𝟚. 𝔹ö𝕝ü𝕞

9.1K 565 192
                                    

Bora Birsen

"Bir saate helikopter buluşma alanına varacak. Dönüşleri iki saatten fazla sürecek. Geldiği zaman o deliyi karargahtan çıkarmak senin görevin."

"Emredersiniz komutanım!" Güven albay hafif başını salladı. Bana bakarken gözlerini hafif kıstı.

"Yarından sonra bize gelin de birlikte kahvaltı yapalım Nuray arar gerçi sizi ama ben yine de baştan söyleyeyim. Bahane üretirseniz kırarım kafanızı." başımı salladım kısaca. Aslında Güven albayın bir şey demesine gerek bile yoktu. Nuray sultan ne derse oydu. Gelin diyecekti bizde gitmeyecektik?

Daha komik çok az şey duydum. 

"Siz en son konuştuktan sonra tekrar irtibata geçtiniz mi komutanım?" Albay başını iki yana salladı.

"Nadiren irtibata geçiyoruz zaten ne zaman haberleşsek sana durumunu söylüyorum." Başımı salladım birkaç saate kardeşim burada olacaktı ve heyecandan kontrolümü kaybetmek üzereydim. Selam verip Harekat odasından çıkıp koridorda yürürken çoktan düşüncelerimin istilasındaydım:

O kadar uzun zaman olmuştu ki biz birbirimizi görmeyeli. 8 aydır ne yüzünü görmüştüm ne doğru dürüst sesini duymuştum. Burnumda tütüyordu can yarım.

Vatanına aşık iki kardeşiz biz.

Ben kıdemli üsteğmen, Bora Birsen.

Kardeşimse Atsız. Yalnızca Atsızdır onun adı. Adı sanı bilinmeyen bir asker.

Zamanında Damla'ydı...

"Komutanım." Duyduğum sesle başımı kaldırıp Ateş'e baktım. Kısa olduğu halde kıvır kıvır saçları çok yakışıyordu bizim çaylağa.

"Söyle çaylak." Dedim yanıma gelmiş selam veren kardeşime. Mesleğime başladığımdan beri aynı Timde görev yapıyordum. Çaylak en küçüğümüzdü. Bomba imha uzmanıydı ve oldukça yetenekliydi.

"Atsız komutanım mi gelecek? Ortalık dedikodu kazanı olmuş yine." Merakla sorduğu sorulara göz devirdim. Alay alay değil dedikodu kazanıydı mübarek.

Ulan ben birkaç dakika önce öğrendim siz ne zaman öğrendiniz.

"Sizin işiniz gücünüz yok herhalde?" Ters ters sorduğum soruyla yutkunup iki adım geri gitti. Hem korkuyor hem de her seferinde dedikodu doğrulatmak için bana geliyordu bu çocuk.

"Komutanım beni Miran komutanım çağırmıştı. Bekletmeyeyim." Selam verip koşar adım yanımdan uzaklaşan Çaylağın arkasından birkaç saniye bakıp hafif gülümsedim.

Deliydi ama iyiydi.

Adımlarımı bahçeye doğru ilerlettiğimde gözüme takılan ilk ayrıntı yağan kardı. Bahçede buranın parçası haline gelmiş misket bir oraya bir buraya koşarak kar tanelerini yakalamaya çalışıyordum kendince kurduğu oyunda oldukça eğlendiği belliydi.

Piste en yakın çardağa oturup gökyüzünü izlemeye başladım. Damla severdi gökyüzünü izlemeyi. Atsız da severdi. Damladan geriye kalan yegane şeylerden biriydi bu özellik. Gökyüzünde az çok belli olan birkaç yıldızı tekrar tekrar sayarak vaktimi harcadım. En sonunda yanıma gelen er ile piste ilerlemeye başlamıştım.

Birkaç dakikanın ardından görüş açıma giren helikopter ile gözlerimi sıkı sıkıya kapatıp tekrar teşekkür ettim. Sağ salim gelmişti.

Helikopter inişe geçtiğinde inmesini beklemeden açılan kapısı beni güldürmüştü. Ne yapacağını biliyordum. Yerden iki metre yükseklikteyken hala inişte olan uçağın içerinden yanında getirdiği itleri fırlatacaktı.

İkiz AskerlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin