önümdeki kapıyı çalmadan önce son bir kez saçlarımı düzelttim ve derin bir nefes aldım. son gittiğim evde iyi şeyler olmadığı için aylardır iş arıyordum. bu fırsatı kaçırmamam lazımdı. kapıyı çaldım ve açılmasını bekledim.
kapı açıldığında karşımda bana gülümseyerek bakan adamı gördüğümde ben de ona geri gülümsedim. baba olmak için fazla genç durmuyor mu?
"zhang haoydu değil mi? içeri geçsene."
içeri geçtiğimde adam da yanıma gelmişti.
''ben sung hanbin, 23 yaşındayım.''
hanbin bana gülümseyerek elini uzattığında yüzünü inceledim. tatlı bir gülümsemesi vardı ve baba olmak için çok genç değil miydi? elini sıktım ve konuşmaya başladım.
''zhang hao, 20 yaşındayım. daha önce çok kez bakıcılık yaptım. çocuklarla iyi anlaşırım ve uzun süredir tek yaşadığım için yemek de yapabiliyorum.''
"anladım, sorun değil. bir bakıcıya acilen ihtiyacım vardı o yüzden bunlar çok da önemli değil. kardeşim yujin 6 yaşında, şu an odasında. ailem iş gezisi için uzun süre evde olamayacaklar. çocuk bakma hakkında hiçbir şey bilmiyorum ve biraz meşgulüm."
"ah, baba değilsiniz yani. tamam anladım."
dediğim şey ile hanbin gülmeye başlamıştı.
"o kadar yaşlı mı duruyorum?"
"hayır hayır! hatta geldiğimden beri baba olmak için çok genç duruyor diye düşünüyordum."
hanbin dediğim şey ile tekrar gülmüş ve kapıya doğru yönelmişti.
"yujini çağırmam gerek burada bekle."
birkaç dakika sonra hanbin yanındaki yujin ile geri dönmüştü. yujin bana baktığında ona gülümsedim. yanına gidip eğildim ve konuşmaya başladım.
"merhaba ben hao, 20 yaşındayım. bundan sonra beraberiz."
yujin utanmış olmalıydı ki bana cevap vermek yerine hanbinin arkasına saklanmıştı.
"ah, o yabancılara karşı biraz utangaç. ama seni seveceğine eminim."
"o zaman beni sevmesi için her şeyi yapacağım. yujin oyun oynamak ister misin?"
yujin başını salladığında hanbine baktım. hanbin onu takip etmem için işaret ettiğinde onun peşinden yujinin odasına gittim.
yujinin odasına girdiğimde gözüme çarpan ilk şey yujin ve hanbinin küçüklük fotoğraflarıydı. tatlılardı.
yujin elimden tutup beni yanına oturttu ve oyuncaklarını getirdi.
"hmm, ne oynasak? ah! buldum. hao hyung sen prenses ol hanbin hyung da prens olsun. ben de seni kuleye hapsetmiş bir canavarım."
yujinin dediği ile gülmeye başladım. hanbine baktığım da o da gülüyordu.
"neden prenses benim?"
"istemiyor musun yoksa?"
yujin dudağını bükdüğünde panikledim. ilk günden onu üzmek istemezdim.
"hayır! tabii ki de istiyorum."
"tamam o zaman."
yujin gülümseyip bana bir prenses tacı vermişti. tacı takdığımda hanbin yanıma oturmuştu.
"yakışmış."
yujini bebek yaptim evet