Tekrar beliriyordu her şey. Gözümde, o olaylar tekrar yaşanıyor sanki. Düşüncelerimi kontrol edememek, çok kötü bir durum ve şuan bunu fazlasıyla yaşıyorum.
" Öldürme Onu! Yalvarırım öldürme! " diye fısıldadım kendi kendime. Dolabın içinden, sessizce kuzenimin başındaki silaha bakıyordum. Çaresizdim ve dolaptan çıkarsam kendimin de öleceğini biliyordum. Konuşulanları duymamaya çalıştım. Ellerimi kulaklarıma kapatıp, sürekli ' Öldürme Onu, öldürme Onu! ' Diye söyleniyordum. Dolabın içinde ayaklarımı kendime doğru çekmiştim ve ellerim kulaklarımdayken dolabın kapakları arasından, kadını ve kuzenimi izliyordum. Zor bir durumdu ve kendi kendime söylenirken ileri geri hareket ediyordum. O anda kulakları çınlatacak bir patlama oldu. Ellerim kulaklarımda, sabit öylece kaldım. Kuzenim, öldürülmüştü. Kadın, silahını kuzenimin başından indirirken, güldü. Kuzenimin başından akan kan, sanki vücuttan çıkmak istermişcesine yayılmıştı etrafa. Kadının intikam hırsı bütün bedenini ele geçirmişti sanki. Hoşnuttu. Bir insanın ölümüne sebep olduğu için mutluydu. İntikam hırsı yiyip bitiriyor işte insanın içini. Yok ediyor merhamet duygusunu. Merhamet duygusu bitince intikam hırsı başlamaz mı zaten?
Dün Ufuk'a kuzenimin ölümüyle ilgili bir şeyler anlattığımdan beri, beynimi yiyen bu düşünceler, yordu beni. Neden anlattım, hatta nasıl böyle bir hataya düştüm inan bilmiyorum. Bu düşünceler, beynimi yiyecek, bitirecek, hatta bir kaç güne rüyalarıma bile girmeye başlayacak. Kuzenimin öldürüldüğü zamanlarda, zaten yaşım çok küçüktü. O zamanlarda da bu olayı zar zor atlatmıştım. Büyümeme rağmen, haberlerde, gazetelerde ya da çevremde duyduğum, gördüğüm, cinayet haberleri sayesinde, kuzenimin öldürülmesini hatırlıyordum. Hatırladıktan sonra, birkaç gün düşüncelerim beynimi yese bile artık alışmıştım. Ama Ufuk'a bahsetmemden sonra herşey daha farklı işliyordu sanki. Daha farklı. 'Kuzenimin katili Aslı Kara! ' dediğimde şaşırmıştı ve şaşırmasına anlam veremiyordum. Ufuk'a anlatmamalıydım belkide. Zaten, kadın kuzenimi öldürükten sonra, polisler o kadını yakalamışlardı. Hapse girmişti. Ama kuzenim artık yoktu ve hiçbir zaman da gelmeyecekti işte.
Derin nefes alıp yatağımda doğruldum. Aslında bugün yataktan çıkmak gibi bir düşüncem yoktu. Çünkü kendimi olduğundan daha fazla yorgun hissediyordum. Ama Ufuk'un yanına gitmem gerekiyordu. Aslına bakarsak gitmem gerekmiyordu. Ama yardım edeceğime söz vermişken, ben gitmezsem eğer olmazdı işte. İnce, narçiçeği örtüyü üstümden kaldırıp, yataktan aşağıya ayaklarımı sallandırdım. Daha uyanmamış gibi hissediyordum ve yürürken bile uyuyabileceğimi düşünüyorum. Gözlerimi ovuşturup, banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda yüzümün çok solgun olduğunu gördüm. Derin bir iç geçirdim. Dün çok geç yatmıştım ve bu şekilde görünmem çok normaldi. Ufuk'un, kuzenimin katili hakkında bilgi sahibi olup olmadığını düşünmüştüm. 'Aslı Kara ' dediğimde çok şaşırmıştı ve öldürülme konusunu da hemen kapatmaya çalışmıştı. Anlam veremiyordum işte. Düşüncelerim, beynimi kemirmişti. Bu yüzden de gece geç yatmıştım. Bugünü de makyaj ile kurtarmam gerekecekti anlaşılan.
Banyodan çıktıktan sonra, merdivenlerden aşağıya indim. Yardımcımız, kahvaltı masasını hazırlıyordu. Annem ise, koltukta oturup moda dergisine bakıyordu. Annem, hiçbir zaman modayla ilgilenen birisi değildi. Bu yüzden de moda dergilerine de bakmazdı. Bu dergiyi de Melis getirmişti zaten. Annem belkide modayla ilgilenmeye başlamıştır?
Merdivenin son basamağını da indiğimde yardımcımız, tabağı masaya koyarken gülümsedi.
'' Günaydın Beril. '' Yardımcımız normalde ' hanım ' derdi bana. Ama ben ismimle hitap etmesini istemiştim. Sevmiyorum hanım lafını.
'' Günaydın. '' deyip bende gülümsedim.
Yardımcımız, kırk yaşında olmasına rağmen, otuz yaşındaymış gibi göstermesiyle birlikte, her zaman saçını toplayan, güzel bir bayandı. İki çocuğu vardı. Fakat, çocukları annesini çok fazla önemsemezdi. Buna rağmen, yardımcımız, her şekilde çocuklarının yardıma ihtiyacı olduğunda koşardı. Çocuklarının birisi benimle yaşıt, diğeri ise 16 yaşındaydı. Büyük olanın adı, Berkant, küçük olanın ismi ise İpek'ti. Kadın, kocasından 2 ay önce ayrılmıştı. Buna rağmen, bize üzüntüsünü yansıtmamaya çalışıyordu. Kocasını hala seviyordu. Ancak, kocası çoktan sevmeyi bırakmıştı kadını. Belkide yardımcımızın çocukları da, bu olayın verdiği üzüntüyle, artık hiçbir şeyi önemsemiyorlardı. Bilmiyorum. Ama böyle bir durumda en çok destek olması gereken zamanken destek olmamaları garip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Aşk
Teen FictionHayatı sıradanlıkta çığır açan Beril, deniz kenarına yürüyüş yapmak için gittiğinde hayatına yeni birisi katılır. Hayatına giren yeni kişi, eksiktir. Gözleri görmüyordur. Beril, normalde de insanlara yardım etmeyi ilke edinen bir kız olduğu için, ya...