Sonbahar, ağaçların yapraklarını birer birer döküp bahçe ve sokakları turuncuya boyadığı o güzel mevsim... Kimine aşkı kimine de hüznü hatırlatan mevsim... Şuan evinin bulunduğu mahalledeki ezbere bildiği sokakları arşınlayan Alçin için ise yalnızca hüzündü. Akşamın karanlığı yavaşça çökerken koca şehre insanların birer birer evlerine çekiliyor olması onu biraz daha ürpertiyordu. Kendi düşüncelerinde boğulmaktan korkuyordu çünkü. Kim bilir nasıl hayatlar var? Kendi yaşıtı gibi duran kızlara bakıp belki bir sevdiği belki de evde onu bekleyen iyi bir ailesi vardır diyordu. Bunları düşünmemek adına ise her zamanki gibi kulaklığını çıkarıp taktı. Halbuki bundan iki yıl önce hayatında anne yerine koyduğu bir kadın vardı; onun ölümüyle beraber aslında şu koca dünyada ne kadar yalnız olduğunu bir kez daha anlamış ve korkularıyla tek başına yüzleşmişti. Dile kolay iki yıl sonra bugün tam onun yokluğuna alıştım, hayatımı biraz yoluna koymalıyım diye düşünerek kafedeki yarı zamanlı işine giderken mahalleden komşusu olan Mehmet Bey ile karşılaşmış Efsun teyzesinin aslında kendinden sakladığı bir deposu olduğunu ve kiraladığı sürenin bu hafta biteceğini öğrenmişti. Alçin duydukları karşısında ne tepki vereceğini şaşırmıştı. İşittiklerini hazmetmeye çalışırken de adamı kibarca geçiştirip akşam depoya uğrayabileceğini ve ona göre duruma bakacağını söylemişti...
Evet, o an sadece adamı geçiştirmek için söylediği sözler sonrasında şimdi o depoya doğru içinde koca bir bilinmezlik hissiyle beraber yürüyordu genç kız. Herkesin annesi bildiği ama aslında onu boş bir sokakta bulup evlat edinen kadının sakladığı sırlardan ve aslında öz annesine ne kadar yakın olduğundan bir haber yürüyordu.
Sonunda depoya ulaştığında yavaşça cebindeki anahtarı çıkardı. Boş sokakta yankılanan anahtar sesleri Alçin'i korktuğu bilinmezliğe biraz daha yaklaştırıyordu. Sonunda anahtar sesi kesildiğinde kapı gıcırdayarak yavaşça açıldı. Birkaç yıldır kullanılmayan depodaki tozlar Alçin'in temkinli adımlarıyla yavaşça bulundukları yerden yükselirken genç kızı biraz öksürtmüştü. Cılız öksürük sesleri neredeyse boş olan depoda yankılanırken Alçin duvardaki düğmeye basıp ışıkları açtı. Gördüğü manzara karşısında şaşkındı. Bu manzarayı hiç beklemiyordu. Depoda yalnızca ortada antika olduğu belli olan bir boy aynası ve yerde küçücük bir sandık duruyordu.
Bunların burada işi neydi ya da neden Efsun teyzesi böyle bir depoyu yalnızca iki eşya için tutmuştu? Yakında bizzat öğreneceği sorular beynini kemirirken eşyaları taşımanın kendini yormayacağını anlamıştı. Uzaktan bakılınca bile kıymetli bir antika olduğunu açıkça belli eden aynaya yavaşça yaklaştı genç kız. Ayna çerçevesinin işlemeleri onu oldukça etkilemişti. Daha önce gördüğü hiçbir el işlemesine benzemiyordu, oldukça büyüleyici ve ütopikti. Sanki bu dünyanın dışından gelmiş gibi... Genç kızın narin ve ürkek parmakları usulca değdi motiflere, sanki dokunduğu kıvrımlar kırılacakmış gibi yumuşakça gezdirdi parmaklarını üzerinde. Aklındaki tüm soru işaretleri bir anda buhar olurken içten bir titreme ile sarsıldı Alçin. Usulca çekti parmaklarını, burası çok soğuk biraz üşüdüm ondan herhalde deyip geçiştirerek hızlıca yandaki sandığa odaklandı ani bir karar değişikliği ile onu evde açmayı denemesinin daha isabetli olacağını düşündü. İkisini de eve kadar taşıyabileceğini kavrayınca yavaşça yola koyuldu...
Sonunda evine varan genç kız, üstündeki yorgunluğun günün koşturmacasından mı yoksa yaşadığı çalkantılı ruh halinden mi olduğunu anlamlandıramıyordu. Kendini dinlenme ihtiyacıyla sırt üstü koltuğa attığında tüm olanların acısı tam da omurgasından dışarı çıkıyormuş gibi hissetti. Yavaşça yan dönüp yerleşti koltuğa. Aslında hiç de rahat olmayan koltukta uyuya kaldı genç kız. Tüm gün yaşadıklarına ve hissettiklerine narin bedeni dayanamamış olacak ki aklındaki sorularla beraber çoktan kucak açmıştı rüya alemine. Daldığı derin uyku sayesinde ise fark etmemişti aynadan yansıyan mavimsi ışıkları. Fark etmemesi de iyi olmuştu aslında yaşadığı içinden çıkılamayan olaylara bir yenisini daha eklemek istemezdi. Kader ona çok yakında tüm geçmişini ve hatta henüz kendinin bile fark etmediği özelliklerini bir bir göstermeye hazırlanıyordu...
Alçin şimdiye kadar hayatını hep sezgileriyle yönlendirmişti. Peki ya o sezgiler? Onları da yönlendiren biri veya bir şey var mıydı? Bunu zamanla öğrenecekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENUMBRA
FantasyVincent dedi genç kız titrek nefesler eşliğinde... Vincent... Yavaşça gerdi kulaklarını genç adam; koca taht odasında kimsenin duyamayacağı kadar kısık bir sesle dile getirilen ismini üstün güçleri sayesinde fark etmişti. Usulca buluştu bakışları gi...