Perla'nın anlatımından
"Kösem sultan herkesin tanıdığı, Osmanlı Devleti'nin en güçlü kadınlarından biridir." Dersi dinlemek benim için tam bir azaptı. Aklım sadece Marcus ve kızların arasını nasıl yapacağımdaydı. Onun yalnız olması, çevresinin olmaması beni o kadar endişelendiriyordu ki, buna bir çözüm yolu bulmalıyım diye kendimi uyarıyordum hep. Ailelerimiz dosttu. Çocukluğumuzdan beri hep yan yanaydık. Her şeyimiz birdi. Hiç bir birimizden sır saklamadık,hep birimizin dizi kanadığı zaman diğerimiz üfleyen olduk. O hep kendine kapanık bir çocuktu. Kimseyle konuşmaz, sokakta çocuklar olduğu zaman sokağa çıkmaz,evdeki puzzle oyununu oynar ve beni de hep yanında isterdi. Bense onunla oynar,eve döndüğümdeyse birazda çocuklarla vakit geçirirdim
Gözlerimi durmadan konuşan öğretmenden çekip, kafamı sıra arkadaşıma çevirdim. Benim aksime dersi dikkatle dinliyor,durmadan not alıyordu. Dokundukça dokunmak istediğim, pamuk gibi dokusu olan hafif uzun saçları vardı. Kahverengi saçlarıyla aynı renge sahip kahverengi gözlerinin etrafını gür kirpikleri süslenmişti. O kadar uzun kirpikleri vardı ki çokta kalın olmayan kaşlarına değiyordu.Kemersiz ama hafif uzun burnu yüz çizgileriyle çok uyumluydu. Çene kasları çoğu erkeği kıskandıracak kadar iyiydi. Onda hep kıskandığım dolgun dudaklarını aralamış dikkatlice dersi dinliyor, ve bundan haz duyuyordu.
Peki sen bu konuda ne düşünüyorsun,Perla." İsmimin geçtiğini duyduğumda kafamı bir süredir incelediğim Marcus'tan çekerek hafif kilolu ve gözlüklü öğretmenime çevirdim."Ne hakkında?" Öğretmenim gözlüğünü burnunun ucuna indirerek bana çok kötü sayılabilecek bir bakış attı. "Dersi neden dinlemediğinizi sorabilir miyim bayan Wilson?" Eğer şimdi özür dilemezsem başıma çok kötü şeyler gelebilirdi. Onun için hemen "Aslında Kösem Sultanın görünüşü hakkında düşünüyordum" diye bir yalan uydurdum. Konu öğretmenimin ilgisini çekince gözlüğünü düzeltti ve konuşmaya başladı. "Kösem Sultan güzelliğiyle çok dikkat çeken, herkesi kıskandıracak kadar özel biriydi Sultan Ahmet için. Onu sultana sırf güzel olduğu için hediye etmişler. Kaynaklar onun dış görüşünden çok yaptığı işler hakkında yazarlar. Peki sen sırf taht için kendi çocuklarını katletmesi hakkında ne düşünüyorsun?" Bu soru beni biraz duraksattı. Kendimi toparlayarak yaşlı öğretmenime odaklandım yeniden.
Kösem Sultan Ahmet Sultan öldükten sonra çocukları sırf birbirini katletmesin diye kendi kanından olmayan Osmanı tahta çıkardı oyun yaparak herkese. Çocuklarını çok seven bir annenin iktidar uğrunda,kendi saltanatı için onları katletmesi beni derinden etkiliyor aslında. Bu bana bir şeyi açıklıyor. İtibar her duygunun önüne geçer." Öğretmenim beni dikkate dinliyor, sözümü bitirmemi bekliyordu.Son cümlemi de bitirdikten sonra susup öğretmenin söylediklerime tepkisini beklemeye başladım.
