4

446 48 21
                                    

" Adamın resmen amına koydun Jungkook! Çok iyiydi!"

Taehyung üstündeki ceketi çıkararak koltuğa fırlatıp, kare gülümsemesini ve neşeli sesini arkadaşlarına sunarak şakımıştı. Arkadaşının bu gün sergilediği efsane performans onu oldukça heyecanlandırmış aynı zamanda ise gururlandırmıştı. Bu yüzden yol boyunca çokça gülmüş ve arkadaşının bu gün harika bir iş çıkardığını onlarca kez dile getirmişti.

" Geldiniz mi? "

" Geldik geldik. Uyumadın mı sen daha?" Seokjin alt kata inen arkadaşı Hoseok'un uykulu gözlerine bakarak konuşmuş, yanına sokularak belini saran iri kolları görmezden gelmeye çalışarak yalpalaya yalpalaya merdivenleri inmeye çalışan arkadaşını izlemeye devam etmişti.

" Uyudum da sesinize uyandım. Maçın nasıl geçti Kook?"

" Güzel-"

" Of sorma hyung! Jungkook adamın anasını sikti!"

Hoseok, heyecanla havaya yumruklarını savurup bağıran Taehyung' a ters ters baktığında Seokjin ona gülerek, " Hâlâ maçın etkisinden çıkamadı , bakma sen ona. Jimin nerede? Uyudu mu?" Demişti. Aklı diğerlerininde olduğu gibi elbette Jimin'deydi.

" Bilmem. Odasından çıkmadı siz gittikten sonra."

" İnsan bir bakar Hoseok."

" Baktım. Ayıcığına sarılmış oturuyordu. Beni kovdu bir de odasından cadı kılıklı velet."

" Hyung sen bir baksana ben elimi yüzümü düzeltip geleyim."

Jungkook ellerindeki ve yüzündeki yaraları kastederek mırıldandığında Seokjin olumlu anlamda başını sallayarak ona koala misali yapışan sevgilisi ile birlikte merdivenleri tırmanmaya ve çıt dahi çıkmayan koridordaki kapılardan en renklisi olanına yani küçük mochisinin odasına doğru yürümeye başlamıştı.

İlk başta bir kaç kez çalmıştı önünde durduğu kapıyı. Aslında pat diye odaya dalmak üzereyken sevgilisi onu durdurmuş ve kapıyı çalmasını söylemişti. Fakat o ne kadar sert çalarsa çalsın, ne kadar yüksek sesle küçük arkadaşının ismini seslenirse seslensin bir cevap alamamış ve en sonunda izinsiz bir şekilde odaya dalmak durumunda kalmıştı.

Gözleri hızlıca etrafta gezinirken bir kaç saniyede yatağının ortasında kıvrılmış küçük bedeni farketmiş ve sessiz olmaya özen göstererek çocuk gibi tişörtünü tutan sevgilisiyle beraber yürümeye başlamıştı. Amacı küçük arkadaşının uyuyup uyumadığını anlamaktı fakat düzensiz bir şekilde derin derin nefes alan çocuğu gördüğünde kaşları çatılmış, genç çocuğun yanına daha çok sokulmaktan kendini alıkoyamamıştı.

" Mochi?"

" Hasta mı?"

Seokjin aldığı soruyla elini derin derin soluklanan gencin yüzüne, hissettiği sıcaklık ilede anlına çıkarmıştı.

" Yanıyor lan çocuk!"

" Ne?"

Namjoon sevgilisinin yanından hızlıca uzaklaşıp odanın bir köşesinde duran çekmecelerden birine ilerlemiş ve sadece ilaç ve Jimin için olan ıvır zıvırlarla dolu bir gözü açarak içinden ateş ölçeri alıp hızlıca onu bekleyen sevgilisinin yanına adımlamıştı.

" Bununla ölç bir de."

Seokjin başını sallayarak avuçları arasına bırakılan ateş ölçeri uyumaya devam eden arkadaşının anlına yaklaştırmış ve düğmesine basarak sonucu sessizce beklemeye başlamıştı. Ne yazık ki mavi ekranda beliren dereceyi görene kadardı bu sessizliği...

" Otuz dokuz buçuk ne?! Git! Git çabuk arabayı hazırla ben getiririm onu!"

" İlk duşa mı soksaydık? En yakın hastane yarım saat kadar uzaklıkta. Ya daha da artarsa ateşi? Bilinçsiz gibi duruyor zaten."

" Tamam- tamam öyle yapalım."

Seokjin aniden dolan gözlerinin ardından sevgilisinin kucağında bilinçsizce uyuklayan küçük bedene bakmış, açılan kapının sesini duyunca oturduğu yerden kalkarak içeri giren arkadaşına dikmişti gözlerini.

" Mochi ben geld- Jimin?! Ne oldu?! Kriz mi geçirmiş yine?!"

" Hayır. Ateşi var. Gel benimle duşa sokalım hadi."

Jungkook hızlıca başını sallayarak odanın içindeki banyoya ilerlemiş ve kapıyı açarak hyunguna yol vermişti. Kalbi anlamlandıramadığı kadar hızlı atıyor ve nefesini kesiyordu. En kötüsüde içindeki pişmanlık duygusuydu. Kendini suçluyordu istemsizce. Kesin çok ağladığı için hasta oldu...diyor ve daha çok yakıyordu canını.

Bir kaç dakika sonra ılık su ile doldurulan küvete bırakılan yarı çıplak beden ile Jungkook hemen yanına çökmüş ve yara bere ile dolu avucuna doldurduğu sular ile küçük bedenin suyun dışında kalan kısımlarını ıslatmaya başlamıştı.

" Ben temiz kıyafetler alıp geleyim. Sen yanında dur."

Jungkook hyungunu başıyla onayladıktan hemen sonra banyodan çıkışını izlemiş, yanağına dokunan ıslak parmaklar ile ise tekrardan hızlıca önüne dönmüştü. Jimin yarı açık gözleriyle onu izliyor ve tamda yanağındaki morluğun üstünde küçük parmaklarını gezindiriyordu.

" Çok kötü olmuş."

" Sen kendi haline üzül ilk önce."

" Dün Tae  hyung ile su savaşı yaptığımız için oldu sanırım. Endişelenme."

Endişelenme... bu senin suçum değildi.

Jungkook pişmanlığını farkederek ona iyi olduğunu mırıldanan gence daha çok sokulmadan edemezken tekrardan bir geri zekalı olduğunu söylemişti kendine. Önünde kaybetmekten korktuğu için kırmıştı küçüğünü. Gözündeki izlenimi değişmesin diye her zamankinden farklı davranarak üzmüştü onu. O an en doğrusu bu gelsede şu an farkediyordu ki yaptığı şey tasvir saçmalıktan ibaretti. Ona pişmanlık getiren bir saçmalıktı üstelik bu.

Jungkook yorgunca onu izleyen gencin yüzüne yaslandığı elini tutarak avuç içine dudaklarını bastırdığında Jimin'in kızarmış yanaklarının daha da kızardığını farkederek gülmüştü.

" Çok soğuk."

" Biraz daha sabret."

" Maçı...kazandın mı?"

Jungkook aldığı ani soru ile bir süre ne cevap vermesi gerektiğini düşünmüştü. Zira biliyordu ki, kazandığını söylerse Jimin ona uğursuz geldiğini kabullenecek ve bir daha maçına gelmek için ısrar etmeyecekti. Böylece Jungkook bir daha asla onun önünde kaybetemeyecekti. Fakat bu seçenek küçüğünü oldukça hayal kırıklığına uğratırdı. Bu yüzden Jungkook ikinci seçeneği seçmişti...Bir daha asla kaybetmeyecekti.

" Kaybettim...Sen olmadığın için kaybettim."

Jimin duyduğu şey ile ilk önce burukça gülümsemiş ardından titreyen dudaklarını birbirine bastırarak ağlamaya başlamıştı. Jungkook'un söylediği şeyler kesinlikle onu oldukça kırmış olmalıydı. Bunun bilincinde olan Jungkook ise yaşlarla ıslanan kızarık yanakları usulca okşamış, küçük arkadaşına defalarca kez ağlamamasını söylemiş ve onu güldürebilmek adına elinden geleni yapmıştı. Fakat ne Jungkook yaptığı şeyler için daha çok çabalamış ne de Jimin halsiz olan bedenini daha fazla ayakta tutabilmişti.

Küçüğünün kafası usulca yanıbaşında olan büyüğünün göğsüne düşmüş ve uyumak istediğini defalarca kez söyledikten sonra saçlarını okşayan elin rahatlatıcı hissiyatı arasında uykuya dalmıştı.

Çok üşüyordu, fakat bedeninin aksine kalbi sıcacık olmuştu o gün sevimli gencin...

Siktiri boktan bir bölümdü şey etmeyiniz pls

Öpüldünüz💅🏻

JJWhere stories live. Discover now