jeno'nun yalvarışları yüzünden, asla merak ettiğimden değil, araba yarışına gelmiştik. bugün profesyonel tiplerin yarışacağını söylendiğinden dolayı merakım daha da artmıştı doğrusu.
jeno bana nerede izlemenin daha iyi olacağını söylediği sırada onun yanında ilerlemeye ve çevreyi incelemeye devam ediyordum
"buradan daha iyi görebiliri- DONGHYUCK BENİ DİNLİYOR MUSUN?!"
sesini bana yükselten jeno'ya yerimde zıplayarak döndüğüm sırada sinirli surat ifadesi yüzünden korkmuştum doğrusu. zaten sesini düzgün duyamıyordum, bağırdığı için gerilmiştim biraz. "dinliyorum jeno, sesini duyamıyorum ki..." onun kükremesinin yanında benim sesim kedi miyavlamasından başka bir şey değildi gerçekten. yerimde küçülüp omuzlarımı kendime çektim, yanımdaki aslan kılıklının yanında ilerleme fiilime devam ediyordum bir yandan da.
bir yerde durduğu için ben de durdum. sokağın ortasını işaret ederek açık ve net bir şekilde her şeyi görebildiğimiz bir alandaydık. "buranın iyi bir yer olduğunu kimse bilmediğinden herkesi ve her şeyi rahatça görebiliriz. inan bana geçireceğin en iyi gün olacak." bu tarz konularda ona güvenebileceğimi biliyordum çünkü tamamen zevk sahibi biriydi ve bu huyu sayesinde birçok insanın dikkatini çekiyordu.
birkaç motor ve egzoz sesinden sonra başlangıç çizgisine yerleşen siyah ve geleceğimden daha parlak olan arabalara baktım. sahi, modelleri gerçekten harikaydı ve doğruyu söylemek gerekirse... bir tane benim olsun diye aklımdan geçirmiştim.
arabadan inen suretleri teker teker izlemiştim. tamam, bir dakika. neden bu kadar yakışıklılardı? hayır donghyuck dibinin düşmesini istemiyorsan gözlerini onlardan çekmelisin. TANRIM NE DÜŞÜNÜYORUM BEN?
"ortadaki arabanın sahibi son üç senedir bu yarışmaların birincisi. adam o kadar iyi yarışıyor ki arabasının üzerinde tek bir çizik dâhi bulamazsın. takım elbise ile yarışıyor. adı..." son kelimesinden sonrasını duyamamıştım. arabasının önünde telefonuyla ilgilenen bedene takılmıştı gözüm. tanrı bu çocuğu nasıl yarattıysa, tüm insanlardan alıp ona vermişti sanırım bütün numaraları. kaşındaki çizikten tutun fit bedenine kadar muhteşem görünüyordu.
koluma birden dokunan kol ile kendime gelmiştim.
"yedin bitirdin çocuğu, ne yapıyorsun öyle? sana bakıyor!" kafamı jeno'dan geri o çocuğa çevirdim. gerçekten bana baktığını fark ettiğimde stresle arkamı dönüp başımı jeno'nun omzuna sertçe koydum. yüzümün yandığını hissediyordum, cayır cayır hem de. kafamı geri kaldırıp jeno'ya baktım. "hâlâ bakıyor mu? bakmasın hayır! REZİL OLDUM JENO NEDEN GÜLÜYORSUN?" eliyle ağzımı kapattığında çevredeki insanlardan özür dilemek amacıyla başını sallayıp duruyordu. ben söylenmeye devam ediyordum ki nefessiz kaldığımı fark edince çekti elini.
"bir daha bağırırsan seni güvenlikler değil ben atacağım buradan! sus salak." dudağımı büzerek deri ceketimi düzelttikten sonra geri yola doğru döndüm. yarışın başlamasına yaklaşık 3 dakika kaldığından herkes arabasına biniyordu. ortadaki arabaya dikkatlice bakıyordum, onu görmem ile küçük dilimi yutmam bir olmuştu. kafamı önüme döndürdüğüm gibi geçilen anons, diğer arabalara da bakmamı sağlamıştı. en soldaki arabanın sahibinin keskin yüz hatları vardı. fazlasıyla da tanıdık geliyordu bana.
