Bir kaç gündür aranıyordum Yang ailesi tarafından. Sabah sabah kahvemi almış keyif yapmak için salona geçtiğimde televizyonda ilk onları görüyordum.
Telefonumu çıkarıp Minho'yu tam arayacakken onun beni araması şok etkisi yaratmıştı. Kahveden bir yudum alıp boğazımı temizledim. Telefonu açıp ayağa kalktım ve balkona geçtim direk.
"alo bebeğim."
"siktirme bebeğine. Sen bir kolye bıraktın mı Jeongin'e?"
Yüzüm gülmüştü. Kolyemi bulmuştu. "evet, ailemin kolyesi."
"boynunda takılı ve hep saklıyor." bunu duymak beni fazla mutlu etmeyi başarmıştı.
"o zaman son hareketimi yapmam lazım."
"ney bu son hareket?"
"haberlere çıkar merak etme."
"lan eşşek. Ne aksiyon yapıyorsun."
"kapat çok yazıyor." diyerek yüzüne kapattım. Kahveden bir yudum alıp gülümsedim. Kolyem ondaydı. Takmıştı kolyemi...
Arkamı dönüp odama doğru yürüdüm sadece. Arkamdan gelen minik pati sesleri ile çalışma odama geçtim. Yerime oturduğumda kendi tablom değilde onun tablosunu görmek bir nebze de olsa mutlu ediyordu.
Ayağımı kemiren canavara dönüp kucağıma aldım. Kuyruğunu sallamaya başlamıştı kucağımda iyice şımarmaya başlamıştı. Yumuşacık tüylerinde ellerimi gezdirmeye başladım. Onunla ilgilenmeye başladım. Evde ben ve sadece o vardı bildiğin ama bir süre sonra oda gelicekti buraya. Onunla bir aile olucaktık.
"Kkami, sence o bizimle aile olur mu?" diye sorduğumda kuyunu sallıyordu ve kısık sesler çıkarıyordu.
"sanırım evet." diyerek ona gülümsedim. Masanın üzerinde olan dosyama bakıp ilgilenmeye başladım. Jeongin ile ilgilenirken yan tarafta da şirketim vardı.
"onu şirketimin başına koymak istiyorum."Kkami birden havlamaya başlayıp kucağımdan sertçe inmişti. "trip mi atıyorsun, yazıklar olsun."
Kkami son kez havlayıp gitmişti. Bende her zaman ki işlerimi yerine getirmeyi çalışıyordum. Son bir hareket kalmıştı ve Jeongin'in oraya gideceğini anladığım zaman o son şoku yaratacaktım. Jeongin benim olucaktı onunla beraber olucaktım...
Saate baktım ve derste olmadıklarını düşünerek Felix'i aradım direk. Telefon bir süre çaldı büyük ihtimalle uzak bir yere geçmişti. En sonunda beklerken telefon açılmıştı.
"alo, Lixim." dedim nazik bir tonla.
"Allah belasını versin bu işin!" demesini beklemiyordum. Bana deli gibi sinirli sinirli bağırıyordu ve büyük ihtimalle birisine küfür ediyordu. Sadece derin nefes almasını bekledim.
En sonunda derin nefes almaya başlayınca tekrar aynı tonla ona seslendim." iyi misin? "
" değilim Hyung. Bu olay olduğundan beri full kıskançlık içindeyim. Üstüne ortama yeni kişiler girdi bir tanesi Minho. Grup çok ayrı ayrı takılıyor anlamıyorum Hyung..." sesi fazla kırılmış üzgün ve yorgun çıkıyordu. Kardeşim gibi olan birisini böyle duymak nasıl olduğunu anlarsınız... Üzücü.
" merak etme Lix. Bugün son bulucak bu dert. "
" nasıl olucak bu? "
" bu akşam anlarsın. " diyip kapattım. Böyle kendimi uzun zaman sonra tanıtmak istemiyordum ama başka çarem yok gibiydi. Onun daha fazla öyle kalmasına izin veremezdim...
Saate baktım ve daha erkendi. Okulları tam akşam üstü saat 6 gibi bitiyordu ve şuan saat 3'tü. Masamdan kalkıp odama geçtim. Bugün şirket işleri olmadığı için oraya uğramak istiyordum. Jeongin kokan yeri seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portrait of perfection
FanfictionJeongin çok güzel ve kusursuz yüze sahip olan bir gençti 20 yaşına gelince ailesinin isteği ile kendine özel bir tablo yaptırır ve bu aile müzesinde sergilenir. Sergiye gelen ünlü mafya Hwang Hyunjin o tabloyu görmesi ile onun kusursuzluğuna tutulur...