-4-

57 10 12
                                    

"Ahahahah Matsukawa'nın sevdiği var!" O Pazartesi öğleden sonraki antrenman, en azından Hanamaki için garip bir şekilde hiperaktifti.

"Kapa çeneni aptal, sevdiğim biri yok!" Matsukawa, Hanamaki'nin kafasının arkasına şaplak atarak zıplamasını durdurdu. Öfkeyle kaptana geri dönmeden önce başının arkasını ovuşturdu.

"Hadi ama Matsukawa! Kabul et, utanılacak bir şey yok." Tartışma devam etti ve hemen yanlarında üstümü değiştiriyor olmasaydım, onları dinlemiyor olurdum.

"Hanamaki'ye hak veriyorum kaptan." İkinci sınıf öğrencisi olan Watari onların sohbetine katıldı. "Yani, senin her zaman bir kızı düşündüğünü söyledi Hanamaki, insanların sevdiği kişi olmadıkça bunu yapmazlar." Matsukawa'nın aşık olup olmaması umurumda değildi ama Watari'nin, birini düşünmenin ondan hoşlandığın anlamına geldiğini söylemesini mantıklı bulmuyorum. Demek istediğim, her zaman Oikawa'yı düşünüyorum ama ona aşık değilim. Parlak gülümsemesini, kabarık saçlarını ya da gözlerinin kitabın sayfasını okuma şeklini düşünmeden edemiyorum.

"Ama dedin ki 'onun güzel gülüşünü ve gözlerini düşünmeden edemiyorum' ve ben de bunu tescillendirdim. Bu bir aşk değilse bende bir şey bilmiyorum!" Hanamaki ve Matsukawa bunun için tartıştı.

Bir dakika, neden Oikawa'yı bu kadar çok düşünüyordum? Yani eminim, bana gülümseme şeklini ve gözlerini beğeniyorum ama yani onları sevdiğimi söylemedim, yani demek istediğim- Pekala dur! Bunu düşünüyor olamam! Bu mümkün olabilir miydi? Acaba ben...

"Her neyse, neden umursuyorsunuz! Her halükarda o kesinlikle benden hoşlanmıyor, bu yüzden önemli değil."

"Dostum! Her gün öğle yemeğini seninle yiyor, seninle klas bir şekilde yürüyor ve tüm aptalca şakalarına gülüyor! Seni aptallar gibi seviyor!" Artık konuşmaya bile odaklanamıyordum. Zihnim tek bir şeyle doluydu, Oikawa. Ondan hoşlanıyor muyum? Kahretsin, sanırım Oikawa'ya aşık olmuş olabilirim. Bu kötü! Bu gerçekten kötü! Aynı şeyi hissetmesine imkan yok, bu duyguları atlatana kadar bir sır olarak saklamam gerekecek.

Ertesi gün öğle yemeği zorlu geçti, duygularımı anladıktan sonra ona eskisi gibi bakamazdım. Şifreyi* kırmaya çalışırken bana bakıyordu, ona bakmasam da bakışlarını hissedebiliyordum. (şifreyi dediği şey duyguları hakkındaki eminsizlik. Yani kesin olamıyor bir şeylerden)

"Bugün sende farklı olan bir şeyler mi var Iwa-chan?" Konuyu değiştirmem gerekiyordu ve hemde hemen. Nasıl hissettiğimi anlarsa kesinlikle benimle bir daha konuşmak istemezdi, değil mi? Bunu kaldırabileceğimi sanmıyorum.

"Şey Oikawa" hemen bir şeyler düşün, herhangi bir şey!

"Kindaichi Naoki'yi tanıyor musun?" Mükemmel, ona Kindaichi'nin abisini soracağım. Cevap vermedi, bu yüzden sonunda gözlerimi onunkine bakmaya zorladım, gergin görünüyordu. Bu benide tedirgin etti. Kindaichi'nin bana söylediklerini düşündüm. Abim, Oikawa Tooru ile okula gittiğini söylüyor. Ayrıca Oikawa'nın okul yılının ortasında ortadan kaybolduğunu söyledi. O kişinin farklı bir Oikawa olduğunu düşünmüştüm ama tepkisi umudumun yanlış yere yerleştirildiğine inandırıyordu.

"Hayır üzgünüm." Hemen başını çevirdi ve 137. sayfaya döndü. Bundan sonra bana bakmayı reddetti, bir şey öğrenmemden mi korkmuştu? Demek istediğim, konuyu başarılı bir şekilde değiştirdim ama görünüşe göre bu, onun hakkında konuşmak için yanlış bir şeydi. Gözleri her zaman olduğu gibi sayfayı tekrar tekrar tararken onu izledim. Karşımdaki uzun boylu çocuğa bakarken yüzümde bir gülümseme oluştu. Bir kez olsun, Oikawa'nın bu sayfayı yeniden okuma şeklinin, gözlerinin her kelimeyi sanki daha önce okumamış gibi okumasının son derece güzel olduğunu düşündüğümü kesinlikle söyleyebilirim. Takımyıldız fotoğraflarına bakarken gözlerinin nasıl parladığını..

Astronomi [Astronomy | Iwaoi Tr]  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin