Terzide dikiş bölümünde çalışıyorum...
Hergünki örüntüm sabahtan akşama uyan! artıklarla ye! çalış! şiddet! çalış! pestilin çıka çıka çalış... hakaret duy! yat zıbar!..
Kapıma vurulan yumrukların sesiyle irkilerek uyandım, "kalk çabuk, daha çok işin var yürüü!"
"Tamam uyandım, geliyorum hemen!"
Merdivenden aşağı indim. Zemin kattaki depoya doğru, orada tıkışıp birşeyler yiyorum işte.
İşte vakit geldi zorla gittiğim işime yine gidiyorum. Nefret ediyorum terzilikten.
Kırmızı bisikletimle yola koyuldum, oysa ki babamın arabası var yani- bizim...İşyerime vardığımda yorgunluktan pert düşmüştüm. Evim ve işyerim arası 1,5 kilometre*. Patronum zaten kibirli bir pislik. Torpilli çalışanlarının işlerini hep bana yüklüyor. Bu yüzden kendi işlerim dahil başkalarının işini de yapıyorum. Anlayacağınız lanet kelimesinin vücut bulmuş hali...
Kendi kendime söylenirken patronum beni duydu."Efendim bana mı söyledin" dedi alaylı bir gülümsemeyle. "Hayır olur mu öyle şey kusura bakmayın lütfen ailevi sorunlar yüzünden efendim" derken ağlamaklı bir tavırla söylesemde inanmadı. Bakışları benden ayrıldığında göz devirdim.
"Anladım, şimdi hemen şurada oturan Pelin'i görüyor musun? Hadi git şimdi onun işlerini hallet önünde 4-5 tane kıyafet var zaten git yardım et ona!"
Arkamdan söylenirken onu duyduğumu biliyordu. Ama umurunda olmuyordu. Pelin'in yanına gittiğimde bana çenesini dikleştirerek baktı kendisini benden üstün görmesi yok mu içimden kahkahalar atıyordum.
~
Saat 20:00 olmuştu yani iş saati bitmişti. Herkes toparlanıp evine gitmeye hazırlanırken patronum geldi ve bana sen biraz daha kalıyorsun dedi. "Ne! Ben mi?" Dediğimde gözlerim irice açıldı. "Yani çalışıcaksın." dedi alayla. "Zaten paraya ihtiyacın yok muydu mesaiye kalacaksın ve para kazanacaksın." Aslında haklıydı paraya ihtiyacım vardı ama kendim için... Sonuçta zengin bir ailem vardı bu para benim içindi. Ve kabul etmek zorunda kaldım, "Yani haklısınız tamamdır biraz daha kalıp çalışırım efendim" dedikten sonra öfkeyle kalkıp işe koyuldum. Patronuma bu kadar kibar davranmamım sebebi ise önceden normal bile davransamda kovulmanın eşiğinden dönmüştüm.
O zamandan bu yana işte bu yüzden o kadar agresif bana karşı...
~
Nihayet mesai bitti...
Artık o yuvam dediğim soğuk evime gidebilirim. Bütün ışıkları kapattım ve kapıları. En sonda da kepenkleri kapattım. Bisikletime binip, ağır ağır pedalları çevirdim. Bir yandan da hızlıca eve gitmek istiyordum çünkü saat sabaha karşı 02:47'idi. Kapıyı açtığımda evde çıt yoktu, herkes uyumuştu, beni beklemeden, merak etmeden...Hızlıca üzerimi değiştirip rahat, bol pijamalarımı giydim, saçlarımı dağınık topuz yapıp, yorganımıda üzerime çekip vakit kaybetmeden uyumaya başladım. Sabah 09:00'da dükkân açılıyordu ve şuanda saat 03:59 yani topu topu 3 saat uyuyacaktım ve bu çok az bir süreydi.
~
Sabah olmuştu, saat 07:38'di. Art arda çalan alarmları sonunda nihayet uyanabilmiştim. Koşarak lavaboda yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Odama geldiğimde hızlıca üzerime kırmızı kazağımı ve siyah dar pantolonumu geçirdim. Saçlarımı salık bıraktım, hafif bir ruj, rimel,eyeliner ve kapatıcı sürdüm gece çok az uyuduğum için göz altlarım korkunç görünüyordu.
Koşar adımlarla bisikletime bindim. Ve yola çıktım.~
Yaklaşık 08:56 gibi oradaydım. Ve gördüğüm kalabalıkla şoka uğradım. Herkes dükkanın önüne serilmişti. İçeri daldığımda ise küçük çaplı kriz geçirdim. Patron, çalışanlar, temizliktir ve dahası...
Hepsinden kan akıyordu, hepsi yerde yatıyordu! Gözlerim irice açıldı. Kanlardan dolayı ayağım kayıp yere düştüm ve elim çalışanlardan birinin kafasına geldi... Elimde artık onun kanı vardı ve bu bir delildi. Her an suçlu konumuna düşebilirdim. Ne yaptıysam yapayım kanı bir türlü temizleyemedim.
Bu bir tuzak olmalıydı... Erkenden birisi gelip tüm ortalığı dağıtmış ve herkesi ö- öldürmüştü!.. Ve bir şekilde suçun bana kalmasını sağlamıştı. Polis arabasının siren seslerini duymamla irkilmem bir oldu. Bir anda bütün halk bana "suçlu sensin" diye haykırdılar avazları çıkana kadar. Polislerde haliyle halka güvendi. Beni emniyete kadar götürdüler sorguya çekmek için...~
"Memur bey, benim bir suçum yok. Ben her zaman yaptığım gibi sabah işime gittim ve bu manzara ile karşılaştım ne yapacağımı bilemedim. Ve titremekten ayağım kaydı, düştüm. Ellerim kana bulandı memur bey ben masumum!
"Bu bir bahane olamaz.Hiçbir suçlu zaten ben suçluyum demez hanımefendi! Kamera kayıtlarına bakacağız ve olay çözülecek ya serbest kalacaksınız yada tutuklanacaksınız!"
~
Saat 13:07'idi. Yaklaşık 3 saattir karakolda sonuçları bekliyordum. Sonunda o an geldi, polis geldiğinde oturduğum yerden hızla kalkıp polisin yanına gittiğimde yüzündeki ifadeyle bir anda duraksadım. Kamera kayıtlarında ben vardım. Bu nasıl olurdu, kim bana böyle bir oyun oynardı? Aklım almıyordu hapis köşelerinde çürümeyecektim.!
Sırtıma arkadan bir el dokunduğunda korkuyla irkildim. Tutuklanıyordum. Evet tutuklanıyordum. Hemde iftiradan dolayı tutuklanıyordum...
Kelepçelerle hücreye yönlendirildiğimde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
~
Hayata artık siyah, kaba, soğuk demirlerden bakıyordum. Artık gözlerim ağlamaktan harap olmuştu, daha fazla ağlarsam gözlerimin kuruyacağı fark ediliyordu. Bir plan kurmalıydım bir şekilde buradan kaçmalıydım... Büyük ihtimal terzidekiler şuanda hastanedeydiler ne durumdaydılar bilmiyordum ama umurumdada değildi. Zemine delik açıp tünel mi açsam? Yoksa görevlilierden biri ile sıkı bir duygusal bağ kurup kendimi kaçırtabilsem? Yoksa öylece oturup hayatımın çürümesini mi beklesem?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜME TIRMANMAK
ParanormalHayat terzide çalışan hiç arkadaşı olmayan, ailesinden şiddet gören yalnız bir kızdır... Aynı zamanda Hayat maceralara atılmaya seven birisidir, bakalım zaman Hayat'ın başına neler getirecek..?