Bölüm 3

71 7 2
                                    

Bazen içinize sevinç kuşları dolar. Çırpınırlar. O zamanlar zıplamak, koşmak, eğlenmek istersiniz. Aynı öyle bir durumda bulunanınız var mı?

Ben tam şuan öyleyim. Gerçekten karşımda bir Justin Bieber var yani.

Gerçekten var, rüya değilmiş arkadaşlar.

Onun karşısında donuk dururken onun kimseye kendini belli etmemeye çalıştığını fark ettim. Şapkası büyüktü ve yüzünü kapatıyordu.

Gülümseyerek bana baktığında içeri girmek için bir adım attı. Ben hala donuk bir şekilde bakarken bana sarıldı.

Ah, Dünya'nın en güzel hissi.. Kokusu.. Okyanus...

Benden ayrıldığında gözlerime bakıyordu. Gülümsemesini yakından görmek kadar güzeli yoktu.

Kendime geldiğimde bana giyinmemi söyledi. Odaya geçip ne giyeceğimi düşünürken acayip heyecanlıydım. Gerçekten böyle bir şey oluyordu. İnanamıyorum ya! İnanamıyorum!

Hayatımın erkeği şuan yanımda.

İdolüm..

Daha fazla bekleyemeden dolaptan çıkarttığım çiçekli, kısa elbiseyi üzerime geçirdim. Aynanın karşısına geçip, gözlerimin altına krem sürdüm. Gerçekten çok yıpranmışlardı.

Telefonumu da çantamın içine koyup odadan çıktım. İçeri girdiğimde Justin yoktu. Olamazdı değil mi?

Rüya değildi dimi?

"Justin," diye seslendim.

Ses gelmedi. Yakınımdaki koltuğa oturdum ve dengemi yerinde tutmaya çalıştım.

"Ah, hadi ama. Sadece şakaydı. Gel buraya," diye ses duyunca kafamı çevirdim.

Kollarını açmış bana bakan bir adet Bieber.

"Rüya değil miydi yani?" diye konuşmaya çalıştım. Tabiki kekeleyerek.

"Değildi, gel buraya, gitmeliyiz." dedi ve o inci dişlerini göstererek güldü.

Dışarı çıkarken Justin şapkayı başına geçirdi. Bütün mahallenin bize baktığından emindim çünkü böyle bir arabayı hayatlarında ilk defa görüyorlardı, emindim.

Arabaya bindiğim anda bana gelen koku ile rahatlamaya başladım. Gerçekten inanılmaz mükemmel bir kokuydu. Sanki parfüm.. Biraz da doğal.. İnsanın anlatamayacağı bir koku.

Gözlerimi kapattım ve arkama yaslandım. Koku çok güzeldi. Camdan baktığımda mahallemizin dedikoducusu Justin ile konuşuyordu.

Ne?

Hemen arabadan inip teyzenin yanına gittim.

"Sen utanmıyor musun bu kızı böyle herkesin önünde almaya? Kız daha kaç yaşında! Senin gibiler yüzüne gidiyor kızlarımız. Tütütütütü sana." dedi. Justin gülüyordu. Bende gülmeye başladım.

"Teyzeciğim, sen boşver. Haydi görüşürüz." diyerek hemen Justin ile birlikte arabaya binip kaçtık.

Justin hala gülüyordu. Ama teyzenin konuşması gerçekten komikti.

"Ne gülüyorsun!" diye Justin'in koluna vurdum. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Hayır, gülmek yok! "Gülmüyorum."

"Yaa, gülme. Bizim mahallenin teyzeleri hep öyledir. Şimdi benim adım kaç mahalleyi dolaşıyordur, Allah bilir." dedim gülerek.

O da gülerek karşılık verdi. Ancak sonra durup "Sorun olur mu?" diye sordu. Başımı hayır anlamında sallayarak onu izlemeye devam ettim.

Sen yanımdasın, sorunlardan banane.

Ya, şuan gerçekten rüya içerisinde rüya görüyormuşum gibi hissediyorum. Bir insan, hayatında asla görmediği, ama görmeyi o kadar çok istediği bir insanın yanındayken nasıl rahat durmalı? Bunu araştırmalıyım.

Durduğumuzda konser yerine gelmiştik. Kimse Justin olduğunu anlamamıştı, çünkü o kadar kalabalıktı ki, bir an kendimi kaybedeceğimi düşünmüştüm. Ancak sonunda bunun çok saçma birşey olduğunu anlayıp kendime küfrettim.
Justin elimden tuttuğunda bir elektriklenme oldu. Yerime çakılı kaldım. Justin'in beni koşturmaya çalıştığını fark edince peşinden koşmaya başladım.

Otoparka girmiştik. Sanırım bir çıkış yolu vardı, ben bilmiyordum. Ah, Allah Aşkına kim bilecek?

Otoparkın merdivenlerinden yukarı çıktığımızda karşımıza bir kapı çıktı.

"Scooter, aç benim," dedi Justin.

Scooter Justin'in menajeriydi.

Scooter kapıyı açtığında Justin elimden tutarak içeri çekti. İçeride çalışan dansçılar, kıyafetler, makyör ve makyözler, Justin'in annesi v-

Justin'in annesi mi?

Pattie Mallette, yani Justin'in annesi de burada yani.

Pattie'nin yanına koşup ona sarıldım. O da gülerek bana karşılık verdiğinde Justin annesinin kulağına birşey fısıldayıp kıyafet giyeceği yere gitti.

"Hey, çok güzelsin," dedi Pattie.

Ağlamamak için kendimi zor tutarken cevap vermeye çalıştım. "T-Teşekkür ederim. Sizde öyle,"

"Sen de. Belieberların siz demesinden hoşlanmıyorum," dedi ve gülümsedi.

"Sen," diyerek tekrarladım ve gülümsedim.

"5 dakika!" diye bağıran adama ve ortalıkta koşuşturan çalışanlara baktım. Hepsi hazırlık peşindeydi. Justin'i görmeye çalıştım, sanırım giyiniyordu.

Scooter Braun, beni sahnenin en önüne koyup tekrar içeri girdi. Bu seferki konserde gerçekten Belieberlar vardı. Hepsi heyecanlıydı. Hepsi Justin tişörtü giymiş, sanaldan tanışanlar sarılıyor, diğer yarısı çığlık atıyordu. Burada olmak rüya gibiydi. En önemlisi; Justin'i görüp, ona sarılmak daha da önemliydi.

Justin, bana hayatımı veren adam. O kadar şey yaşadıktan sonra hayata tutunmamı sağlayan insan.

-
Yorumlarınızı bekliyorum.



İlk AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin