kapının çalmasıyla hemen kapıyı açtım. yujin bana sarılmıştı. ''hyung, seni çok özledim. ricky hyung çok sıkıcıydı.'' dediği şey ile güldüm. ''hey! yujin. ben gayet eğlenmiştim.'' ah, ricky de gelmiş.
tanıştığımız gün numaramı almıştı ve bana sürekli mesaj atmıştı. ama sıkıcı biri olduğunu söylersem yalan söylemiş olurdum. yujine çizgi film açıp ricky de yanına oturttuktan sonra mutfağa gittik.
''dolapta mum olması lazımdı.'' dolapları biraz karıştırdıktan sonra mumları buldum. pastanın üzerine yerleştirdikten sonra hanbinin mumları yakmasını izledim. pastayı alacakken hanbin beni durdurmuştu. ''sen düşürebilirsin.'' gülüyordu, gözlerimi devirip hanbini takip ettim.
salona geldiğimizde pastayı yujinin önündeki masaya koyduğumuzda yujin kalkıp hanbine ve bana sarılmıştı. ricky ise kafası karışmış bir şekilde bize bakıyordu. ''bekle, bugün doğum günü mü?'' duyduklarım ile hanbine döndüm. ''ona söylemedin mi?''
''söyleseydim ağzından kaçırırdı.''
''ah ne yapsam, hediyem de yok ki.''
ricky aklına gelen fikir ile cüzdanını çıkarıp içinden biraz para çıkarıp yujine uzattı. ''doğum günün kutlu olsun.''
''cidden çocuğa para mı vereceksin?''
''hey! haberim yoktu ki. bir anda benim evime bırakmanızdan anlamalıydım bir şeyler olduğunu.''
mutfakta tek başıma bulaşıkları yıkarken ricky yanıma gelmişti. ''hanbinin ilk defa birine bu kadar iyi davrandığını görüyorum. yakın olmalısınız.'' duyduklarım ile yüzümün kızardığını hissettim. hayır, o haklı. bana iyi davranıyor. ama arkadaş olduğumuz için olmalı...
''beş yıldır arkadaşız benim kaç yaşında olduğumu bile unutuyor bazen!'' ricky dudaklarını bükdüğünde güldüm. ''hey! beni dışlayıp çince konuşmayın. anlamıyorum.'' hanbinin sesini duyduğumda arkamı döndüm. ricky ona dil çıkarıyordu. ''sana yıllarca çince öğretmeye çalıştım ama umursamadın.''
hanbin omzunu silkti. ''seni anlamak istemiyorum zaten, haoyu anlamak istiyorum.''
bolumler kisa mi ya