gizemli okyanus-5

16 6 22
                                    

...

Galiba bugün ustaya sadece yıldız çocuğun şiirini götürecektim. Diğer şiirin nerede olduğunu bile bilmeden...

...

Üzerimde yeni tshirtle, diger elimde kahve ve koparılmış sayfalık defterim ile matbaaya dogru mutsuz mutsuz tâbiri caizse sürünerek ilerliyordum. Aslında aklımdan 'acaba gidip sorsam mı kim yaptı veya siz mi yaptınız?' diye konuşmak geçse de onlara yeterince yük olduğumu hatırladım.

Zaten bir de tshirt alip yeni kahveyi almıştım. Hep o yabancı çocuğu sayesindeydi. O vermese kim bilir ne çok rezillik çekecektim. Hem ilham oluyor, hem yardım ediyor. Tesadüflerin güzeli...

Sonunda matbaayı görünce, nefes verip içeriye adımladım. İşleri bitmiş usta dinlenmek için sandalyeye oturmuş kahvesini içerken bende "yeniden merhaba usta" diyerek karşısına oturdum.

Elimdekileri masanın üzerine bıraktıktan sonra ustanın gözleri 'ne oldu' dercesine baktığı için kısa bir özet geçmeye niyet edip uzunca ve yorgunlukla soluklandim ve konuşmaya başladım.

"Usta neler oldu hiç sorma, bi defter alacaktım o kadar yoruldum ki. Yere kapaklandim, üzerime kahve döküp yeni bir tshirt aldım. Ha birde pembe saç- yok şey, pembe pembe kahveler gördüm orada!! Neyse ki dökülen kahveyi değiştirdim geldim."

Her şeyi batırıp anlattığım için, gözlerimi kapatıp elimi alnıma koydum. Usta gulmemeye çalışıyordu ama defteri merak da ediyordu. Sonunda konuştu.

"Biraz dinlen bakalım önce bi. Kahveni iç sakinleş. Bana da bu sırada, maceraları aşıp aldığın defterini gösterirsin."

Gülümseyip dün yazdığım şiiri aradım, bulunca biraz inceleyip defteri ters çevirdim ve ustanın önüne sürdüm. Aklıma kaybolan kısa yazım gelince yüzüm düşmüştü. Geriye yaslanıp kahvemi yudumladım.

Güzel yapmıştı.

Usta gözlerini defterden ayırmadan, pür dikkat okumaya devam ediyordu. Hic tepki vermemesi garipti. Bir yandan soğuk kahvemi yudumlarken, kısık gözlerimle ustanın verecegi cevabı ya da yorumu bekliyordum. Bu gerçekten fazla heyecan vericiydi. Anonimdekiler bile daha hızlı cevap veriyor!

Yaklaşık 5 dakikadan sonra ustanın okuması bitmiş olmalıydı. Ama o halen şiire bakıyor, sanırsam bir şeyler arıyordu. Bu garip sessizliği bozup merak içinde beklediğim soruyu sordum.

"Ee usta ne diyorsun? Olur mu benden, yoksa olmaz mı? Yani çok baktığına göre olmaz sanırım. Ya ben onu oylesine yazdım, kâfiye falan çok düşünemedim usta kusura bakma. Aklıma geldi birden, birde öyle karşımda şey olunca yani-

"Ne olunca?" Usta merak içinde bakarak sordugu sorunun cevabını beklerken bir kaç saniye donup, sonra biraz düşünerek lafı çevirmeye çalıştım.

"Şey işte, yıldız. Yahu usta o kadar okudun, unuttun mu hemen? Alemsin he, başka ne olacak?!"

Bana inanmamış gözlerle bakarken defteri kapatıp önüme uzatti ve sonunda konuşmaya başlamıştı.

"Yarın getir bu yazının temiz halini, bastıralım ilkini. Ayrica altına isim de bul mahlas da olur, lakap da olur."

"Ne?! Ne zaman, nerede, kim getirsin? Ben mi? İşe alındım mı yani?" Tüm heyecanimla konuştuğumda usta evet anlamında kafasını sallayınca fazla keyiflenmistim. Resmen iş bulmustum, hem de kafama göre yazi yazarak!!

"Ya usta biliyordum aslinda ya, tabi o kadar güzel yazı yazınca-"

"Böbürlenme hemen, bakalım ileride ne yapacaksın."göz devirip yüzümü buruşturunca "Aman be usta, sana da bir şey denmiyor he."diye cevap verip hafif tripli konuşmuştum. Bu sırada kapıdan içeri Leo'nun girdiğini gördüm.

okyanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin