Başlamadan evvel yıldızı parlatmayı unutmayalım.
Huzur, bir avuç mutluluk demekti. Dünyanın tüm kötülüğüne rağmen ben o bir avuç mutluluğa muhtaçtım. Kollarım Pusat'ın boynunda, bedenim onun bedenine yaslanmış, gözlerimden dökülen feryatlar yakasını ıslatıyordu. O huzurun ışıkları etrafımızı sarıp bizi aydınlatıyordu.
Ona sarılıyordum. Hem de sıkıca. Ben ilk kez babamdan başka bir erkeğin omzunda ağlıyordum. Bu yaptığım ne kadar doğruydu bilmem ama ondan başka sığınacak limanımın kalmadığını hissediyordum. Sanki benim gemim onun limanına muhtaçtı.
Bu doğru gelmiyordu çünkü onun kolları benim bedenime uğramadı bile. Bu yaptığımın yanlış olduğunu hissettim. Kollarımı gevşettim. Burnumu çekerek geri çekildim. Pusat şaşkın bir yüz ifadesiyle bana bakarken gözlerimi silip fotoğrafları elime aldım. "Bunlar ben de kalabilir mi?" Kaşları hafif çatılırken yutkundu. Sonrasında hızlıca başını salladı. "İyi geceler." diyerek indim arabadan.
Islak saçlarımı geriye atarken hiç arkama bakmadan yürümeye başladım. Yaptığım şeyden öyle pişmandım ki, şu an kafama sıkmak geçiyordu içimden. Gözyaşlarım daha fazla akarken iç çekerek sokağıma girdim ve sokağın başında bekleyen Martin'i gördüğümde şaşırdım.
O da beni görünce gülümsedi. "İyi akşamlar Göksel Hanim. Tedbir amaçlı buradayım." Hanım diyememesi beni hafifçe gülümsetirken yanına yaklaştım. Karanlıktan olsa gerek ağladığımı yeni görüyordu. Kaşları çatıldı birden, o neşeli ifadesi yerini şaşkınlığa bıraktı. "Size ne oldu?"
"Babamı görünce duygulandım sadece." dedim dürüstçe.
"Üzülmeyin lütfen." Elini dostça omzuma koydu. "O cenette, ve emin olun sizin ağlamanız onun üzerine yalnızca yağmur yağdırıyor."
Hafifçe tebessüm ettim. "Düşündüğün için sağol." Omzumu tutan kolunu hafifçe sıktım. "İyi geceler Martin."
"İyi geceler Göksel Hanim." dedi o tatlı aksanıyla. Ona gülümserken elimi çekip evime doğru yürüdüm. Kartı okutup eve girmeden evvel fotoğrafları hırkamdan içeriye sakladım. İçeriye girer girmez ise hırkayı çıkarıp fotoğrafları hırkaya sardım ve antredeki dolaba koydum.
"Göksel?" diyordu Emre'nin endişeli sesi, bana doğru geliyordu. "Geç kaldın, merak ettim seni." O bana gelmeden ben ona gidip kollarımı bedenine doladım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda telaşla beni geri çekmeye çalışıyordu. "Ne oldu? Kızılım?"
"Sadece canım sıkıldı." diyerek başımı göğsüne bastırdım.
Emre de sonunda kollarını bana dolayıp başımı okşamaya başladı. "Kim sıktı canını?" dedi bir yandan da. "Kim üzdü benim kızılımı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ŞEYTAN (+18) ✓
RomanceBabasının intikamını almak için yola çıkan genç bir kadın, bu yolda herkesin adını ağzına almaktan çekindiği Zehir'in zaafı olursa ne olur? Bir kadın, nefretle beslenen ve bir adam, kadını güç kaynağı haline getiren. Ters köşelerin birbirini koval...