Doğum Günü

30 6 10
                                    

Ben yang Jeongin... Herkesin kusursuzluğu ve parası için sevdiği çocuğum. Bugün 20 yaşıma girdim. Herkes için mükemmel fakat benim için bok gibi bir şey. Yaşım daha çok büğüdü zaman sorumluluklarda artıyordu. Ben de bunu asla sevmiyorum.

Ailem hep üstümde olmuştu. "senin iyiliğinistiyoruz Jeongin." diyorlar fakat tek yaptıkları şey işlerime karışmaları. Ablam baya rahat kendini koruyor, istediğini aklından geçeni söylüyor fakat ben tam tersiyim. Bu yüzden ailemin işime karışmasına hep izin verdim. Ama ablam beni çoğu zaman korumuştu. Babam bana vurucağı zaman ablam hep öne atlamıştı. Bunlar ne zamandan beri mi böyle? 16 yaşımdan beri, ergenliğime girdiğimden beri.

Bugün her zaman ki gibi kalktım ve direk banyoma geçtim. Kiyafetlerimi kirli sepete atıp, suyu güzel bir sıcaklığa getirip küveti sıcak su ile doldurdum. Suya girmek beni rahatlatıyordu, tüm dertlerimi alıp gidiyordu.

Yıkanmam bitince bornozumu giyip, kiyafetlerimin olduğu odaya gittim. Annem hep uyanmadan önce çalışanları odaya gönderip bugün giyeceğim kiyafetleri seçiyordu. Bu huyundan nefret etsem bile üşendiğim zaman işime geliyordu.

Annemin hazırladığı kiyafetleri giydikten sonra saçımı yapıp günlük bakımı yaptım. İşim bitince her şeyi her zaman ki yerine koyup, odamdan çıkıp, kapıyı kapattım. Aşağıda sesler geliyordu. Her zaman ki gibi babam ile ablam tartışıyordu. Merdivenlerden inerken bağırışları daha çok duyulmaya başlamıştı.

"ya ben kaç yaşına gelmişim hala aynı muhabbet baba!" diye bağırıyordu. Ona asla baba demek istemezdi ama aralarında bir bağa olduğu için ne yazık ki zora ki diyordu.

"Sayeon büyü biraz! Kaç yaşına geldin halla çocuk çocuk hareketler."
Babam hep onu dediği olmadığı zaman hemen bu lafı söylerdi.

"bence büyümesi gereken kişi sensin baba! İstemediğim halde, zorla evlendirmek nedir ya."

Masaya sessizce geçip oturmuştum. Annem asla bir ses çıkarmıyordu sadece tabağına bakıyordu ya da bana. Annem biraz beni süzdükten sonra tekrar tabağına dönmüştü.
Ciddi bir yüz ifadesi ile sadece masada oturup onların günlük tartışmasını dinliyordum. Kahvaltıda pek bişey yemezdim annem hep öyle isterdi.

Ablam yan tarafında olan bana bakıp, halla konuşan babama döndü. "bugün Jeongin'in doğum günü. Onun için susuyorum."

Babam bana dönüp biraz süzdü annem gibi sonra tabağına dönüp yemeye başladı. Derin bir nefes alıp bende tabağımdan yemeye başladım. Sayeon elini bacağıma koyup okşadı. Hep bir şey olduğu zaman bacağımı okşayıp "geçti" derdi. Biraz parmaklarını gezdirip harf yazıyordu. Aklımda bacağıma yazdığı harfleri birleştirmeye çalışıyordum. Bana "doğum günün kutlu olsun bebeğim" diyordu.

Kahvaltım bitince çatalamı tabağıma koyup yerimden kalktım.
"afiyet olsun size." diyip tam gidicekken babamın "Jeongin!" diye seslenmesi ile yerimde durdum. Babama dönüp bişey demesini beklemeye başladım.

"bugün saat 2'de randevu var. Yang Müzesinde sergilenecek bir portren çizilicek."

Bunu demesini beklemiyordum. Asla yalnız bir portrem olmamıştı en son aile tablomuz olmuştu ve 12 yaşıma girdiğim zaman. Babama anlamışçasına kafamı sallayıp tekrar geri dönüp odama doğru gittim. Odama geldiğim zaman kapıyı kapatıp, her zaman ki olan yerime gittim. Kütüphanemin olduğu yerde olan pianoma geçtim. Küçük yaştan beri müzik ve romanlarla ilgilenmişimdir. Operalar, müzeler, galeriler, imza günleri, koralara gitmiş ve eşlik etmiştim full.

Pianomu çalarken kapının çalması ile duraksarım. Kapı bir süre sonra açılınca kapıya dönerim ve giren Sayeon ile gülümseyip yerimden kalkarım. Ablam yanıma gelip kollarıyla sıkıca bana sarılınca Bende onun sarılmasına sıkıca karşılık veririm. Hiç bir zaman değişmeyen kokusuna gülümserdim.

Portrait of perfection Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin