1.0

55 5 4
                                    

2 gündür bir şey yoktu. Hiçbir şey. Rüzgarın hafif esintisi yüzümü okşarken tek düşündüğüm ne olacağıydı.

Ne olacak?

Polis el atmaya karar vermiş olsa bile pek bir şey yapacaklarını düşünmüyordum. Katil insanları öldürmeye devam edecekti. Karınlarını deşmeye ve sanki bez bebek doldurur gibi çiçek doldurmaya devam edecekti. Korku var mıydı bilmiyorum. İçimdeki sadece tiksintiydi galiba.

Olayların başlangıcı teorime göre Soobin ve arkadaşlarının yediği boklardan ötürüydü. Bir kıza tecavüz etmeleri cidden akıl alır gibi değildi. Masum bir bedene, bir ruha bunun yapılması tiksindiriciydi sadece. Ölen kişilerde bağlantılıydı. Tahmin etmesi zor değildi bunu. Ölen kişiler Soobin'e yardım eden kişiler olmalıydı; kızın, ailesinin bu acıyı çekmesinin sebebi olan kişiler. Peki ya neden Soobin ve arkadaşları yerine sadece aynı sınıfta, aynı okulda oldukları kişiler ölüyordü? Masum insanlar neden ölüme mahkum ediliyordu. İçimde esen esintiye kulak verdim. 'Belki de hiçbiri masum değildir' diyordu bana.  

Haklı olabilirdi.

Haklı olmasını istemiyordum.

Derin bir nefes aldım. Nefesim yaz akşamlarının serin esintisine karışırken telefonumu açıp saate baktım. Gece yarısını geçeli çok olmuştu. Karşı eve diktim bakışlarımı. Bahçede haraketlilik olsa da yaşam belirtisi yoktu. Lidya arkadaşında kalıyordu. Güvende olması lazımdı.

Pencere betonuna koyduğum telefonumdan en sevdiğim şarkılardan biri çalarken gülümsedim. Evde annem kızardı telefonumun cık cık ötmesine açamazdım sesini. Migreni azardı. Şimdiyse rahattım. Sanırım iyi olmuştu buraya geldiğim. Bir de cinayetler ve ölüm tehlikem olmasa 10\10 tatil olabilirmiş belki de.

"Well, shake it up, baby, now!"

Müziğin ritmiyle kalçamı sallarken bu sefer sırtımı pencereye yasladım.

"Twist and shout!"

The beatles severdim. Nostaljik bi havası vardı ve beni bitiriyordu.

"Come on,come on, come on, come on baby now! Come on and work it on out! Well, work it on out, honey!"

Telefon biraz daha çalmaya başlarsa kapanacaktı bu yüzden bende arayana bakmadan telefonu açıvermiştim.

"Merha-"

"You know you look so good yeonjun~ Şarkının devamı buydu değil mi? The Beatles bende severim bu yüzden bugünlük bağışlıyorum seni" Bazen kelimeler tarifsiz kalır ya hani. Ne kadar betimlerseniz betimleyin anlatamazsınız. Şuan öyleydim. Öyle bir ruh halindeydim ki sanki hevesle aldığım dondurmamın daha tadına bakamamışken yere düşürmüş gibiydim. Kötüydüm. Kan beynime sıçramıştı. Ellerim titriyordu. Korku değildi bu. Şoktu. Beklemiyordum. Çok hazırlıksız yakalanmıştım.

"Ne sikim anlatıyors-"

"Tch tch tch. Ayıp ediyorsun ama. Seni bağışlamışım burada! Ah tabi ne yazık ki bıçağım bugün kana susamış. Çok bilmiş arkadaşını tantuni yapıcaz biraz! Üzülme ama tamam mı~ Seni bağışladık sonuçta!"

"Ne istiyorsun?" Sesimin sakin çıkması için verdiğim çabayı keşke universite sınavımda verseydim. Belki de kanın pompalandığı gibi beynime sıçradığını hissetmezdim.

"Bana el sallamaya ne dersin?" Arkamı döndüm. Sımsıcak havada buz gibi olmuş tenimi döndürdüm cama. Korkuyordum.

Cama gittim. Siyah bir gölge. Günah dolu bir ruh. Korkutuyordu beni. Elimi kaldırdım yavaşça. Hissetmiyordum bile. Uyuşuktum. Resmen bir refleksti elimi kaldırıp el sallamam.

Isındı elim. Buz gibi olan tenime elimden bir sıcaklık yayıldı.

...

HELLLLLLLOOOOOOO
BEN GELDIM BALLI KEKLERIM

NASILSINUZ KEYIFLER GUZEL MIDIR

Neler dusunuyorsunuz??????

Gidishat ne yonde?????

Bolumdeki sarki 'The Beatles- Twist and Shout' tam korku filmlerinde calacak bir sarki oldugunu dusunmusumdur her zaman bi dinlemenizi tavsiye ederimmmm.

OPULDUNUZ BEBEKLERIMMMM

gjenganger | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin