5

118 17 26
                                    


Dünden beridir Wooyoung sürekli San'la neler konuştuğunu anlatıyordu ve Seonghwa dinlemekten sıkılmıştı. Garip olan anlattığı her şeyin sinirlerini bozmasıydı. Neden sadece dinleyip arkadaşını bir adım atabildiği için tebrik etmek yerine Wooyoung'a artık susmasını söylediğini bilmiyordu. Sıkılsa bile bunu belli etmemeliydi ama çocuğa bağırmıştı işte. Wooyoung'un yüzü buruk bir ifadeyle düştüğünde ancak ne yaptığının farkına varabilmişti ve anında pişman olmuştu. Durduk yere böyle bir şey yaptığına kendisi bile inanamıyordu.

Birkaç ders Wooyoung'un onu affettiğinden emin olmak için elinden geleni yapmıştı. Ama Wooyoung daha ilk özründe affetmişti onu. Yine de sürekli kendini affettirme çabasını sevimli bulduğundan bir süre rol yapmayı seçmişti. 

Seonghwa gün boyu karmaşık duygularıyla savaşmaya çalışsa da bu konuda başarılı olduğu söylenemezdi. San'dan uzak durmaya çalıştıkça ona daha da çekildiğini hissediyordu. Bir an kulüpten ayrılmayı bile düşünmüştü. Ama bu aptal durum yüzünden en büyük tutkusundan vazgeçemezdi. Yavaş yavaş alışacaktı.

"Hadi yemeğe gidelim." Seonghwa Wooyoung'un sesi sayesinde daldığı düşüncelerden uzaklaşmıştı. O söylemese öğlen olduğunu bile fark etmeyecekti. "Sen git. Ben aç değilim. Ödevimi de yapmadım zaten. Sonraki derse yetiştirmem gerekiyor." Gerçekten ödevini yapmamıştı ve öğle teneffüsü boyunca bitiremezse öğretmenin kızacağından emindi. Ama yemekhaneye gitmemesinin tek sebebi bu değildi. San'ı görmek istemiyordu. Ne kadar kaçabilirse o kadar kaçmaya çalışıyordu. Wooyoung anladığını belirten mırıltılar çıkardıktan sonra "Kolay gelsin o zaman. İşin bitince kantinden bir şeyler alırsın. Aç kalma." diyerek sınıftan çıkmıştı. 

Seonghwa Wooyoung'un ne kadar iyi bir arkadaş olduğunu gördükçe delirecek gibi hissediyordu. Wooyoung harika biriydi ve Seonghwa onu haketmediğinden emindi. Başını elleri arasına alıp bir süre gözlerini dinlendirdikten sonra kitabını çıkarmış ve dün gece yapmadığı ödevi incelemeye başlamıştı. Yaklaşık beş sayfalık bir test ödeviydi. Normalde hızlıca yapardı tabii ama söz konusu fizik dersi olunca sadece sorulara bakmakla yetinebilmişti. Bir süre yapamadığı soruları incelemiş yapamayacağını anlayınca derin bir nefes vermişti. On dakikadır sadece üç soru yapabilmişti ki bunların fazlasıyla kolay sorular olduğunu bilmesi onu hiç rahatlatmıyordu.

Başını sorulardan kaldırdığında içeri giren bedeni fark etmişti. San... Seonghwa onu görmemek için yemekhaneye bile gitmemişti ama yine karşısındaydı. San Seonghwa'nın önündeki sıraya ters bir şekilde oturarak yüz yüze kalmalarını sağlamış ve elindekileri karşısındaki çocuğun önüne bırakmıştı. Sandviç ve meyve suyuydu getirdikleri. Seonghwa sorar gözlerle bakarken San gülümseyerek onu iziyordu. "Seni göremeyince Wooyoung'a sordum. O da sınıfta ödev yaptığını söyledi." Seonghwa hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Neden böyle bir şey yapmıştı ki?

Umursamamaya çalışarak çözemediği sorulara döndü. Ama San gidecek gibi durmuyordu. Sandviç ve meyve suyunu iterek Seonghwa'ya daha da yaklaştırmıştı. "Aç kalmanı istemiyorum. Ye şunları." Sesi samimiydi. Sanki iki yakın arkadaşlarmış gibi davranıyordu. Seonghwa uzatmadan önündeki sandviçi almış ve yemeye başlamıştı. Acıkmıştı ve yemiyorum diyerek inatlaşmak istemiyordu. "Teşekkür ederim." Dolu ağzıyla söylediğinde San gülmüştü. Kollarını birbirine bağlamış, yemeğini yiyen Seonghwa'yı izliyordu.

"Ne çözüyorsun?" Öne doğru eğilerek Seonghwa'nın önündeki kitabı kendine çevirmiş ve soruları incelemeye başlamıştı. Seonghwa hızlıca kitabı geri çekmeye çalıştığında ise izin vermemiş ve kendisine çekerek dizleri üzerine yerleştirmişti. Seonghwa utandığını hissediyordu. Başka derslerde oldukça iyiyken söz konusu fizik olduğunda saatlerce aynı konuyu anlamaya çalıştığı oluyordu. Şimdi de kimsenin bu basit soruları bile çözemediğini görmesini istemiyordu. En çok da San'ın. 

