komutanla konuşmamın ardından jackson denen çocuğu bulmuş yanıma büyük sırt çantamı alarak arabaya binmiştim. yaklaşık üç günlük bir yolculuktan sonra önce güney kore'ye ardından sınırdaki askerlerle birlikte kuzey kore'ye gidecektik.
uzun bir yolculuk olacaktı.
-
baş ağrısı ile gözlerimi açtığımda çoktan kuzey kore'ye gelmiştik, sırt çantam ile beraber kendimi arabadan atıp nefes almaya çalışmıştım. yüreğimde nedenini anlamadığım bir sızı vardı.
önümden yürüyen askerleri takip ederken ciddi ifademi bozmuyordum. jackson ise askerlerle konuşmaya, bilgi toplamaya çalışıyordu. ister istemez şahit oluyordum konuşmalarına.
"bu suçlu neden idam edilecek?"
kısa boylu bir asker yüzünü buruşturup cevap verdi "güney kore için çalışan bir ajan o, erkeklerle hiç işi yoktu. kadın komutanları tuzağına düşürüp esirleri kurtarıyordu. tabii biz bunu yeni öğrendik, sikik ibne."
yutkundum, iyilik yapan birini mi öldürecektim?
başımı iki yana salladım, benim görevim buydu, zaaf edinemezdim, kimseyi düşünemezdim. sadece ülkem için savaşırdım, ve biri ülkem için tehlike oluşturuyorsa, onu gözümü dahi kırpmadan öldürürdüm.önümde ki askerler durduğunda bizde durmuştuk, kısa boylu olan yine konuştu. "lalisa manobal, bu hücre de kalan park chaeyoung adlı kişinin idamından ve tutuklu kalmasından sorumlusun. kaçtığı ya da kurtulduğu an cezalandırılacaksın."
başımı eğip kaldırdığımda diğerleri asker selamı verip gitmişti, tabii jackson de peşlerinden.
özel olarak yapılan hücreye bir bakış atmış ve yanında ki koğuşa girip hemen çantamı bırakmış ve pantolonumda ki gizli bölmeye hançerimi sokup koğuştan çıkmış ve geri hücreye girmiştim.
on gün sonra bu tutsağı kendi ellerimle öldürecek, onun celladı olacaktım ve gözümü dahi kırpmayacaktım.
lâkin öyle bir şey olmuştu ki, boncuk gözleri dolu dolu, kahverengi saçları omzundan aşağı dökülen bu kadına sevdalanacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti.
gözleri gözlerimle buluştuğu an nefesim kesilmişti.
neden idam ettirildiğini şimdi anlamıştım, çünkü onun gözlerine bir kez bakan, bir daha etkisinden çıkamıyordu. ve ne kadar kabul edemesem de gözlerine baktığıma bin pişman olmuştum, çünkü çoktan etkisi altına girmiştim..
"yapmayın hanımefendi." dedi boğuk çıkan sesiyle "almayın canımı, mazur görün beni."
tanrı şahit ya, hemen uzaklaşıverdim oradan.
çünkü biraz daha orada kalsam, dediğini yapacak ve onu serbest bırakacaktım.cebimde ki hançeri sıkarken yutkundum.
ülkeme ihanet edersem, öldürürdüm kendimi..-
öldürdüm çiçeğimi
yaşatamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözlerinde inciler, ellerinde kalemler
Fanfictionbir askerin gönlü düşmüş, bir mahkûma. [chaelisa] 10 bölüm, tamamlandı.