"hey, jeno, şu soldaki arabanın sahibi kim? çok tanıdık geliyor." kafamı ona çevirdim. bir süre bakındığında bana döndü. "son sınıflardan seo youngho. namıdiğer johnny suh." kaşlarımı kaldırarak tekrar arabasını incelemeye koyuldum. önümdeki demirlere yaslandığım sırada geri sayımın yapılmasıyla pür dikkat yarışı izlemeye başladım.
"iki sokağın çevresinde 3 tur, kestirme kullanmak ya da hile yapmak yok. yarışın hakkını verin gençler!" başlangıç sesi verildiği gibi çıkan tekerlek sesleri ile kulağım acımıştı. bir süre yüzümü buruşturmuştum bu yüzden. önümüzdeki kocaman ekrandan kimin ne yaptığını çok net görebiliyordum. şu an önde kestiği- pardon, ismini bile bilmediğim ama incelediğim çocuk vardı. jeno'nun dediği kadar vardı gerçekten. sokağın en iyilerinden derken şaka yapmıyorlarmış.
jeno'nun yüzüne bakmadan konuşmaya başladım. "adı ne demiştin?" sırıttığını hissediyordum bu yüzden koluna vurdum. "mark lee, ya da lee minhyung. genelde kanadalı olarak tanınıyor ama mark denmesi daha çok hoşuna gidiyor." yüzümde oluşan garip gülümseme üzerine önümüzden geçen ve ikinci tur için hızlanan arabalara baktım. içimden geçirdim bir anda,
"mark lee demek... acaba onu izlediğimi fark etmiş midir? umarım etmemiştir ve sadece denk gelmiştir yoksa şurada kendimi keseceğim." derin bir nefes verdim.
izlemek zevkli oluyordu ama bir yandan da acaba o adrenalini yaşamak nasıl olurdu diye düşünüyordum.
bunu düşünürken son tur için önümden geçen arabalara tekrar baktım. bu sefer mark'ın ikinci sırada olduğunu gördüğüm sırada içime düşen sıkıntı beni germişti. diğer arabaların üzerinde toz izleri varken onunkinin yoktu. cidden jeno'nun dediği gibi bir çizik dâhi bulunamazdı.
"buraya gelirken yavaşladı mı ben mi yanlış gördüm?" yanımdaki aslan kılıklının dediği şey ile ekranda tekrar tekrar oynatılan ve takılan görüntüyü iyice inceledim. cidden yavaşlamıştı ve bizim tarafımıza doğru bakıp hızlanmıştı. ne olduğunu anlayamıyordum. başımı salladım sakince. ellerimi demirlere yerleştirip gelip gelmediklerine bakarken son anda hızlanıp bitiş çizgisini geçen en arkadaki arabaya baktım.
"bu nasıl oldu?!" herkesin ağzından binbir türlü soru çıkarken jeno ağzı açık bir şekilde arabadaki kişinin inmesini bekliyordu. "jung jaehyun.." kaşlarımı çattım. kazanan o muydu?
"o da kim, o mu kazandı?" başını salladı jeno, yutkunduğu gibi gözlerini bana doğru çevirdi.
"jaehyun, yani mark'ın ezeli düşmanlarından biri. mark bu yarışmalara katılmadan önce hep kazanan o olurdu. tabii, mark kazanmaya başladığı zaman içindeki nefret daha da fazla dolmaya başladığından dolayı onu bir gün yeneceğine dair yemin etti." ağzım açık bir şekilde onu dinlerken, ilk anonsu yapan kişi tekrar bir anons geçti.
"görünüşe göre bir misafirimiz var... yılların şampiyonu jung jaehyun?!" daha sonra fark ettiğim şey yarışmanın başında onun olmadığı olmuştu.
mark arabasından sinirli bir şekilde inerken etrafta derin bir sessizlik oluştu. sadece kapı çarpma sesleri yankılanıyordu etrafta.
adımları jaehyun'un yanına ulaştığında yakasından tutup kendine doğru çekti. birden bağırınca bütün sokak inlemiş ve sesi yankılanmıştı.
"adi herif... lastiğimin havasını hangi akılla söndürdün?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the car race, markhyuck
Fanfiction"geçmişimize doğru bir tur atmaya var mısın, kanadalı?" -mark lee & lee donghyuck •rewrite