San onu umursamadan soruları incelemeye devam ederken Seonghwa da boş vererek yemeğini bitirmeye karar vermişti. "Çözemedin mi bunları?" Sonunda incelemeyi bırakmış ve bir eline kalem alarak kitabı ortaya koymuştu. Seonghwa'dan cevap gelmeyince tek kaşını kaldırarak sorar bir ifadeyle yüzüne bakmıştı. 

"Çözemedim." Meyve suyunu içerken mırıldanmıştı. Şu an o kadar da gergin hissetmiyordu. San yerinden kalkarak Seonghwa'nın yanına oturmuştu. "Anlatmamı ister misin?" Sorusu Seonghwa'yı mutlu etse de emin olamıyordu. Dersin başlamasına çok kalmamıştı ve yardıma ihtiyacı olduğu barizdi. Ama yardım etmeyi teklif eden San'dı ve bu o kadar da iyi hissettirmiyordu. Ayrıca hala neden yardım ettiğini de anlamamıştı. Yapacak başka bir şeyi olmadığından kabul etmek zorunda kalmıştı. "Bana anlatsan da anlamam. Ödevi bitirsen yeter." Seonghwa'nın dediğiyle gülmüştü. "Ömür boyu kaçacak mısın?" Seonghwa onun bu dediğiyle dersten mi yoksa kendisinden mi bahsettiğini anlayamamıştı. Üstünde durmaması daha iyiydi.

"Anlatmamam konusunda emin misin?" Eliyle kalemi çevirirken bir yandan da sorulara bakıyordu. "Eminim. Sadece ders başlayana kadar bitirmem gerekiyor." San anladığını belli etmek adına başını olumlu anlamda sallamıştı. Bir süre düşündükten sonra ekledi. "Böyle kaçarak kurtulamazsın. Şu an acil olduğu için yardım ediyorum. Bir dahaki sefere soruları anlatacağım. Sen de dinleyeceksin. Anlaştık mı?" Seonghwa tam itiraz edecekken San eklemişti. "Kabul etmezsen bırakır giderim. Sen de herkesin içinde ödevini yapmadığın için azar işitirsin."

San'ın son dediğinden sonra Seonghwa geri çekilerek soruları çözmeye başlayan San'ı izlemeye başlamıştı. Seonghwa San'ın kağıdın üzerine sayılar çizen parmaklarına dalmışken San tekrar ona döndü. "Aslında başka bir şey söylemek için gemiştim." Seonghwa'nın dikkatini kendisine verdiğini fark ettiğinde devam etti. "Yunho'dan antrenman için yanında kalmasını istemişsin. Neden benden istemedin?" 

Sorduğu soruyla Seonghwa şaşırmıştı. Neden bununla ilgilendiğini anlamaya çalışıyordu ama başarılı olduğu söylenemezdi. Düşünmeyi bırakarak kendisinden cevap bekleyen çocuğa döndü. "Bilmem. Öylesine sormuştum sadece. Kalamayacağını söylediğinde çok da umursamadım. Başka bir gün çalışabilirim. Ya da okul dışında çalışmak için başka bir salon bulabilirim. Önemli değil." Kendisini açıkladığında San'ın bakışları yoğunlaşmıştı. Hafifçe gülümsedi. "İstersen ben seninle kalırım. Bu gün işim yok." Umut dolu gözlerle Seonghwa'nın cevabını bekliyordu.

Seonghwa ise şaşkın bakışlarını saklamaya çalışıyordu. Hiçbir şey anlayamıyordu. San'ın değişken tavırlarını, ona yardım etmesini ve şimdi de böyle bir teklifte bulunmasını anlayamıyordu. Ama soramamıştı. Vereceği cevaptan korkuyordu. Böyle düşününce San'ı anlayamaması daha iyiydi. Gülümsemeye çalışarak San'a baktı. "Gerek yok. Ben başka bir yolunu bulurum. Seni de uzun süre okulda tutmak istemem." Bulabileceği her bahaneyi sıralamaya çalışırken San'ın bakışlarının hiç değişmediğini fark etmişti.

"Lütfen. Sadece yardım etmek istiyorum. Hem aramızdaki bu garip havanın dağılmasını istiyorum. Biz de arkadaş olabiliriz." Seonghwa duyduklarıyla gözlerini kaçırmıştı. Ne diyebilirdi bilmiyordu. Onunla arkadaş  olmayı ister miydi emin değildi. Tüm hisleri karman çorman olmuştu. Çok da uzatmamak adına kabul etti. Hem kendisi için de avantajdı daha fazla çalışması. 

***

Literally bu fizik bölümü tamamen ben. 

Bir insan hiç mi fizik anlamaz yaa nasıl bir illettir bu???

Herneyse hadi arkadaş olun bakalım :)

Byeee~~

Kiss Me Deep |SanHwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin