Ezgi'nin ''İPEK!'' çığlığıyla gözlerimi açtım. Eğer Ezgi'nin heteroseksüel olduğunu bilmesem beni öpmeye niyeti olduğunu düşünürdüm, çünkü yüzü, benimkine o kadar yakındaydı. Geri çekilirken, ''Ölüm uykusuna mı yattın be kızım?!'' dedi, ardından ''Annem beni aramış, ulaşamamış. Ardından da seni aramış, sana da ulaşamayınca amcamı aramışlar, okula geldi.. Sana kaç kere telefonunu sessize alma dedim. Hadi ben dersteydim, sen niye sessize alıyorsun?'' diye söylenmeye başladı. Benimse aklım mahvolan shifting deneyimimdeydi. Bir daha bu kadar kolay, bu kadar hızlı başarabilir miydim? Şüpheli..
Başarımın baltalanmasına gerçekten çok sinirlenmiştim ve bir hışımla ayağa kalktım, ''Her şeyi mahvettin..'' dedim hayalkırıklığıyla, ''Beni uyandırmamanı söylemiştim Ezgi!''
''Ciddi misin sen?! Birileri sana ulaşamadığı için endişeleniyor, seferber oluyor, ben koşarak eve geliyorum sadece iyi olduğundan emin olmak için.. ama suçlu olan yine benim öyle mi İpek? Gerçekten inanılmazsın!''
Derin bir nefes alıp verdim. Ezgi'yle tartışmanın bana bir faydası olmazdı, ''Öyle demek istemedim..'' diyerek geçiştirdim, ardından belli belirsiz bir şekilde, ''Başarmıştım..'' diye mırıldandım. Ezgi'nin bana merakla bakan gözlerine doğrudan kilitlenerek, ''Tam bu konuda birinden bilgi almak üzereydim.'' dedim.
Ezgi, ''Sana inanıyorum.'' dedi fakat bu cümlesi buram buram yalan kokuyordu, ''Ama artık daha fazla yormasan mı kendini?''
''Benedict'i gördüm Ezgi! Stephen Vincent Strange gerçek! O evren gerçek ve ben oradaydım. Dr. Strange tam karşımdaydı ve...'' dedim ancak devamını getirmedim, Ezgi bu konuyla ilgileniyor gibi görünmüyordu, ''Neyse.''
''Öyle mi?'' diye sordu, ''Sana ne söyledi peki?''
''Çoklu evrenleri karıştırmamamızı.'' diye mırıldandım ve yatağıma oturdum. İçimde garip bir his oluşmuştu, bunu en son yetimhaneden ayrıldığımda hissetmiştim. Hep çok sessiz biri olmuştum, sessiz bir çocuk.. Ezgi'yle de yetimhanede tanışmıştık, o hep çok gürültülü, neşeli, agresif bir tipti. Birbirimizi bir şekilde tamamlıyorduk ve kardeş gibi olmuştuk. Ta ki bir gün Ezgi'yi oldukça zengin bir aile evlat edinene kadar. Yollarımız orada ayrılmıştı, Ezgi beni ara sıra ziyarete geliyordu. Yeni evinden, odasından, oyuncaklarından, kıyafetlerinden bahsediyordu..
♒︎
''İpek, sende benimle gelsene. Bizimle yaşa. Çok arkadaşım var ama akşam odamda çok sıkılıyorum, sen olursan sıkılmam.''
İpek tebessüm ederek, ''Yasemin ablayı bırakamam ki..'' dedi, ''O'nun benden başka kimsesi yok.''
Ezgi somurtarak, ''Benimle gelmeyecek misin? Ben ailemle konuşurum. Hem çok oyuncağım var, buradakilerden çok daha güzeller.'' dedi ve çocuk aklınca İpek'i ikna etmeyi denedi.
İpek, ''Sen bir daha gelirken getirirsin, oynarız, olur mu?'' diyerek ortak bir yol bulmaya çalıştı. Ezgi omuz silkti ve kendisini tercih etmemesi sebebiyle küsüp, kalktı ve ailesinin olduğu yere doğru ilerledi.
İpek arkasından koşup, ona yetişti, onunla birlikte yürürken, ''Söz, büyüyüp, genç kız olduğumuzda birlikte yaşayacağız.'' dedi. Ezgi küslüğünü unutup, ''Üniversiteye de gidelim birlikte.'' dedi heyecanla.
♒︎
''Harika!'' dedi Ezgi neşeyle, ''O zaman artık durabilirsin, değil mi? Marvel'ın büyücü tuhaf doktoru da böyle söylediyse, durman gerekiyordur..''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MIDGAVENGER
FanfictionMidgardian x Avengers TIKTOK: @ynshiftedpov // @mortal.midgardian INSTAGRAM: @mortalmidgardian