Yorgun ve bitkin bir şekilde işten çıktım. Yeni arkadaşlarımla vedalaşıp otobüse bindim. Neyse ki bugün otobüs fazla beklemeden gelmişti.
Otobüsten inip tüm enerjimi tüketmiş halde eve doğru yürümeye çalışıyordum.
Bugün kasaya da başladığım için bir yandan kasayla uğraşmış bir yandan depodaki malzemeleri dizmiş bir yandan da müşterilerin sorunlarıyla ilgilenmiştim. Bu nedenle yorucu bir gün geçirmiştim.
4. kata nasıl çıkacağımı düşünürken apartmanın girişindeki merdivenlere oturdum. Çantamı çıkarıp suyumu ararken telefonumun çantamda olmadığını farkettim. Birkaç defa daha kontrol ettikten sonra gerçekten de telefonumun yanımda olmadığına karar verdim.
Bir dakika ne?
-TELEFONUM YOK!"Aman Allah'ım! Markette mi unuttum acaba? Yok canım marketten çıkarken yanımdaydı. Ahh buldum! Durakta unutmuş olmalıyım. Yarın okul var ve telefonumu kesinlikle almalıyım. "
Panikten elim ayağıma dolaşmıştı. Hızla çantamı da alıp merdivenden kalktım. Koşarak evin önündeki durakta otobüs beklemeye başladım. Bu otobüsün de gelmeyeceği tutmuştu. Ablam evde olsaydı en azından arabasıyla bırakırdı beni. Ama o da Melih ile gitmişti.
20 dakika sonra otobüsün gerçekten de gelmeyeceğine kanaat getirdim. Yürümeye başladım. Daha doğrusu koşmaya. Nefes nefese kaldım ama pes etmedim çünkü telefonum benim için gerçekten önemliydi. Şu an yeni bi telefon almaya kalksam hem şu çalıştığım iki gün boşa gidecekti hem de ailemin verdiği harçlığın neredeyse tamamını harcamam gerekirdi. Ailemden de yeni telefon isteyemezdim çünkü kendi ayaklarım üzerinde durabilmem gerekiyordu. Aileme bunu kanitlamalıydım.
Sonunda durağa vardım. Ama o kadar yorulmuştum ki nefes nefese bir şekilde yere çömeldim. Orada birkaç saniye öylece kaldım. Kafamı kaldırıp durağa bakmaya korkuyordum. Çünkü eğer telefonum orada değilse ağlamaya başlayabilirdim.
Tüm cesaretimi toplayıp kafamı kaldırdım.
E tabi çığlığı da bastım.
Durakta uyuyan adam hoplayarak uyandı. Uykulu sesiyle konuştu.
-N'oluyo be!? Neredeyim ben?
Tamamen doğruldu ve beni farketti.
-Sen kimsin?
-Ben telefonumu durakta unutmuşum. Sizi uyandırdığım için gerçekten özür dilerim.
Hızla telefonumu alıp çantama soktum. Evet , gerçekten de durakta unutmuştum telefonumu.
-Bir sorun mu var, siz neden burada uyuyorsunuz?
Sırıttı.
-Niye senin yatağında mı olmalıydım? Seninle başbaşa...
Üzerime yürümeye başladı. Toparlıyordu. Ben de o geldikçe bir adım geriledim.
-Kaçma ama benden.
Yüzünü buruşturup tuhaf bir ifadeyle konuşuyordu.
Korkuyordum. Çok korkuyordum. Belki de hiç olmadığı kadar çok korkuyordum. Ama güçlü olmalıydım. Tüm korkumu ve sinirimi bileğimde topladım ve yüzüne ağır bir yumruk geçirdim. Tuhaf bir şekilde yumruğu yer yemez yere yığıldı. Gerçi tavırlarına bakılınca sarhoş olduğunu anlamak zor değildi. Muhtemelen bu yüzden durakta uyuyakalmıştı zaten.
Neyse ki sırtüstü düşmüştü. Yine de yediği yumruktan ötürü yüzünde kanamalar vardı. Tabii ki onu burada öylece bırakamazdım. Henüz o kadar cani olmamıştım.
Ambulansı aradım. Gelene kadar da adamı elimden geldiğince doğrultup durağın camlı duvarlarına yasladım. Ambulans geldi. Uyanana kadar yanında olmaya karar verdim ve ben de bindim araca.
Durumu ciddi olmadığı için acildeki yataklardan birine yatırdılar. Ben de yatağın hemen yanındaki koltuğa oturdum.
Doktor uyandığı zaman taburcu edeceklerini söylemişti. Ben de beklemeye başladım.Ne akla hizmet buraya geldiğimi düşünmeye başladım. Gecenin bilmem kaçında telefonumu unuttuğumu farkediyorum. Durağa koşuyorum. Durakta sarhoşun biriyle karşılaşıyorum. Üzerime yürüyünce de yumruğu yapıştırıyorum. Ama vicdanımı rahatlatmak için hastaneye kadar getiriyorum. Aah bu kafam ahh...
-Pişt!
-Kalk!
Biri beni dürtüyordu. Koltukta uyuyakalmış olmalıydım. Kafamı yavaş yavaş kaldırdım ve gerindim.
-Hmm
Kısık gözlerimle karşımdaki koltukta oturan adama baktım.
BİR DAKİKA, NE?
-Ben neden yataktayım!?
Hızlıca doğrulup üstümü başımı düzelttim.
-Korkma, hâlâ hastahanedeyiz.- Ben neden yataktayım?
- Koltukta uyumana izin veremezdim herhalde ?
-Saat kaç?
-Sabahın 7'si.
-Sen ne zaman uyandın?
-2 de
-Saat neden 7 o zaman ?
-Senin uyanmanı bekledim. Daha fazla soru sorarsan şuracıkta bayılacağım. Kalk artık da gidip kahvaltı edelim. Hem bence konuşacaklarımız var. Mesela birileri özür dileyecek değil mi? Bence her önüne gelene yumruk atmak suç olmalı. Ay çok acıktım.
-Ne özrü be? Bide ben mi özür dileyecekmişim? Asıl gecenin bilmem kaçında sarhoş sarhoş dolanıp önüne çıkan kadına sapıklık yapmak suç. Seni şikayet etmediğime şükret.
-Sen de diyorsun işte "sarhoştum". Yoksa adamlığıma yakışmaz o dediklerin. Gerçekten çok acıktım. Kahvaltı ederken konuşabiliriz bence.
-Bok ederiz kahvaltı. Ben evime gitmek istiyorum.
-Lütfen bana bir şans ver. Özür dileyeyim. Birlikte kahvaltı edelim. Bir daha da karşına çıkmam.
-Ya-
-Lütfenn
-Off!
Ceketini ve benim çantamı alıp önden yürümeye başladı. Ben de ona yetiştim.
Arabası ne zaman gelmişti bilmiyorum ama hastahanenin önündeydi.
Yol boyunca hiç konuşmadık.
En sonunda hastahaneye yakın bir kafenin önünde durdu.
İçeri girip siparişlerimizi verdik. Siparişler gelince de yemeye başladık. Sonunda konuşmaya başladı.-Özür dilerim. Normalde sarhoş olacak kadar içmem ama dün babamla kavga ettik. İçimde biriken tüm öfkeyi saldım. Sonra ne ara mekana gittim ne ara çıktım bilmiyorum.
-Bu kadar açıklama yapmana gerek yok. Ne de olsa birbirimiz için önemli değiliz.
-Aslında...
Sana karşı adını koyamadığım bir şey var. Daha önce hiç hissetmediğim ve beni sana çeken. O yatakta uyandığımda ilk seni gördüm ve bi müddet seni izleyesim geldi. Kendimi durduramadım.
Buraya getirmem de bu yüzdendi zaten.Kahkaha attım.
-Günde kaç kıza söylüyorsun bunları? Gerçekten komikmiş. Tüm klasikleşmiş erkek yalanları bir arada. Sizin o ilk defa hissettiğiniz duygular yatağa kadar. Yemezler canım. Her neyse bana müsaade. Hesabı da ödeyiverirsin artık.Bir yandan da gülmeye devam ediyordum. Beni durdurmadı ama sanki gözlerinde kırılmış bir ifade vardı. Neyse ne canım. Banane!
Bugün pazartesi ve ilk dersim saat 1 deydi. Bu nedenle önce eve gitmeye karar verdim.
Anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım.
-Evde misin abla?-Ben evdeyim de, sen nerelerdeydin bakayım ?
Gülmeye başladı.- Yok abla yok. Hiç öyle düşündüğün gibi değil. Ben duşa giriyorum. Sonra anlatırım.
Banyoya girip kapıyı kitledim. Soyunmaya başladım. Bir yandan da yaşadıklarımı düşünüyordum. Suyu açtım.
Birden bu çocuğun daha adını bile bilmediğimi farkettim.
"Aman canım, banane ki adından. Sanki bir daha göreceğim. "
Duştan çıkıp bornozumu giydim. Saçımı kurutup odama geçtim.-Ya abla daha adını bile bilmediğim çocuk bana gelmiş aşk itirafı ediyor, sen gelmiş diyorsun ki yazık olmuş çocuğa sert çıkışmışsın.
-E, ablam gerçekten de sert konuşmuşsun. Üzüldüm valla.
Ablamı dinlerken bir yandan da giyiniyordum.
- Her neyse abla. Gelemem ben öyle işlere. Hiç de pişman değilim valla. Hadi ben çıkıyorum 12 olmuş saat derse yetişeceğim.
Ablamı öptüm. Çantamı alıp çıktım.
Karşımda durmuş bana el sallayan Beril'in yanına

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFAŞK
Roman pour AdolescentsKendimizi hayatın kollarına bırakmış, bizi istediği yere götürmesine izin vermişiz. Peki hayatın acımasızlığını da hesaba kattık mı?