donghyuck: kimsiniz?
bilmemezlikten gelmek en mantıklısıydı sanırım şu an, jeno'yu ispikleme gibi bir derdim yoktu sonuçta.
mark: hey, numaramı kaydetmişsin!
boşuna sormana gerek yok,
kim olduğumu biliyorsun zaten.donghyuck: tamam, tamam.
yakalandım sanırım?
ama neden numaramı
istediğini asla anlamadım.mark: yarış günü beni kestiğini
fark etmedim mi sanıyorsun?
resmen gözlerini alamadın.
ki, ben de alamadım.
bu yüzden tanışmamız
gerektiğini düşündüm.
hata mı yaptım?art arda sıraladığı mesajlara bakar mısınız? beynim yerinden oynamamak için çırpınıyor resmen. ne yazabilirim şu an buna? hiçbir fikrim yok... içinden ne gelirse yaz hyuck.
donghyuck: sadece merak
ettiğim için bakmıştım..
ama tanışmak istiyorsan,
neden olmasın? sevindirir bu beni.DONGHYUCK NE YAPIYORSUN YA?
mark: istiyorum tabii.
hatta.. buluşmaya ne dersin?
seni çok iyi göremedim.
merak ediyorum.ne diyor bu? beni mi merak etmiş? beni? lee donghyuck? ahaha..
donghyuck: tabii, güzel olur.
nereye geleyim?mark: ben seni almaya geleyim.
donghyuck: hayır hayır,
ben kendim gelirim hiç sıkıntı değil.
ama teşekkür ederim.
sen bana gideceğimiz
yerin adını söylesen yeter.ben gerçekten aptalım... ben çok aptalım, çok çok aptalım. niye reddemedim? KAFAYI YİYECEĞİM.
mark: ***** kafeye gel,
oralara yakınım zaten.
bir 15 dakikaya orada olurum.donghyuck: tamamdır!
mark: şirin.
ofladıktan sonra yatağımdan kalkıp üzerime siyah kot pantalon, bol asker yeşili tişörtümü geçirdim. kolej ceketimi de aynı şekilde giydiğimde tuvalete ilerleyip saçlarımı düzelttim. tanrım, berbat duruyorum... bu halde gidersem beni tanıyabilecek miydi? boş ver hyuck, sanki etkilemeye gidiyorsun.
evet kendime dikkat etmeden gidiyordum çünkü bu benim için sadece yüz yüze görüşmekten ibaretti. evet aynen öyle, ne hallere düştüm ben böyle..
evden çıkmam ile çağırdığım taksinin gelmesi bir olmuştu. bindiğim gibi kafenin adını söyleyip arkama yaslandım. tanrım.. ne yapıyordum ben? aptal hyuck, kendini ateşe attın bile bile! aptalsın işte.. daha BU GECE gördüğün bir insan evladıyla buluşmaya gidiyorsun.
tamam, evet mark gerçekten ateşliydi. ve gerçekten yakışıklıydı. biraz çapkındı ama aynı zamanda iyi birine benziyordu. ne düşünüyorum yine?
bunları söyleyene kadar zaten kafeye gelmiştim. parasını ödeyip indim taksiden. bu sırada tam kafenin önünde gördüğüm simsiyah, gıcır gıcır arabayı gördüğümde mark'ın geldiğini çoktan anlamıştım bile. gerildim biraz doğrusu...
kafeden içeri girdiğimde en arka tarafta oturan ve dışarıyı izleyen takım elbiseli silüet görüş alanıma girmişti. kıravatını düzeltmeyi deniyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/346727194-288-k594946.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the car race, markhyuck
Fanfiction"geçmişimize doğru bir tur atmaya var mısın, kanadalı?" -mark lee & lee donghyuck •rewrite