0.8

63 7 7
                                    

Yine uyuyamıyordum. Gergindim, korkuyordum, endişeliydim. Her şey üst üste ve çok hızlı gelişiyordu. Ne bok yiyecektik. Ne bok yiyecektim?

Lidya çok şüpheli davranıyordu. Kime güveneceğimi şaşırmıştım artık. Ne yapacağımı da! Yaptığım aksiyonlu ve eğlenceli yaz tatili manifestleri bir güzel götüme girmişti.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle irkildim. Büyükşehir gibi değildi burası. Gece kendini gösterdiğinde sokakta yürüyen böceğin tıkırtısını kulak verirseniz duyabilirdiniz. Ama satırlı bir manyak size bulaşırsa sesinizi duyamazdı kimse. Saçmaydı.

Unknown
Demek olayları merak ediyorsun ha?

Derin bi siktir çektim. Birisi beni dalgaya alıyor olsundu lütfen

Kimsiniz?

Unknown
Kim olduğumu bilsen araştırmazdın değil mi küçük?

Ne istiyorsun?

Unknown
Madem merak ediyorsun hoşuma gitti bu merakın. Biliyorsun ki polisin sikinde değilim pek, birinin sikinde olmayı sevdim?

Neden yapıyorsun bunu amk

Unknown
Düzgün konuşacaksın benimle! Madem merak ediyorsun yeni oyunumda işaret bıraktım sana. Polise haber verme demeyeceğim siklerinde değil zaten vereceksen ver. İyi eğlenceler Yeonjunnie~

Ne işareti ne oyunu neyden bahsediyorsun?
İletilmedi

Şaka olmalıydı. Şaka yapılıyordu. Lütfen şaka olsundu. Böyle işin de bunları siklemeyen polisin de bunları yapan kişinin de amına koyayım. Ayağa kalktım ve telefonu az önce oturduğum yatağa fırlattım. Gerginlikten odada köşe kapmaca oynuyordum. En son bunu yaşadığımda matematikten 1 almıştım ve annem ceza verir mi diye korkuyordum. Şimdi ise can vardı ortada. Bir insanın canı hatta benim ya da Lidya'nın canı söz konusuydu.

Lidya

Tehlikede olabilirdi. Dönmeyi kestim ve yatağa doğru uzandım. Tam elime telefonu almıştım ki hissetmiş gibi Lidya arıyordu. Saate çarptı gözüm.

01.39

Açtım telefonu.

"Yeonjun biri çok fena öldürülmüş gelip görmen lazım.

💮💮💮

Lidya'nın attığı konuma ulaştığımda çok büyük bir kalabalık karşıladı beni. Göreceklerime şimdiden hazır olsam iyi ederdim.

İnsanları ezdim ve geçtim. Sarı şeritlere kadar büyük bir çaba verdim geçebilmek için.

Koku. Çok kötü bir koku beklerken buram buram lavanta kokuyordu. Gözlerim cesede kaydığında ise kanım dondu.

Her bir uzvu kopuktu ancak katil yerli yerince koymuştu hepsini. Dağınık değildi. Uvuzların arasında lavantalar doluydu aynı zamanda da cesedin altında da vardı. Ağzı, burnu, gözlerinin içinde kan ve birkaç mor yaprak sokuşturulmuştu; tırnaklarının içinde de sadece kan doluydu. Vahşetti. Karnı kocaman yarılmış içine sadece lavanta değil bir sürü mor çiçek koyulmuştu. Sanki bir ayı parçalamış gibi duruyordu. Kalbini görebilirdiniz. Açıktı çünkü. Orası da deşilmişti. Kalp şeklinde hemde. Bileğine çevirdim bakışlarımı mor iz vardı. Etrafı da yuvarlak şekilde çizilmişti. Bilerek odak vermek ister gibi.

Ayak parmaklarının arasında toprak vardı. Kaçmaya çalışmıştı. İçim sızladı. Aklıma küçükken görüp ağladığım sonra da gömüp dua ettiğim kedi cesetleri geldi.

Arkamdan sesler geliyordu. Ağlama sesleri, konuşma sesleri, çığlıklar küfürler ve daha nicesi. Odaklanamıyordum seslere. Önümdeki et yığınındaydı odağım.

Mor

Verilmek istenen mesaj buydu.

"Kardeş bi çekil amına koyayım bizde bakalım" sesle irkildim. Kaydı odağım. Döndüm arkama.

Soobin

Sesini tanıyamam komikti. Cesetle ne kadar ilgendiysem artık.

Pardon diyerek yana kaydım. Bendeydi bakışları. Normalde bu ortamda hemde hiç haz etmediğim birine 'ne var?' anlamında baş sallamazdım ancak çok dikkatli bakıyordu.

"Tanıdığım birine çok benziyorsun" Kaşlarımı çattım.

"Kime?" Gülümsedi.

"Eski hatıralarımdaki birine. Gavin. Adı buydu." İkinci adımı duymamla irkildim. Devam etti, "Anlamını biliyor musun?" Hayır anlamında salladım başımı. "Doğan demek. Dikkatli hayvanlar, cesurlar, paniğe kapıldıklarında daha yırtıcı oluyorlar. Mistik bir anlamı da var. Derler ki eğer beyaz bir doğan görürsen ve ona yaklaşma şerefine sahip olursan sana sahip çıkıp şans getirirler" Başını cesede çevirdi.

"Keşke bu kiz da bir beyaz doğana yaklaşsaymış" Zar zor bastırdım içimdeki gülme isteğini. Hepsi onun başının altından çıkmamış gibi.

"Bir hikayesi de var ancak şimdi anlatmanın yeri değil pek. Numaranı ver daha sonra anlatırım," başını yana çevirip sanki tatlıymış gibi -belki biraz tatlı olabilirdi- gülümsedi. Başımı salladım ve kaydetmesi için telefonumu verdim.

"Yeonjun!" Duyduğum Lidya'nın sesiyle o tarafa baktım. Koşarak yanıma gelmeye çalışıyordu.

"Kaydettim, kendimi de aradım. Sonra konuşuruz Yeonjun! Bay bay~" El salladı, el salladım. Uzaklaştı. Uzaklaşmasıyla da Lidya geldi.

"Ne istiyormuş?" Anlamsız ve şaşkın bakışlarımı ona çevirdim.

"Numaramı"

...

SELAMLEAAAR
NELER DONUYOR SIZCE FIKIRLER??????

gjenganger | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin