21.20
"Hyunjin eve mi gideceksin?"
"Yok annemin yanına gideceğim şimdi"
"Tamamm, sonra görüşürüz o zaman"
"Görüşürüz"
Yemek yedikten sonra lokantadan çıkıp aynı sokaklarda, dikkatimizi çeken her bir dükkana girdikten sonra sonunda yapacak başka bir sey bulamadığımız için evlere dağılma kararı almıştık. Ama ben Jeongin'e söz verdiğim için öncelikle anneme uğrayıp yaptığı çorbayı alacaktım, sonrasında ise Jeongin'in evine geçip hasta bakıcılığı yapacaktım. Ve resmen ilk defa birine bakıcılık yapacağım için aşırı heyecanlıydım. Tabi bu kişinin Jeongin olması ayrı bir heyecan katıyordu.
Anneme daha öncesinde mesaj atıp çorbayı erkenden hazırlamasını söylemiştim, böylece çok zaman kaybetmeden hemen Jeongin'in yanına gidebilirdim.
Dolaştığımız yer annemin evine çok da uzak olmadığı için yürümeyi tercih etmiştim. Sonrasında mecburen otobüs kullanacaktım çünkü Jeongin'in evi ta annemin çiçekçi dükkanının olduğu taraflarda gözüküyordu. Evi niye o kadar uzakta diye şikayet edemeyeceğim çünkü benim evim de dükkana yalnızca on beş dakikalık mesafede kalıyordu. Yani bir nevi işime geliyordu evinin oralarda olması.
Yukarıya çıkıp annemin ufak bir poşete koyduğu çorbayı alıp hiç oyalanmadan tekrar aşağıya indim. Otobüslerin geçiş saatlerinin bitmesine çok azıcık bir zaman kaldığı için oyalanmamın hiçbir manası yoktu. Bu yüzden de binadan çıkar çıkmaz ana yola kadar hızlı adımlarla yürüyüp otobüsün gelmesini bekledim.
Aradan çok da zaman geçmeden gelmişti. Şükür ki çok beklememe gerek kalmamıştı. Zaten şu saatte otobüsü kullanan birkaç gerizekalıdan biri ben olduğum için hızlı gelmesi oldukça normaldi.
Telefonumun arkasındaki kartı okutup ön koltuklardan birine geçtim. Otobüs, kendi başıma iken kullanmaktan çekindiğim bir araçtı. Nedenini bilmediğim bir şeyden dolayı kendi başımayken ne zaman otobüse binsem aşırı gerilirdim. Hele liseye giderken evimiz ile okul arası mesafe fazla olduğu için mecburen otobüs kullanmak zorunda kalıyordum ve hem gidişte hem de dönüşte aşırı dolu oluyordu. Ve ben bazı yaşlılar ve okulumuzun birkaç zorbaları yüzünden her seferinde ayakta gitmek zorunda kalıyordum o zamanlar. Tek zorluğu ayakta gidiyor olmam değildi aslında, yani asıl yakındığım şeyin bu olduğunu sanmayın diye söylüyorum.
On beş dakikalık bir yolculuktan sonra Jeongin'in evinin bulunduğu sokağa gelebilmiştim. Hava soğuk olduğu için çorbayı dışındaki poşete iyice sardıktan sonra sıcak kalabilmesi için montumun içine koydum ve apartmanın dış kapısını açması için Jeongin'e mesaj attım.
hwangjin
geldm ben
kapiyi acsanayanginyang
aciyorumDış kapı açıldıktan sonra merdivenlere yönelip ilk katta bulunan dairesine çıktım. Merdivenin sonuna geldiğimde karşılıklı duran iki kapıya baktığım sırada birinin açık olduğunu fark etmemle kapının pervazındaki Jeongin'e bakıp gülümsedim.
"Hoşgeldin"
"Hoşbuldum canım"
Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdikten sonra hemen karşıma çıkan mutfak kısmına geçip çorba kabını tezgaha koydum ve montumu çıkardım. Jeongin de kapıyı kapattıktan sonra yanıma gelip tezgahın yanında bulunan sandalyelerden birine oturdu.
Ben hala ayakta dikilirken hastalıktan dolayı kızarmış olan yüzünü uzunca inceledim. Zaten minicik olan gözleri iyice kısılmış ve dudakları iyice büzülmüştü. Hasta haliyle bile harika gözüküyor bu çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pink haired guy ,, hyunin
FanfictionBatıl inançlara oldukça bağlı olan Hyunjin gördüğü pembe saçlı çocuğa yaklaşabilmek için kendince bir yol ararken mevsim gereği yağan kar ile artık çocuğa iyice takıntılı hale gelmiştir. 〃 texting + düzyazı