altı

98 19 1
                                    




HJ

Geniş odada dikiliyordu; duvarlar beyaza boyanmış, yer mermerle döşenmiş, bazıları duvarda asılı halde yan yatmış bazıları ise boş ve paramparça olan çerçeveler her bir köşeye dağılmıştı. Ve tüm oda tek bir ışık kaynağıyla aydınlatılıyordu.

Hongjoong öylece dikilirken şaşkınlık ve dehşetle odayı inceliyordu.

Ölüm sessizliği vardı. Ve Hongjoong bu durumu garipsedi. Çünkü pijamalarının içinde değil görev kıyafetlerinin içinde olduğunu fark etti.

Aniden odanın içinde derin bir ses duyuldu.

"HJ."

Ona seslenen sesin kaynağını bulmaya çalışarak Hongjoong başını hızla arkasına çevirdi.

Fakat kimse yoktu.

"HJ."

Bu sefer diğer tarafa hızla döndü.

Orada da kimse yoktu.

"Kim var orada?"

Hongjoong'un sorusu cevapsız kaldı. Ardından her zaman arka cebine sıkıştırdığı silahını kavramaya çalıştı.

Fakat elini cebine soktuğunda silahı yoktu.

Hongjoong'un gözleri büyüdü.

Bütün ceplerini yokladı ama silahı hiçbirinde yoktu.

Hongjoong aniden nefes alamıyormuş gibi hissetmeye başladı. Ciğerleri iflas mı ediyordu? Sanki bir şey onu boğuyor gibi hissediyordu.

Oda iyice karanlıklaştı...

Birden yoğun sisler etrafını sarmaya başladı.

Hongjoong boğazını tutup göğsüne vururken dizlerinin üzerine düştü.

Öksürdü, ciğerleri acıyor soluk borusu daralıyordu.

Hongjoong acı çekerken önünde bir figür belirdi.

Tamamen siyah giyinimliydi; şapkası yüzünün yarısını kapatıyordu, trençkotu, pantolonu, ayakkabıları... Hepsi siyahtı. Ceketinden birkaç zincir sarkıyordu.

Maskesi hariç. Maskesi gümüştü, gizemli yüzünün yarısı gizlerken sanki küçük pırlantalar gibi parıldıyordu.

Hongjoong figüre baktı.

"Kimsin?"

"Senin sonunu getirecek kişi"

Hongjoong birisinin onu boğduğunu hissedince gözlerini hızla açtı.

Malikanenin dışından silah sesleri geliyordu. Boğuk bağırışlar ve çığlıklar odasının dışından yankılanıyordu.

Hongjoong hırıldadı. Pusuya düşürülüyorlardı.

Elleri üzerindeki insanın ellerini buldu, kavradı ve sıktığı boynundan tüm gücüyle uzaklaştırmaya çalıştı.

"Sona geldin Pirate King." Delirmiş gibi konuşurken ardından kahkaha attı ve ellerini boynunun etrafına sararak daha sert sıktırdı.

Hongjoong onu boğan kişinin altında çırpındı. O kadar çok sıkıydı ki ellerini ayırmak kolay değildi.

Vücudunu yana doğru hareket ettirmeye çalıştı ama üzerindeki kişi Hongjoong'un tam karnının üzerine oturmuştu.

RED | Seongjoong (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin