Bölüm 4

45 2 1
                                    

Gördüğüm mesajla birlikte hayatı sorgulamam bir oldu. Neydi yani bu? Ne yapmaya çalışıyordu. Önce öz kızına hayatı cehennem etmiş sonra evden kovmuş şimdide eve dönmemi mi istiyordu.

Ne yapacağımı bilemedim onun evine tekrar geri dönmeli miydim? Belki saçımı okşardı, hata yaptım kızım affet beni derdi. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Hayır hayır ağlayamazdım, ağlamayacaktım. 

Gözlerimi gökyüzüne dikerek derin bir iç çektim. Gözlerim tekrar telefona kaydığında ellerim titriyordu. Tekrar ve tekrar...

Mine'ye yazmak istedim ama elim varmadı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kolumda ki sızıyla koluma baktım tırnaklarımla kolumdaki deriyi yoluyordum. Hızla elimi kolumdan uzaklaştırdım. Sahi ben ne ara bu hale gelmiştim. Ben meleğim yanımdayken de böyle miydim?

Sadece iki ay bir insanı bu kadar değiştirir mi? iki ay önce nasıldım ben? Mutluydum dimi meleğim yanımdaydı çünkü, o adam o zamanlar beni seviyordu. Peki ya çocukluğum? Çocukluğum nasıldı benim fazla hatırlamıyordum. Liseden öncesi çok kesik kesikti.

Koluma tekrar baktım kanatmıştım. Artık bunların son bulması gerekiyordu. Bunların sebeplerinden biriyle yüzleşmem lazımdı belki de ve bu benim için bir fırsattı.

Son bir kez derin bir nefes alıp o eve doğru yola çıktım. Şansıma hızlıca bir minibüs bulmuştum. Keşke bu kadar hızlı olmasaydı. Kulaklıklarımı çıkartıp kulağıma taktım. Rastgele bir playlist açtım.

Çok geçmeden evin yakınlarında indim. Yaklaştıkça ellerimin titremeye başladığını hissediyordum. Belki de hata yapmıştım. Hemen şu an Mine'yi arayıp beni almasını isteyebilirdim ama kalbimde ki o minicik umut buna engel oluyordu. Ya yanılmadıysam ya hatasını fark edip benim saçlarımı okşamak için çağırdıysa. Bu his benim Mine'yi aramama engel oluyordu.

Evin önüne geldiğimde uzun bir süre orada bekledim. Ya içeri girip onunla yüzleşecektim ya da bir korkak gibi ondan travmalarımdan kaçacaktım. Zihnim bunun aptalca olduğunu onun meleğimden sonra değişmediğini değişmeyeceğini beni sadece hırsını atmak için çağırdığını söylüyor ama kalbim ya değiştiyse umuduyla çarpıyordu. Uzun bir iç savaştan sonra kalbimdeki o minicik umuda yenildim.

Umut bir insanın gerçekleri görmesini engelleyen en büyük etkendi. 

(Şiddet, kan vb. şeylerden etkilenen kişiler ve yaşı küçük olanlar bu kısmı lütfen atlasınlar)

Kapıyı tıklattım, bir süre sonra ayak sesleri yaklaştı ,kapının kilidi açıldı ve onunla göz göze geldim. Hayatımı cehenneme çeviren, benden sonra tek kişiydi. Gözlerinden anladım sarhoştu. "Kahretsin" dedim kendime en çokta kalbime kızarak tam arkamı dönüyordum ki kolumdan içeri çekildim.

"Nereye gittiğini sanıyorsun? "

"Bırak beni gitmek istiyorum" dedim kolumu çekiştirip elinden kurtardım. tam öne doğru hamle yapmıştım ki saçlarımdan tutularak yere düşürüldüm ve içeri sürüklenmeye başladım. Ben çırpınıyordum o ise ben çırpındıkça saçlarıma daha çok yapışıyordu.

Ellerimle ellerini tutup tırnaklarımı tüm gücümle derisine geçirdim. Tırnaklarımın derisinin içine girdiğini hissediyordum. İğrenç bir histi. Tırnaklarımı uzatmam sonunda bir işe yaramıştı inleyerek saçlarımı bıraktı. "Seni küçük şeytan annen yetmedi şimdi de benimi öldüreceksin?" dedi. Ellerim ve ayaklarım kontrol edemeyeceğim kadar çok titriyordu

"Sen beni öldürdün ama" dememle gülmeye başladı. Bir anda üstüme atlamasıyla kendimi yan tarafa doğru attım. "Sen ölmek ne bilmiyorsun diyeceğim ama en çok sen biliyorsun dimi Yağmur" dedi bundan keyif alıyordu evet bir tarafım haklı çıkmıştı ama o tarafımın kalbim olmasını o kadar isterdim ki o umudum ölen birinin dirilmesini umut etmekten farksızdı.

Geçmişin İzleriWhere stories live. Discover now