Uyandığımda revirdeydim. Merdivenlerden düşmüştüm ve ne olduğunu anlamamıştım. Lowell ile gözlerimiz kesişti. Fakat o neden hâlâ benimleydi? Neden beni bu kadar önemsiyordu? Ardından gözlerim Axel'ı buldu. Bana panik bir şekilde bakıyordu. Benim için çok endişelendiği her halinden belliydi.
Doğrulamaya çalıştım fakat Lowell beni hafifçe yatağa ittirdi. Aynı benim ona yaptığım gibi... Odada başka birirlerinin daha olduğunu gördüm bunlar: Larissa, Steward ve Aidan'dı.
Fakat Aidan ve Steward el ele tutuşmuşlardı! Bunu gördüğüm anda gözlerimi kapattım. Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.
Sinirimi farkettirmemeye çalıştım ve "Aidan ve Steward odadan çıkar mısınız?" dedim. Ardından göz yaşlarımı akıtmamaya çalıştım.
Gözlerimi açtığımda bana "neden çıkalım? Ne oldu ki? " dedi Aidan. Ona sinirle baktım fakat o bunu anlamadı ve ona "sadece yakınlarım yanımda kalsın istiyorum" dedim. Bunu duyar duymaz ikisi el ele çıktılar. İçimi bu o kadar yaraladı ki...
Lowell dışarı çıkmaya giderken kolunu tuttum ve ona "nereye gidiyorsun" bakışı attım bana "ben yabancı değil miyim?" dedi. Bu halimle bile benimle flörtleşmeye çalışıyordu! Ama bu sefer onunla savaşmayacaktım. Ona istediğini verecektim.
"Sen yabancı sayılmazsın" dedim. Bunu dediğim anda gözlerinin içi parladı ve hafif bir gülümseme yüzünde belirdi.Axel "okulun ilk gününden böyle olduysa bir daha okula gelme kardeşim." dedi ve bana güldü tabiki bende ona güldüm. "Abi bizi Lowell ile yalnız bırakır mısınız? Bana yardım etti ona teşekkür edeceğim" diye kulağına fısıldadım. Ardından Larissa'yı nazikçe kolundan tuttu ve beraber dışarı çıkıp gözden kayboldular.
Lowell ne diyeceğimi bekliyordu. "Lowell az önce ne oldu? Bu çığlıklar neydi? Neden abim hiçbir şey anlatmıyor" dedim. Ardından Lowell konuşmaya başladı "sana zaten bayıldın diye söylemediler ama duyduğuma göre çok kötü şeyler olmuş. Burda bir cadı varmış ama çok önemli bir cadıymış. Fakat kendini peri sanıyor olabilirmiş. 16 yaşındaymış yani buradan biri olabilirmiş. Bugün müdürden gizli bir pankart astılar ve sihirli ama kötü anlamda bir büyü yaptılar." dedi.
"Bu cadı neden bu kadar önemliymiş?" dedim ürperdiğimi belli etmeyerek. Ama ne yalan söyleyeyim bu çok tehlikeliydi. Canımız tehlikedeydi.
Ben bunları düşünürken Lowell anlatmaya başlamıştı bile "bu cadı rivayete göre en güçlü cadının aynı zamanda ilk cadının torunuymuş. Yani onlar için bir güç demek. En güçlü cadıymış ve ilk cadıdan bile daha çok enerjisi varmış. Bu yüzden onlar için çok değerli " dedi.
Nedensiz bir şekilde içimi bir korku kaplamıştı. Acaba bu kimdi? Yoksa Aidan mıydı? Hem o bana cadıların perilerin yerine geçtiğini soylemişti. Tam dalıp bunları düşünürken Lowell "sakin ol o sen değilsin. O bir ateş perisi ve bir kadın hem sen deniz perisi değil misin? Rivayete göre tüm element güçlerine tek başına sahipmiş ama bir tanesini kullanmayı biliyormuş. Diğerlerini gücünü öğrenince anlayacakmış. Sen element perisi değilsin. Bunu düşünmene gerek yok." dedi iğneleyici bir tavırla.
" Zaten onu düşünmüyorum. Ben kim cadı olmak kim. Sadece başıma bir şey gelmesinden korkuyorum. Ya da abime zarar verirse ne yapacağım ben ?" dedim. Bana çok bilmiş bir tavırla bakıyordu ta ki derin düşüncelere dalıp yüzünün şekli değişene kadar. Bir anda "Buldum!" diye bağırdı.
Ona "ne diyorsun ya?" bakışı attım. Böyle bir bakış var mı bilmem ama öyle baktığıma eminim. Bana eğildi ve yanıma usulca oturdu. "O cadıyı bulup ortadan kaldıralım. Böylece sevdiğimiz kimseye bir şey olmaz." dedi.