...
Sarhoş oğlan bi bana bakıp bi Leo'ya baktığında mevzuyu ne kadar duyup duymadığını merak ediyordum. Duymuş muydu ki? Ama uyuyordu sanki. Ben bunları düşünürken ondan heyecanla beklediğim kelimeler döküldü dudaklarından.
"Selam Leo, naber? Sevgilimle mi tanışıyordun?"
...
Yarım yamalak gözlerim, uykulu ve son derece ağrılı başım ve nerede olduğumu bile bilmediğim yerde bi anda pot kırmış gibi hissetmemle birlikte gozler şaşkınlıkla bana dönmüş, sanki söylememem gereken bir şeyi söylemişim gibi bana bakıyorlardı. Ama benim kafam oylesine berbat haldeydi ki, bu 5 dakikalık bakışmanın sonunda ne dediğimi bile unutmuştum.
Yeni yeni gözlerimi biraz daha açmaya çalıştığımda, kolumun jeon'a atılı olduğunu ve karşımda gözlerini sonuna kadar açmış olan Leo'yu görmüştüm.
Kaşlarımı çatıp ne oldu anlamında kafamı Leo'ya sallarken, hiçbir şey anlamamış; bir açıklama bekliyordum. Kafamı soluma çevirip bana şaşkınlıkla bakan ikinci kişi olan jeon ile gozlerimiz birbirine sonunda denk geldiğinde hemen önüne dönmüştü.
Bu utanma ifadesi miydi ki? Öyle ki algıları kapalı, ruh gibi dikilirken bu duruma sinirlenmiştim. Sabaha kadar dikilecek miydik böyle?
Kolumu jeon'dan çekip, Leo'yu da sıkılma nefesleri vererek ittikten sonra evimin kapısına ulaştım. Bir şekilde anahtarları bulmaya çalışıyordum ama gözlerim beni sinir etmeye daha çok meyilliymiş gibi açılmıyor ve görmemezlikten geliyorlardi!
Sonunda anahtarı bulunca bir tur da anahtar deliğine yerleştirmek için çabaladığımda en sonunda eğilip anahtari yerlestirmeye çalıştım. Bu sirada kafamı arkaya çevirdiğimde sessiz ikili beni izliyor, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu ama dayanamayıp sinirle yükseldim.
"Ne bakıyorsunuz oyle? Evimin kapısını açıyorum sadece." Dediğimde bakislari değişmemiş, belki de Leo bu hallerime alışık olduğu için bir şey demiyordu ama jeon'un ilk görüşü olduğundan dili tutulmuş gibiydi. Şaşkın, bambi gözlerini uzaktan bile görebilmek; miyobuma bir kaç saniyeliğine veda etmek gibi bir şeydi.
Jeon'un gözlerindeki ışık; bozuk gözleri bile düzeltebilir, her saniye yıldızlara ikna ettirebilirdi insanı.
Yeniden önüme dönüp sonunda kilidi çevirdiğimde kapıyı açabilmistim. İçeri adimlayip arkama döndüğümde aklıma sadece jeon'la geldiğim için ona teşekkür etmem gerektiğini hissettiğim ve ona bunu demem gerektigi gelmişti. Bende işi kolay yoldan halletmek için sinirli ve yorgun gözüken yüzüm onları bile geriye çekse de konuşmaya başlamıştım.
"Jeon, içeri gel. Leo sanada iyi geceler, sabaha kadar dikilemem maalesef."
Daha çok şok olmuş yüzler beni daha çok sinir ederken son kez seslendim minik çocuğa.
"Jeon jungkook! Kapıyı kapatıyorum. Dizim acıyor."
Muhtemelen son cumleme ikna olmuştu ve onu söylediğim an şaşkınlıkla hareket edebilmişti sonunda. Daha fazla beni ayakta tutmamak için hafif koştu ve kapının önüne geldi. Onu içeriye alıp kapıyı kapatırken Leo'ya el sallayıp kapıyı kapatmıştım.
Arkamı döndüğüm an beni meraklı gözler karşıladı. Bir açıklama bekliyor gibi biraz daha baktığında cümleleri kafamda biraz kurmaya başladım.
"En son tanışıyorduk sanki? Benim kafam en son orada kalmış sanırım. Ben Kim Taehyung. Memnun oldum ve beni eve getirdiğin için teşekkür ederim."
Hala durulu iken kendini biraz toparlamaya çalıştı. En son orada kalmama şaşırmış gibi duruyordu, hatirlamiyordum asla. Ne olmuştu ki bu kadar şaşıracak? Şuan hiç beyin fırtınasının sırası değildi. Üzerimde sarhosluğumdan dolayı bir sinir ve yorgunluk vardi.
![](https://img.wattpad.com/cover/345393978-288-k232960.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
okyanus
Romance"Sen mi yazdın yani hepsini?" "Ben yazdım." "Kime yazdın?" Sana diyememek garip de olsa uzaktan onu anlatan biriydim ben yalnızca, hem de 2 yıldır.