"Aslında fikirlerinin bir kısmı beni etkilerken bir kısmı biraz düşündürdü. 'İtibar her duygunun önüne geçer' fikri tartışılıacak bir konu. Çünkü her insan böyle değildir. Sadece Kösem Sultan'ın karakterine bakarak böyle bir fikri sonuç çıkarmanı doğru bulmadım. Çokta uzak geçmişe gitmeyelim ve Hürrem Sultan'a bakalım. Tahtı, iktidarı, itibarı için her şeyi yapardı. Fakat asla evlatlarını bir yem olarak kullanmadı. Aksine evlatları Selim ve Bayazıt arasında kavga çıktığı zaman az kalsın kriz geçiriyordu." Öğretmenin sözleri kafamda oluşan fikirleri yerle bir etti. " Yani bayan Wilson, itibar sadece iradesini satan ve kullanamayan insanlar için her duygudan üstündür."
Bu fikri doğru bulduğum için hiç bir şey söylemedim ve sadece gülümseyerek kafamla onayladım. Yerime oturduğumda Marcus'a baktım. Beni dikkatle inceliyordu. Bir süre sadece bakıştık. Sonunda dudaklarını araladı. "Gerçekten en büyük duygunun itibar olduğunu mu düşünüyorsun?" Duraksadım. "Yani, bence evet." Gözlerini kıstı ve biraz daha sakin kaldı. Suskunluğunu gördüğümde konuşmayı devr aldım. " Peki sence en büyük duygu nedir?" Gözlerini not aldığı defterden çekti ve gözlerime sabitledi. " Nefret." Doğru duyup duymadığımdan emin değildim. "Efendim?"
"Nefret bu dünyadaki en güçlü duygudur. Sana her şeyi yaptırabilecek güçtedir. Birisinden nefret ettiğin zaman ona olan diğer duyguların görünmez gözüne. Sadece ona olan nefretine odaklanır, ondan mutluluğunu nasıl alacağını düşünürsün. İntikam da güçlü bir duygudur. Ama birisinden intikam almak için ondan nefret etmen gerekir." Sözleri çok karışık geliyordu. Ondan asla beklemediğim sözlerdi bunlar. Bir süre gözlerime baktı ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. " Annem akşam yemeğine davet etti seni. Eğer gelmezsen seninle bir daha konuşmayacağını iletmemi istedi." Gülümsedim. "Kraliçem isterde gelmezmiyim ben ya." Oda gülümsedi ve yeniden öğretmeni dinlemeye başladı.
***
Son ders de bittiğinde, kitaplarımı çantama doldurdum ve çoktan hazır olup kapıda beni bekleyen arkadaşıma doğru ilerledim. Birlikte sınıftan çıktığımızda yan sınıftan çıkan Annie ve Laura'yı gördüm. Annie hevesli bir şekilde bir şeyler anlatıyor Lauraysa ilgisizce onu dinliyordu. Bizi gördüğünde ikiside duraksadı. Onlara doğru ilerlerken Marcus'un rahatsızca kıpırdandığını hiss ettim.
"Hey, merhaba yeniden." Gülümsedim ve Annie'ye sarıldım. Çok tatlı bir kızdı. Yüzünde solmayan bir gülümsemesi vardı. "Ders çok yorucuydu, eve gitmek istiyorum." Laura dışardan soğuk biri gibi görünebilirdi. Fakat tanıdıkça çok güzel kalbinin olduğunu, arkadaşlarına ne kadar değer verdiğini anlayabilirsiniz.
Bir gün onlarla oturup konuşurken Marcus hakkında endişelerimi anlattım. Onlarda eğer isterse arkadaş olabileceklerini söylemişti. Aslında sadece Annie söylemişti, Laura bu konuya pek sıcak bakmıyordu. O da pek arkadaş canlısı değildi.
Birlikte okuldan çıktık ve ayrılarak ilerlemeye başladık. Otobüse bindik ve en arka koltuğa oturduk. Marcus kulaklığını çıkardı ve birini bana uzattı. Gülümseyerek kulağıma taktım ve kafamı pencereye yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım.
Kulağımda çalan 'Can't get you out of my head' şarkısı o kadar çok huzur verdi ki uyku daha da sarmaladı beni. Hatırladığım son şey en yakın arkadaşımın kafamı kendi omzuna yaslamasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Friend?
Teen FictionMarcus liseli anksiyeteye sahip bir çocuktu. En yakın arkadaşını yıllardır sevdiyini hiç kimse bilmiyordu oysa ki. O bile...