snake eyes
mumford & sons
(ride, cary brothers)
Sorunsuz sorumsuzluğumun bana çak yapıp canımı ağlattığı bir gelecekte var olmak şu ana kadar yaptığım tüm seçimlerin karşısında, hem de kışın ortasında hunharca dondurma yercesine, içinde oturduğum rahatlıktan ağır ağır nefret ettiriyor, her gece uyutmuyor, uyutacak, bekle sen ya bir de bekle ben, ilk geçmişe sürüne sürüne gitme hayalleri kurduracak sonra ağlatıp içimde ninniye bürünecek. Tüm gece kabuslarımda çalsın dursun hadi. Lan sen kaç yaşına gelmişsin bir adam ol tamam olma bari olmak iste diyenim de olmuyor ki zaten neden olsun üçbeş ay öncesine kadar aynada kundakta bir bebek vardı aynı bana benziyor, şimdi alnımdaki kırışıklık ağlatıyor beni, başındayım sanıyorum her şeyin aslında finaldeyim kendime başlayacağım derken yaşlanıyorum, bitiyor yolculuğum başlayacak da bitiyor yüzüme bulaştırmışım çoktan, yıkıyorum çıkmıyor, hayata yabancılığımın tazeliği dünden. Birazdan insanlaşmaktan içimi kusacağım, kusamıyorum, ancak yaşarım bu kova dolusu kederle bazen bir başıma bazen bulduğum ilk insanla tabii ne kadarsa ve ne ise bu yaşamak.
İnsanın içindeki acı keder özlem aldığı her nefeste nasıl daha da yerine oturur bazen anlam veremiyorum. Hayata küskünlüğüm ve yenilgimi herkesin önünde kendisiyle yüzleşmeksizin yalandan kabullenişim bir kenarda dört dönsün ya bıraktım hadi hepsi dört dönsün, göğsümün ortasında bir delik yavaş yavaş öyle yavaş ki zamanın akışıyla oynayarak ruhumu emiyor işte yavaşlığı acısından ağır sonsuza dek orada kalacak sanıyorum sonra tamam ben büyüdüm diyeceğim biri gelip bu deliği tak diye büyütüyor büyütüyor büyütüyor şimdi delikten başkasını tanımıyorum göğsümdeki kara delik benim sanki bir tek oyum, hep sonsuzluğuyla dövüşmelerdeyim ve yıldız tozuysam da çöküyorum işte. Sönmemişim ama, kendime eyvallahımı dipte olurum kesmem, ışık mı hemen emiyorum, karanlık yuvadır şimdi, karanlık bendir, ben ya ben, olsun kabul ediyorum bir süredir, favori aktivitemdir başımın üstündeki tornado ile kadeh tokuşturmak, yaşamadığım yaşamla da böyle dalga geçerim. Ya yerinde ya yersiz ya burdayım ya ölmüşüm hadi ebele beni.
Adını hiç de bilmediğim, hiç de profesyonel olamıyorum, kameraman bana vermem gereken artık otuzuncu pozu söylediğinde içimdeki acının çökertisiyle nefes alınmıyor sana kaş göz yapamicam artık diyemiyorum, poz kesiyorum. Kaşım ayrı dudağım ayrı patlak, Taehyun düşmanı benmişim gibi, onda demek ki benim zaten, beni dövdüğünden elim saçımda yandan yandan gülmek sızım sızım sızlatıyor. Sızlamalarıma kanmıyor kimse, yüzümün yakışıklı olduğunu düşünüyor bütün gözler ve gözlerimde değiller yüzümde gezintilerdeler ve sonra yakalıyorum, hep yakalıyorum ya da o beni yakalıyor avımda avcı değilim bazen bilmiyorum, yüzüm ezberinde belli bakışlarını gezindirmesinin gereksizliğinde vaktinden çaldıramaz, gözleri gözlerimde işte, ruhlara inanmıyor ruhumu buluyor inanmıyor ruhumu parçalıyor inanmıyor ruhumu kan ağlattığını kabul ettiremezsin. Savaşında yenilir de yener. Gözlerinde şimdi gözlerimi göremeyeceğim kadar uzak ancak uzaklığıyla yakınlığımı bilmeyen yok. Orada varım ya da yokum o burada var, tam da bulduğu parçaladığı kan ağlattığı yerde hiç olmadığı kadar yeni hep olduğu kadar eski.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ikarus düştüğünde // taegyu
Fanfictionher gecemde gündüzümde hiç gözümde uyku yokken saatlerce düşündüm doğru zaman doğru insan yanlış karar yok işin özünde sen beni istemedin