- 1 - Ailem - 1 -

87 6 3
                                    

Akan sadece kan değildi meydandan
Gidendi onlar ailesini arkada bırakan
Patlıyor ayrılık bombaları ardı ardına
Yanıyor cayır cayır çıkarın kahrına

Gördüğüm en kötü dörtlük olmuştu aslında. Erendiz'in kuru kızıl toprağına yazarken güzeldi ancak benim için mühim olan şey, asıl büyüyü o tuşların ardından hissetmekti. Başaramıyorum bir türlü bu şeyleri nedense. Her zaman kendime bunu şartladım diye midir acaba? Bana göre bir eser alıntısı güzel olsun diye yazılıyorsa edebi değeri düşüktür; içtenliği tutturduğumda edebiyat değeri olurdu ama içimden geçenler nasıl değerlenecek anlayamıyorum. Kafam, geçmişe ve bugüne bağlı her durumda karma karışık.

Nedeni belliydi aslında.

Yanlarından sökülmüş açık kahverengi türünü bilmediğim hayvana ait deri kaplama, gerçek sahibini özlermiş gibi daktilomun sağında, cam tarafına yakın duran annemle babamın fotoğrafına uzanıyordu. Yıllardır devam eden hasreti geriye atamıyor; her seferinde onun dokunuşlarını hissetmek istiyordu.

Deriyi tekrar ait olduğu yere oturttuktan sonra fotoğrafı elime aldım ve Annemle Babamın kahverenginin en siyah tonunda olan son suretlerine iyice baktım. Annem, kıvırcık koyu sarı saçları ve masmavi gözleri ile kendisini belli ediyordu. Asıl adı Erendiz Şehri olan - Yasalara göre şehir
olan aslında burası köyden farksız - yerin en cesur kadınlarındandı da. Diğer yandan buranın dillere destan aşkının yardımcısı.

İlham kaynağım, biricik sırdaşım. Ve onu gerçekten hak etmiş mutlu sonla bitmiş aşkın gerçek kahramanı babam. Buranın kızıl topraklarıyla aynı renkte olan gözleri, ait olduğu meslekten dolayı uzamış siyah gür bıyığı ile görüntüsünün tersine çok sakin ve huzur veren birisiydi. Memur olduğu için onu fazla göremiyordum ancak bana verdiği his aynı böyleydi. Özüm, babamdan sadece saçlarını ve yüzünü alırken, ben de ondan sadece kişiliğini ve duruşunu almıştım. Elimde duran o fotoğraf bunu doğrulardı. Fotoğraftaki yüzü, benim 5, Özüm'ün ise yeni doğduğu zamandaki haliydi. Bıyıklarını traş ettiği için üzülmüştü ancak annemin isteğini gerçekleştirdiği için üzüntüsünü kendisine saklardı. O gün yine usuma düştü. Babamın tuhaf haline bakarken beni gördü ve sessizce annemin yanından ayrılarak kulağıma eğildi ve ona olan sevgisini kısaca anlattı.

" Annen, üzülmeyi hak edemeyecek kadar narin kanatlara sahip. Onu üzüp düşmesine neden olsaydım eğer, bıyıklarımı ilelebet vicdanen uzatmazdım... Bıyıklar kesilince daha gür uzar ancak gönlük sevmeyi keserse uzaması bir ömür sürer... "

Savaştan önce çok mütevazi hayatımız vardı. Babam, şehirdeki insanların çoğunluğunun yaptığı mesleği yapıyordu; o bir memur idi. Annem, ellerinden her şey gelebilen gerçek bir nakkaştı. Bir sanatçı gibi harika şaheserler çıkarıyor, komşuların sevgisini kazanıyordu.

Babam, köyü yağmacı insanlardan korumak, bu olumsuz şartlarda alnının teriyle geçinen insanları korumak için bir gecekondu gibi iş yerinde büyük hassasiyet ile daktilosunu kullanırken ben onun gibi olmanın hayallerini kuruyordum.
Annem, Özüm için onun büyüdüğü gün tüm maharetini göstereceği günün hayali ile çalışırdı terzi dükkanında. O gün geldiğinde hem hayaller hem de hayatlar bitmişti. Uyuduğu son uykusunu ölüm olduğunu bilmeyen ağır hasta misali...

Onların ölümü işte savaşı hissetmek gibi bir şeydi. O gece dünyanın ilk sesli filmi olan Çetinsaya Çapkın'ın filmini izlemek için çıkmışlardı. Yarı yolda bir grup Salukis serserisi tarafından önleri kesilmişti ve sonra ...

Salukis ırkı, savaşın katılımcı liderlerinden birisi olan - adını bile duymak istemediğimiz - Sadri Neştler tarafından nefret edilmeye başlanmış, yok edilmesi için her şeyi yapılmaya başlanmış bir ırktı. Salukis ırkı, maalesef ön yargıları ile düşman ilan edilmiş, en kötü yönleri ile herkesin nefretini çok kolay kazanıyordu. Savaşın nedenlerinden biri de Salukistan ülkesinin kurulmasını isteyen azınlıktı. Dört kıta ülkesinin oluşturduğu dünyada beşinci ülke olmak için liderlere tehdit iletileri gönderiyor, katliamlar yapıyordu.

Sihirli DaktiloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin