Hiç kimseyle tesadüfen karşılaşmazsınız.
Tesadüf diye bir şey yoktur.
Hiçbir şey şans eseri olmaz.
Hayat, şansın ve tesadüfün ürünü değildir.
☀️
Nefes nefese kapısında durduğu Sayer Kolej'ine büyülenmişçesine bakıp dururken duyduğu korna sesiyle yerinden oynayıp arkasını dönerken kenara çekilmesi için süre tanıyan yeşillerle kesişti gözleri. Kenara kayıp yol verdiğinde içinden züppe diye geçirmeden edemedi. Okul gömleğinin önünü iliklerken okulun içine adımlarını atmaya başladı. Yapması gereken Jale teyzesini bulup bir an önce sınıfa yerleşmesine yardım etmesini sağlamaktı. Adımları usul usul koridorlarda gezinirken ilk defa gördüğü insan tiplerini de incelemeden edemiyordu. Hepsi yapmacık, soğuk buz kütleleri gibiydi. Sahte kahkahaları kulağında çınlarken iğrenmeden edemiyordu. Mecbur kalmasa adım dahi atmayacağı yerde koskoca bir yılı nasıl geçireceğini düşündü. Böylesine büyük bir okulda Jale teyzesini bulamazken içinden söylene söylene hızlandırdı adımlarını. Aşağıya inen merdivenin trabzanlarına yaslanıp sohbet eden iki çocuğu görünce onlara sormak aklına geldi.
"Kardeş!..." duymadıklarını görüp bir daha seslendi. "Kardeş!..." sonunda dikkatlerini çekince yanlarına yaklaştı. "Pardon. Jale Hanım'ın odası nerede?" Çocuklar değişik bir surat ifadelerine bürünüp mavi gözlü olan "Jale Hanım mı? Jale Hanım kim ya?" derken "Müdürünüz..." yanıtını duyunca mavi gözlünün arkadaşı olan ona göre biraz daha iri yarı gözlüklü olan çocuk "Haa, Jale Hoca..." dedi.
"Odası nerede? Sen onu söyle."
"Merdivenlerden in. Sağdaki koridordan düz git. Soldaki büyük kapı."
"Tamam, sağ olasın." diyip merdivenlerden inerken arkasından gevşek bir şekilde "Bir şey değil kardeşş..." lafını duymazdan geldi.
Mavi gözlü olan, arkadaşına dönerek tedirginlikle sordu. "Nereye gönderdin lan kızı?" İri yarı, gözlüklü çocuk dalga geçerek karşılık verdi. "Spor salonuna... Koşsun da biraz beynine oksijen gitsin." Sonra beraberinde attıkları kahkaha diğer sahte kahkahalara karışmaya başlarken, o sırada müdür odası diye bir yere giren Zeynep kendini spor salonunda bulunca oflayarak söylendi yeniden. "Çok iyi ya... Çok güzel müdür odası..." Etrafı inceleyip "Ne kadar büyükmüş ya..." diyip dururken bir ses duydu.
"İmdat!..."
Kaşlarını çatıp sesin nereden geldiğini çözmeye çalışırken sağ tarafta gördüğü büyükçe demir kapının ardından geldiğini fark etti. Ne olduğunu çözmek için elini kapıya atacakken arkasından bir ses duydu. "Hey!" Bir kız sesiydi. Arkasını dönüp karşılaştığı kısa küt saçlı biraz ürkekçe duran kızla gözleri birleşirken demir kapının ardındaki ses de kesilmişti.
"Çocuklarla konuşmana şahit oldum. Seni yanlış yönlendirdiklerini görünce dayanamayıp peşinden geldim. İstersen seni Jale Hoca'nın odasına götürebilirim."
Gözleri demir kapı ile siyah küt saçlının arasında gidip gelirken omuz kırıp banane diye geçirdi içinden. Bir daha ses duymadığına göre kafası gereğinden fazla dolu olduğu için yanlış duyduğuna kanaat getirerek elini kapının kolundan çekip çıkışa doğru yürüdü.
Herkese merhaba! Yeni hikayem "Evim". Hikayemi Zeynep ve Kerem eğer böyle olmasaydı nasıl devam ederlerdi üzerinden yürütmek istedim. Elimde hazır bölüm uzun zamandır var ama bölümleri biriktirip yüklemek istiyorum bekletmemek adına. Eğer ilgi duyup okursanız vote ve yorumlarınızı görmek isterim 💙 Kısa hikaye şeklinde olacaktır bilginize. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİM
Teen FictionZeynep ve Kerem'in Güneşi Beklerken 1. bölümdeki karşılaşmalarından farklı şekilde tanışıp zamanla ait oldukları yerleri sahiplenip benimsemelerini konu alır.