dünyanın sonunda kiraz çiçekleri
can temizAnnesi girip bakacak kadar cesur babasının da kalbi görebileceği şeyleri kaldırabilecek kadar sağlam olmadığı için Daniel'ın ağzının içine altıpatları güzelce yerleştirip kafasını dağıttığı odaya ölümünden 36 saat sonra ben girmiş, komşusunun oğlu ile yere ve duvara sıçramış kanı temizlemiş, ortalıkta bıraktığı eşyaları özenle toplamış, not aramış o zaman bulamamış, odasının ahşap duvarları hiç ölü görmemiş gibi sandalyesinde kırışıkça oturan hırkasının önünü kapatıp bir de güzelce katlayıp toplanmış yatağının üzerine yerleştirdikten sonra daha atmamış 1.67 boyumu aşan bir soğukkanlılıkla kapısını sakince kapatarak odasından çıkmış, anahtarını da salonda başında siyah bir tülbent, prada güneş gözlükleri ağlamaktan kıpkırmızı gözlerini gizleyen annesinin avucunun içine tek bir söz söylemeden bırakıp koşarak evlerinden kaçmıştım. En gurur verici anlarımdan biri değil. Annesi iyileşmiş, şimdi çok daha cesur, babası kalbini ıssızlaştırmış, şimdi daha yinelebilir bir rahatlıkta hayatlarına devam etmeyi başarıyorlar. En gurur verici anlarımdan biri değil çünkü ben o odadan çıkabilmeyi hiç başaramıyorum, beynimin içi ahşap duvarların şekline bürünmüş tek bir yaş dökmeden elimdeki bezle duvardaki en yakın arkadaşımın kanını sildiğim yerde tekrarlaşmaktan ibaretim. Utanıyorum varlığımdan günde iki kez doğruyu bile gösteremeyecek kadar ultra bozuk olduğumu düşünüyorum, hep bir şekilde onda uyukluyor aklım kaçışım imkansızlaşmış, ben işin aslı Daniel'dan sonra hiç büyümüyorum. Çok acı, acısı tam dilimin ucunda öyle ki dilim damağıma değsin acıyı hamca tadabiliyorum.
Ağzımdan bir cıks sesi çıkıyor ve elimdeki pembe camdan çakmağı tutup döndürüyorum. Taehyun hem kaşı hem dudağı patlak yapımına milyonlar harcadığı gökdeleni gözleri önünde paramparça olmuş bir işadamı yorgunluğuyla oturduğu çekyattan beni izliyor. Bakışlarından saklanmadan ağzımdaki sigarayı yakıyorum; parmak eklemlerim yara, sızlıyor, alnımdan bir damla kan akıyor ilk gözümü aşıyor yanağımla tanışıyor yolu kayıyor dudağımın tam üstünde duruyor. Filtresi, ağzımda bolundan var olduğundan, kan olmuş sigarayı elime aldıktan sonra dilimle dudağımdaki kanı yalıyorum, çok usulsüz, çok yersiz, karşımdaki koltuktan gözlerimle savaşta gözleri dudaklarıma iniyor. Üstündeki kanı yaladığım dudağıma bakarken büyüyen göz bebekleri ve sertliği eriyen bakışından nefret ediyorum.
Altıpatlar Taehyun'un elinde. Bugün 16. totemim beni bozuyor. Öldürmüyor. Öldüremez. Karşımdaki adam dünyanın görüp görebileceği en sert duvar; kolunu sıyırmış bir kurşun ve dağılmış bir suratı var ama gözleri dudağımda, tüm dikkati dilimle ağzımın içine alıp yuttuğum kanımda kaynıyor. Zaten silahı şakaklarımdan ölümü de aklımdan bir süreliğine aldığı an dudakları dudaklarımı buluyor hasret kalmışım bile diyemeden etinin etime karışışı beni öyle şok ediyor ki hemen ardından hiç bekleyemez kanı saatte çok kilometre hızla akar sol profilime asla beklemediğim kalbi kadar sert, taş gibi bir yumruk yerleştiriyor. Çocukluğunu içerisinde geçirdiği ve ergenliğinde ekmeğini karnını doyura doyura yediği boksun ona kattığı yararla ilk defa bugün tanışıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ikarus düştüğünde // taegyu
Fanfictionher gecemde gündüzümde hiç gözümde uyku yokken saatlerce düşündüm doğru zaman doğru insan yanlış karar yok işin özünde sen beni istemedin