Tutulma günü gelip çatmıştı. Sabah uyandığımda hiç bir ses yoktu. Ne bir kuş cıvıltısı, ne bir rüzgar sesi. Bütün havyanlar yuvalarına girmiş, rüzgar bile evine kaçmıştı. Saate baktığımda daha sabah altı olduğunu gördüm. Normalde tekrar uyumak istiyordum ama yapmam gereken işler vardı. Ve açlıktan ölmek üzereydim. Bu yüzden kendimi zorlayarak yataktan kalktım. Ayaklarım ve zihnim ne kadar geriye gitmem için zorlasa da mecburen dolabıma doğru yürüdüm. Dolabımdan rastgele bir şeyler seçip giydim. nasıl bilmiyorum ama tam hayalimde ki rahat kombin olmuştu. Evler iki katlıydı. İlk katta mutfak, salon ve banyo vardı. İkinci katta ise benim odam, odanın banyosu ve balkonu vardı. Aşağıya indim. Neyse ki pazara son anda yetişebilmiştim. Dolabı açıp ne yesem diye bakındım. Sonra tost yapmaya karar verdim.
Önce sucukları yuvarlak şekilde dilimledim. Sonra kaşarları kare şeklinde dilimleyip ikisini de ekmeğin içine koydum ve makinenin içine koyup kapağına bastırdım. Sonra elime adını bilmediğim bir şey alıp onları ters çevirdim. yaklaşık beş dakika sonra hazır olurdu. Az bir zamandı ama ben biraz sabırsız bir insandım. Bu yüzden beş dakika bile olsa beklemekten çok sıkılmıştım. Bu beş dakika hayatımın en uzun beş dakikası olabilirdi. Bana bir saat gibi gelmişti. Ama bir saat olduğunu düşündüğüm beş dakikadan sonra sonunda tost pişmişti. Zaten pişmese burada, tam durduğum yerde açlıktan ölecektim. Zaten akşam yatarken yemek yememiştim. Neden bilmiyorum. Aslında aç olsam bütün dolabı yerdim ve bugün aç gezerdim. En azından gece yemek yememiş olmamın böyle bir avantajı vardı. Ellerim yanmasın diye tostu peçeteye sardım. Ama sonradan umurumda olmadığını anladım çünkü tost çok sıcakken otomatik olarak yemeye başlamıştım. Yemek yemek benim için her şeyden daha değerliydi.
Tostu yemem yaklaşık dört dakika sürmüştü. Pişmesinden daha hızlı yemiş olmam benim için gayet normaldi. Aslında daha yerdim ama yapmam gereken işler vardı. Bu gün normalde bütün evler çalışanlar tarafından temizlenirdi. Ama kimse dışarı çıkamadığı için iş ev sahiplerine kalıyordu. En azından yerde çok fazla şey yoktu. Ama odamın hali gerçekten berbattı. Kulaklığımı takıp en sevdiğim müziklerden birini açtım. Ve temizlik yapmaya çalıştım. Ama ne yazık ki temizlik konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Ama en azından toz almayı biliyordum. Ama oda pek bir işe yaramıyordu. Asıl temizlik toz almak değildi.
Yaklaşık bir saat süren başarısız temizliğim sonunda bitmişti. Sanki çok bir şey başarmışım gibi keyif kahvesi yapmıştım kendime. Keyifle kahvemi yudumlarken dışarıdan bir insan sesi geldi. Evet eminim ki bu bir insan sesiydi. Kahveyi masamın sütüne bıraktıktan sonra koşarak camın önüne gittim. Dışarıdaki bir kadındı. Hem de daha çok gençti. muhtemelen yirmili yaşlarındaydı ve çığlık atıyordu. ''Yardım edin!'' diye bağırıyordu kadının çaresiz sesi. Ona yardım etmem gerekiyordu. Birisi gözümün önünde acı içinde kıvranırken öylece duramazdım. Koşarak yukarı gittim. Yukarıda ki çalışma masamın üstüne ne olur ne olmaz diye bir maske koymuştum. Hemen onu taktım ve üstüme aşırı kalın bir şeyler giydim. Koşarak aşağı indim ve kapıyı açtım. Kadının gözleri beni görünce resmen ışıldadı. Zehirli maddelerden dolayı hava yeşilimsi bir renge bürünmüş, her taraf atık madde kokuyordu. Hemen kadının kolundan tuttum ve kalkmasına yardım ettim. Sonra evime doğru koşmaya başladık. Çok hızlı olmalıydık. Gökten maddeler yağmaya devam ederken bir tanesinin benim kafama gelmesinden korktum. Bu yüzden daha da hızlandım. Fakat hızlanmak işleri daha da kötüleştirdi ve o maddelerden bir benim üzerime düştü. Madde tenime temas eder etmez öksürmeye başladım. Bu sonu gelmeyen öksürük krizlerindendi. Bir yandan koşuyor bir yandan öksürüğümü tutmaya çalışıyordum.
Evin içine girdiğimizde üstümdeki kazağım bir kısmı yeşile boyanmıştı. Öksürüğüm hafiflememiş, aksine artmıştı. Eve girer girmez koşarak yukarıda ki banyoma koştum ve kendimi sıcak suyun altına attım. Sıcak su mikropları öldürdüğü için canım yansa bile buna katlanmak zorundaydım. Duşta hala öksürüyordum. Öksürdükçe boğazım acıyor, boğazım acıdıkça öksürüyordum. Duştan çıktığımda hemen dolabımdan elime ilk gelenleri giydim ve koşarak mutfağa gittim. Her saniye öksürmek bütün vücudumu zorluyordu. Hemen bilerek dışarıda bıraktığı ılımış sudan yavaş yavaş içmeye başladım. Boğazım sanki bu anı bekliyormuş gibi biraz olsun rahatlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyaların kabusu -Periler Diyarı 1.kitap-
FantasyNormal bir peri olmak isterdim. Aslında bir zamana kadar, bende normal bir rüya perisiydim. Fakat biz rüya perilerinin dikkat etmesi gereken şeyler vardı. Asla bir rüya perisi, kişiye yetecek tozdan fazlasını veya azını serpmemeliydi. Ama arkadaşım...