friday,

376 48 70
                                    

sakusa
gelmeyecek misin

atsumu
hayir

istemiyorum

sakusa
sana ihtiyacım var

atsumu
hayir yok

bana ihtiyacin oldugunu soyleme

beni tekrar ve tekrar birakiyorken

sakusa
üzgünüm

(görüldü.)


sana ihtiyacım var.

hayır, hayır yok. tekrardan aynı şeyi yapıyordu. yine bırakıyordu beni. bunun benim için ne kadar zor olduğunu biliyordu. biliyordu bilmesine ama yine yapıyordu.

bırakıyordu beni.

oflayarak tavana bakıyor, ayaklarımı duvara bastırıyordum. gitmek istemiyordum. biliyordum çünkü,
onu görürsem bırakamazdım.

bencildim, bunu kabul ediyorum. ama sürekli birileri tarafından bırakılmak artık beni yoruyordu.

kabullenip hayatıma devam edemiyordum.

derin bir nefes vermiş, zaten dolmuş olan gözümden sürüyle gözyaşı akmıştı.

"yalancı! bana her zaman beraber olacağımızı söyledin, yalancı!"

yalancı, yalancıydı.

"atsumu, beni bi' dinle ilk önce."

kafamı sağa sola sallamış, "hayır, istemiyorum."  bağırarak onu iteklemiştim.

yağmur yağıyordu ve çoktan bütün üstüm ıslanmıştı. "hasta olacaksın."

gülmüş, göz devirmiştim. "taşşak mı geçiyorsun sen benimle?!" ellerimi tutmaya çalışmış, geri çekilmiştim.


"biliyorum, kızgınsın bana. haklısın da, gerçekten. özür dilerim, çok özür dilerim."

"gerçekten mi? bana hiçbir şey demeden gidiyordun! hiç mi üzülmedin?!"

şimdi ikimizde ağlıyor, bağırıyorduk. "üzüldüm! açıklayacaktım, sadece doğru anı bekliyordum. sen, sen öyle mutluyken bir anda ben gidiyorum diyemezdim."

yere bakıyor, hızlıca nefes alıp veriyordum.

"bu geçici, yemin ederim geçici. sadece okul yüzünden gidiyorum."

"burada okuyamaz mıydın!? ne olurdu sanki, ölür müydün?!"

"ölürdüm! kardeşimden sonra burada durmak artık beni boğuyor, anlamıyor musun? bunu kendim için yapmak zorundayım, mecburum!"

yutkunamıyor, olduğum yerde durup ağlıyordum sadece. kafam allak bullaktı.
o hiçbir zaman kardeşi hakkında bir şey söylemezdi bana, saklardı benden. sorun etmezdim bende.

sakusa'ya bakıyor, bir iki adım atıyor ve sıkıca sarılıyordum. ellerimi çoktan ıslanmış saçlarının arasına götürmüş, kendime çekmiştim.

aptaldım.

"özür dilerim, tam bir aptalım.
haklısın. bu senin hakkın."

sesim kısılmış, kulağına doğru konuşuyordum. elleri belimi bulmuş, sıkıca kendine çekmişti.

"sorun değil, biliyorum... baban. baban sürekli seni bıraktı. korkuyorsun ama sana yemin ederim ki geleceğim geri. seni ziyaret edeceğim. söz veriyorum."

söz veriyorum.

kafamı sallamış, "senin yanına geleceğim." demiştim. "ne?"

"çalışıp, seninle aynı üniversitede okumak için elimden geleni yapacağım."

güldüğünü hissedebiliyordum. sıcak nefesini boynuma doğru veriyor, huylandırıyordu ve gülmemi sağlıyordu.

"söz mü?"

"söz."

söz.

gözlerimin ağrımasıyla birlikte yatakta doğrulmuş, yeri seyretmiştim bir süre.

düşününce aptalca gelebilirdi ona karşı olan bu tutumum. lakin bizim aramızdaki şey, her neyse artık, çok farklıydı.

ruh ikiziydik, aşıktık.

babam bizi her bıraktığında yanımdaydı, osamu'nun da öyle.
deneme sınavında ilk defa birinci olduğumda yanımdaydı. zorbalandığımda yanımdaydı.

o hep yanımdaydı, babam değil.

16 yaşındaydım, küçüktüm. babam tarafından yüzlerce kez terk edilmiştim. şimdi de beni seven adam, yine terk ediyordu.

bu çok karmaşıktı. 7/24 beraber zaman geçiriyorduk. şimdi ise, sanaldan, onda da konuşabilirsek.

ona sarılmadan uyuyamazdım ki ben. insan yastığı olmadan nasıl rahat bir uyku çeker?

yüzümü yıkamış, üstümü değiştirip aşağı inmiştim. "osamu, anahtarı versene."

"ne anahtarı?"

"ahiret kapısının anahtarı amına koyayım. mal mısın? arabanın anahtarı."

"ha," cebinden çıkardığı anahtarı
kafama atmış, sövüp evden çıkmıştım. havaalanına doğru giderken,
hala bir parçam içten içe eziliyordu.

sakusa'nın bulunduğu tarafa doğru gitmiş, aramaya başlamıştım. gözlerim aşina olduğum galaksilere kitlenince, yavaşça yürümüştüm.

sakusa koşmuş, beni sıkıca sarmalamıştı. "geldin."

"çağırdın."

gülmüş, kokumu içine çekmişti. "üzgü-"

"olma, olma ki seni daha kolay yolcu edebileyim."

gülümsemiş, kafasını sallamıştı. annesine de sarılmış, erkek kardeşinin saçlarını karıştırmıştım.

"atsumu, çocuğuma ne yaptın da bu kadar düşkün oldu sana?"

utanmıştım. annesinin, sakusa'yla olan bütün imalarına utanıyordum. elimde değildi.

"bir şey yapmadı. kendisi, kendisi oldukça bağımlılık yapıyor."


atsumu'nun travmasu tetiklendigi icin boyle tavir aliyor, kim yasasa boyle tavir alirdi yuksek ihtimalle.

bolum isimlerini degistim bu arada

bir bolum daha attim onu da okuyun💌

yastığımsın, sakuatsu. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin