zamanda Eren vardı. Siyah saçları dağılmış, gözlerinin altında mor halkalar çıkmıştı. Hala onunla konuşmuyordum. Bu nedenle ona en uzak olan sandalyeye oturdum. Yerimi belirlediğim için kalkıp yemek almaya gittim. Burada yemekler oteldeki gibi her gün değişirdi. İstediğimizi seçip alırdık. Tabağımı doldurduktan sonra masadaki yerime oturdum. Eren gözleri ile masadaki tabağına bakıyordu. Tabakta sadece simit ve peynir vardı. En son gördüğümden beri kilo vermişti..

''Neden hiç bir şey yemiyorsun?'' diye sordum çünkü gerçekten merak etmiştim.

''Aç değilim.''

''En son gördüğümden beri en az beş kilo vermişsin. Bu normal değil yemen gerekiyor.''

''Gerçekten önemsiyor musun?''

''Düşmanım bile olsaydın böyle bir durumda sessiz kalmazdım.''

''O zaman belki beni dinlerdin.'' diyerek konuşmamızı sonlandırdı. Daha sonra sandalyesini iterek ayağa kalktı ve odasına doğru yürümeye başladı. Onun peşinden ayağa kalktım ve hızlı adımlarla yanına yürüdüm.

''Sorun ne Eren?''

''Sorun sensin!'' diye bağırdı ve koşarak odasına gitti. Tam o sırada yemekhaneye inen Çiçek'i gördüm. Pür dikkat bizi izliyordu. Daha sonra yanıma geldi.

''Onun nesi var?'' diye fısıldadı.

''Bende bilmiyorum ama sanırım psikolojisi bozulmuş.''

Omuzlarımı ''bilmiyorum'' anlamında kaldırdım. Daha sonra vedalaşıp ayrıldık. Odama doğru yürümeye başladım. Sanırım günün geri kalanını odamda kitap okuyarak geçirecektim. Fakat belki de Çiçek'le takılırdım, emin değildim. Odamın kapısını açıp içeri girdim. Fakat sanırım ilk defa kendimi yatağa bırakmak yerine duşa girmeyi tercih ettim. Kıyafetimi ve havlumu aldıktan sonra duşa girdim ve tüm yorgunluğumu attım.

Duştan şarkı söyleyerek çıktım. Gerçekten de duş bana iyi gelmişti. Saçlarımı taramak için masama oturduğumda masanın üzerinde duran zarfı fark ettim. Merakla zarfı elime aldım ve mührünü yırtarak açtım. İçinden bir not kağıdı çıkmıştı. Merakla okumaya başladım.

Merhaba Rüya. Ben Yağız. Bu notu gerçekleri öğrenmen için yazıyorum. Hepsini buraya sığdırmam mümkün değil fakat eğer aklında sorular kalırsa Berk'e sorabilirsin. O her şeyi biliyor. Öncelikle ben bir kabus perisi değilim. Bende senin gibi bir rüya perisiyim. Bu gruptan birinin benim kardeşim olduğuna eminim. Fakat kim olduğunu bilmiyorum. Bunu araştırıyorum. Ayrıca bunlardan bağımsız olarak bir şey daha eklemek istiyorum. Bu sabah Eren'i gördün. Hiç bir şey yemiyor, bakımsız ve halsiz görünüyordu, değil mi? Bunda maalesef biraz senin de etkin var. Fakat asıl nedeni.. Eren kabus gördü Rüya. O günden beri böyle. Hastalık onu etkiliyor çünkü kimse onu korumuyor. Berk güçlerinin yettiği kadar seni hastalıktan korudu fakat artık güçleri tükeniyor. Umarım her şey çözümüne kavuşur. Eren ile konuşmayı unutma. Onun sana anlatacağı gerçekler var. Bu arada, benim gerçek adım Yağız değil. Fakat devamını anlatamam. Lütfen diğerleri ile konuş.

İlahi bakış açısı

Yağız mektubu Rüya'nın odasına koymuştu. Fakat hala Berk'ten bile sakladığı gerçekler vardı. Aslında, Yağız'ın babası onu sokakta bulmuştu. Ve ona Yağız adını vermişti. Fakat gerçek adı bu değildi çünkü bulunduğunda dört yaşındaydı ve bir ismi vardı. Berk'e '' gerçek ismimi bilmiyorum'' derken yalan söylemişti. Çünkü hatırlıyordu gerçek adını. Onun adı ''Uğur''du. Herkesten saklardı bunu fakat o Uğur'du. Asla Yağız olmamıştı ve olmayacaktı. O kendini insanlara hep ''Yağız'' olarak tanıtmıştı fakat kendisi için o her zaman Uğur'du. Gruptaki kardeş meselesi tam kesin değildi. Fakat o emindi. Hatta şüphelendiği iki kişi vardı. Melek ve Güneş. Hem kişilik özelliği olarak hem de tip olarak benziyorlardı. Bunu anlamanın tek yolu onların geçmişini öğrenmekti. Aklında bu düşünceler dönüp dururken Eren'in odasından gelen çığlıkla olduğu yerde sıçradı. Fakat çığlıklar kesilmiyordu. Seslerin durmayacağını anladığında hızlıca odaya doğru koşmaya başladı. Odanın kapısı hafif aralıktı. İçeri girdiğinde Eren yatakta terler içinde çırpınıyordu. Ve sayıklıyordu. Tek dediği şey ''Lütfen beni dinle.'' idi. Anlaşılan kabus görüyordu. Yağız yavaşça yanına yaklaştı ve yatağa oturdu. Elini alnına götürüp ateşini ölçmek istedi. Ateşi vardı. Koşarak banyoya gitti. Eline ilk gelen havluyu aldı. Daha sonra suyun altına tuttu. Daha sonra koşarak Eren'in yanına gitti ve havluyu alnına koydu. Daha sonra üzerindeki battaniyeyi açtı. Eğer üzerini örterse daha çok ateşlenirdi. Yağız onu sakinleştirmeye çalıştı. En sonunda hızlıca gözlerini açıp doğruldu. Nefes nefese kalmıştı. Daha sonra yüzünü Yağız'a döndü. Tek dediği şey ise ''Rüya tehlikede'' oldu.

Selamlar. Bu bölümü diğerlerine göre bir tık daha kısa yaptım. Çünkü olay akışı bozulsun istemedim. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere^^.

Rüyaların kabusu -Periler Diyarı 1.kitap-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin