Tilkim

16 5 0
                                    

Eve yeni dönmüştüm ve şirket işleri ile uğraşmaktan başım çalıyordu. Babamın bana bıraktığı şirket yüzünden üniversite okumamıştım ve önceden hep Jeongin'e verdiğim sözü tutup mafya insanı olmuştum. İnternette, basınlarda hatta bazen çalıştığım markalarda yüzümü görmek çok güzeldi.

Jeongin hiç bir zaman aklımdan çıkmıyordu. 4 yıldır aklımdaydı. Onu nasıl unutabilirim. Kusursuz tilkim.

Şirketten çıkmıştım ve saat 12 yi geçmişti. Arabamı evime doğru sürerken Jeongin'in eskiden hep dinlediği şarkıyı açmıştım. Tam 4 yıl sonra onu geçen hafta kafede yeni arkadaşları ile görmek huzur ve güzeldi. Onun iyi olması ben rahatlattı, onun varlığı huzurlu olmamı sağladı.

"bana neler yaptın Jeongin, beni hale getirdin Jeongin!" diye kendi kendime konuşmaya başlamıştım. Hatta öyle dalmıştım ki direksiyonu sıktığımı fark etmemiştim.

Kısa bir süre sonra evime gelince arabamı garaja park edip çalışana anahtarı teslim ettim.

" iyi geceler bay Hwang. " dediğinde elimle selam verip içeri geçtim. Eve girdiğim gibi bacaklarıma dolanan Kkami yi kucağıma alıp salona geçtim. Ceketimi çıkartıp yan tarafıma koydum. Telefonumu cebimden çıkartıp kardeşimi aradım.

"naber Yeji."

"iyidi abicim. Senden?"

"bende iyi kardeşim. Sana bişey sorucam."

"sor abisi?"

"sizin sınıfta Yang Jeongin diye biri var mı?"

"var abicim. Kendisi okulun en zengin ailenin model çocuğu. Baya neşeli insan nasıl böyle enerjik olabiliyor?"

Onun olması beni mutlu etmeye yetiyordu. Onun olduğunu anladığımda gülümsememi durduramadım.

"teşekkür ederim kardeşçik."

"neden sordun? "

"hiç..."

"sen 'hiç...' diyorsan kesin bir bokluk vardır."

"tch tch tch nasıl konuşuyor abisi ile utanmaz."

Yüzüme kapanan telefon ile gülüp yan tarafa koydum. Karnım deli gibi acıkmıştı ve şuan en iyi gidicek şey ıstakozlu noddledı. Aşçıya istediğim rahmen ve cola yı söyleyip çalışma odama çıktım. Çalışma odama geçtiğimde kucağıma Kkami yi alıp bilgisayardan Jeongin'in bilgilerine bakmaya başladım.

"Kkami görüyor musun? İşte bu kişiyi alıcaz."

"hav hav hav!"

"çok haklısın. Baya değişmiş ve saçını beyaz yapmış aynı bir zambak gibi..." diyerek yan tarafımda 4 yıl önce çizdiğim ve çerçeveletip masama koyduğum zambakların içinde olan eski Jeongin'e baktım.

"bir insan nasıl bu kadar kusursuz olabilir be tilkim. Hiç mi acıman yok bana?"

Kapı çalınca yerimde düzelip girmesini söyledim. Evde tek kalmak ve işleri yapmaz zor olduğu için içeri bir çalışan bir aşçı istemiştim. Güvenlikler zaten dışarda oluyor. Çalışan masama yemeği bırakıp kapıyı kapatarak çıktı.

Bilgisayardan bu Yang ailelerin röportajlarını izlemeye başladım. Onları ne kadar takip edersem o kadar iyi. Paris te olduğum zaman pek takip edemiyordum ama buraya döndüğümde iki yıl boyunca onları izledim hem yakından hem uzaktan. Babam şirketi bana devresince daha fazla şirket adamı oldum ama tabi bazı olaylar şirket işini aşıyordu.

Bunları düşünerek röportajları izlemeye devam ediyordum. Telefonum çalmaya başlayınca yemeğim ve röportaj yarım kalmıştı.

"siktir, şimdi mi tuttu arayacağınız?" diye söverek telefonu aldım cebimden. Arayan Minho'du. Bu malı hiç bekletmeden telefonu açtım.

Portrait of perfection Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin