"En başından beri burdayım, neden göremiyorsun?"

158 22 24
                                    

"Ne oldu da birden moralin düştü?" Hao ona yöneltilen soru ile derin bir nefes alıp başını kaldırdı ve yürüdükleri yola baktı. Hanbin'e bakmamak için olduça zorluyordu kendini. "Jianyu'yu o halde görünce moralim düştü bir.." Hanbin anladığını belirten sesler çıkarırken kafasını salladı. "Haklısın çok kötü bir durum, Woongki'yi anlamıyorum sonuçta sevgilisi var Seunghwan'ın" Hanbin'in dedikleri ile Hao'nun morali daha çok düşmüştü. "Senin de var." Mırıldanarak kurduğu cümleyi Hanbin'in duymamış olmasını dua ediyordu. Hanbin evet var derse ne diyecekti, diyecek bir şeyi yoktu. Öylece bekliyordu, bir şey diyecek mi diye. Yüzüne bile bakamıyordu yanındaki çocuğun. Gözlerine bakarken bile utanıyordu.

"Bu arada" Hanbin aniden durup Hao'nun iki elini de tutup kendine çevirmişti. "Geldiğin için teşekkür ederim.. Yani kimse bana destek olmaya gelmeyi kabul etmemişti..Müsait değilsindir diye sana sormaya da çekindim açıkçası" Hao Hanbin'in cümleleri ile gülümsedi minikçe. Düşünceli bir çocuktu. "Sorun değil, ama söyleseydin de asla reddetmezdim böyle bir teklifi. Bana karşı rahat olabilirsin." Hanbin gülümsemiş ve Hao'nun yanağından bir makas almıştı. "Uzun zaman sonra ilk kez birinin yanında gülümsemem sahte değil.. Teşekkür ederim Zhang Hao" Hao aniden ismini sevdiği adamdan duyunca hızlanan kalbine engel olamamıştı. Daha fazla içinde tutmak istemiyordu kesinlikle. "Sevgilinle aran mı bozuk?" Hao'nun birden sorduğu soru ile Hanbin önce duraksamış sonra kafasını sallamıştı. "Fazla mı belli oluyor?" Hanbin histerik bir kahkaha ile sormuştu. Hao kafasını sallayarak cevap vermişti.

"Aslında ben bizim aramızın iyi olduğu bir zamanı hatırlamıyorum. Annem ve annesi çok yakın arkadaştı, bu yüzden yakınlaştık ve çıkmaya başladık. Ancak şu sıralar arkadaşlarımlayken kıskanıp trip atıyor, sosyal medya hesaplarımdan haberim olmadan arkadaşlarımı çıkartıyor falan.. doğal olarak geçen gün okulda ona patladım yetti çünkü gerçekten. Akşamına beni arayıp ayrılamayız tarzı şeyler dedi" Sonlara doğru gözleri dolmuş ve sesi kısılmıştı Hanbin'in. Hao onun ağladığını fark edince ne yapacağını tamamen unutmuştu. Sarılmalı falan mıydı?

Uzanıp Hanbin'in gözyaşlarını sildi yavaşça. Hanbin ise ışıldayan keskin gözleri ile Hao'yu izliyordu sadece. "Cidden berbat bir durum ama yani.. onunla bence cidden konuşmalısın çünkü oldukça zarar veriyor sana. Üzülmeni istemem yani.." Hanbin'in yüzünde minik bir gülümseme oluşurken bir adım Hao'ya yaklaştı. "Sen benim için mi endişeleniyorsun?" Hao anlık panikle Hanbin'i göğsünden itmiş ve panik ile heyecan karışmış biçimde konuşmuştu. "Ya! Hayır kesinlikle üzülmenizi istiyorum sayın Sung Hanbin." Hanbin gözleri dolu olmasına rağmen kahkaha atmıştı. Bir anda keyfi yerine gelmişti. 

Gülüşerek yürümeye devam ederken kapılarının önüne geldiklerinde Hao dönüp Hanbin'e baktı. Hanbin de aynı anda ona dönmüştü. Gülerek birbirlerine bakıyorlardı. "Daha sonra görüşürüz öyleyse?" Hao kafasını sallayarak onu onayladı ve eve adımladı. "Görüşürüz!" 

Hao içeri girip kapıya sırtını yaslamıştı. Yavaşça yere çökerken gülümsemeden duramıyordu. Hayatındaki en güzel akşamı geçiriyordu kesinlikle. Birde üstüne Hanbin ve Minjeong'un ilişkisinin kötü halde olduğunu öğrenmişti bugün ondan mutlusu kesinlikle yoktu.

Aklına bir fikir gelirken ayaklanmış ve hızlıca üst kata çıkmıştı. Çalışma masasına oturup not kağıdı almış ve üzerine yazmaya başlamıştı.

You Belong With Me-haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin