Mezarlıktaydım. Her yıl olduğu gibi bu yılda ölüm yıldönümünde onun yanındaydım. Ağlıyordum. Daniel'in öldüğünde hıçkıra hıçkıra saatlerce ağlayıp ertesi gün cenazesinde ağlayamayan ben, tekrardan ağlıyordum. Başımı mezarına koydum ağlarken. Bir süre gözlerimi kapatıp yaşlarımın akmasına izin verdim.
Gözlerimi çalan telefonumun sesiyle açtım. Anlaşılan uyuya kalmıştım. Kafamı kaldırıp çantamdan telefonumu aldım. Arayan Yoongi'ydi. Telefonu açtım.
~📞~
"Alo"
"Efendim Yoongi?"
"Nerdesin Jihyo?"
"Mezarlıktayım, neden bir şey mi oldu? Kızlarla mı ilgili?"
"Yok yok kızlarla ilgili değil. Kızlar burada Taehyung ile oynuyorlar fakat başka bir sorun var."
"Söyle Yoongi?"
"Eve gelince söylesem daha iyi Jihyo."
"Söyle Yoongi bak meraklanmaya başladım, ne oldu?!?"
"Jihyo, Daniel ölmemiş galiba... Mezarı boşmuş.."
"Jihyo? Jihyo ses ver?!"•
Gözlerimi açtığımda evde koltukta yatıyordum. Yanımda Yoongi'yi görünce hemen diklendim. "Yoongi?" Dedim. "İyi misin Jihyo?" Dediğinde başımı ovarken "İyiyim" dedim. "Sen bana telefonda dediğin konuya gel.." dedim. Yoongi lafa girdi. "Şöyleki son zamanlarda şirkette tartışırken olsun konuşurken olsun Suho değişik imalar yapıyordu. 'Senide o patronunun olacak o Kang'ıda öldürürüm' gibi sonra sorduğumda ise öyle bir şey söylemediğini iddia ediyordu. Bunun üzerine şüphelenip araştırdık Taehyung ile. Araştırıp soruşturduktan sonra, mezarın boş olduğunu ve Daniel'in ölümünün nüfus kaydında olmadığını öğrendik." Dediğinde kaskatı kesildim. Kelimenin tam anlamıyla dona kalmıştım.
Bir an kalbimin durduğunu zannettim. "Jihyo?" Ellerimi kütletip kendimi rahatlatmaya çalışırken "İyiyim" dedim "Hemde hiç olmadığım kadar". Hemen ayağa kalkıp odama doğru çıkmaya başladım. Yoongi peşimden gelirken "Sen aşağı inip arabayı hazırla Yoongi. Ben birazdan geliyorum. Taehyung'ada söyle, kızları Jennie'ye bırakıp buraya gelsin hemen" Dediğimde Yoongi "Jihyo ne yapmayı planlıyorsun?" Dedi. "Öğreneceksin Yoongi" dedim ve ben odama çıktım o da aşağı indi.
Odama gittiğimde önce üstümü değişmek için dolaplarımı açtım. Giyeceklerimi ayarlarken Jen'i aradım. Taehyung ile evlendikleri zamandan beri baya yakındık.
~📞~
"
Alo"
"Efendim Unnie? Nasılsın?"
"İyi olacağım canım, rica etsem kızlar bugün biraz sende kalsalar olur mu hem bayadır Hae-Soo'yuda görmek istiyorlardı."
"Tabikide Unnie, istedikleri kadar kalabilirler. Fakat bir sorun mu var? Taehyung Yoongi.."
"Bir sorun var Jennie. Sorun Suho ve Daniel'in mezarının boş olması."
"NE! Gerçekten mi Unnie? Nasıl olabilir böyle bir şey?!"
"Şu işimi bi halledeyim Jen geldiğimde konuşuruz."
"Peki.. Tamamdır Unnie aklın kızlarda kalmasın."
"Sağol Jennie, her şey için"
"Sende Unnie, kendine dikkat et"Telefonu kapattım ve üstümü değiştim. Sonra ise odamdan çıktım ve Daniel'in gizli odasına girdim. Daniel orada mafyayken kullandığı silah vb. eşyalarını saklıyordu. Ordan silah alıp belime koydum. Ardından aşağı indim. Yoongi ve Taehyung arabanın önünde beni bekliyorlardı. Taehyung"Nereye gidiyoruz ne yapıyoruz Noona?" Dediğinde "Arabaya binip sürmeye başlayın ben anlatacağım" dedim ve telefonumdan Suho'yu aradım.
~📞~
"Alo"
"Alo Jihyo? Sen beni arar mıydın yaa. Ama bak özlemişim seninle konuşmayı"
"Valla bende özlemedim diyemem"
"Anlamadım?"
"Nesini anlamadın Suho ya.. Bak ne diyeceğim buluşalım mı?"
"Sen ciddisin?"
"Yanii. Bence yeni bir sayfa açabiliriz"
"Diyosunn, güzell"
"O zaman ******(Daniel'in mektupta yazdığı yer)'de buluşalım"
"Tamam görüşürüz"
"Görüşürüz öptümm"Deyip kapattım ve gelen mide bulantısı ile öğürecek gibi oldum. Arabayı süren Taehyung aynadan bana bakıp
"Noona sen Suho'ya mı yürüdün bana mı öyle geldi" dedi.
"Teknik olarak evet, ama gerçekten ona ilgim olduğu için değil tabikide. Onunla buluşmak içindi hepsi." Yoongi kafasını bana çevirip "Ne yapmayı planlıyorsun Jihyo?" Dedi. "Önce Daniel'in yerini ve ona ne olduğunu öğreneceğim. Sonrası zaten belli. Daniel ne yaşadıysa 2 katını yaşatacağım ona" dedim.•
Araba durdu. Sonunda gelmiştik. "Siz arabada kalın" Taehyung ve Yoongi hemen atladı. "Hayatta olmaz Noona." "O şerefsizle tek bırakamayız seni. Bizi geçtim Daniel affetmez bizi" dediklerinde onlara döndüm. "Daniel'i bulmak için yapmak zorundayım. Suho sizi gördüğü an kaçmaya çalışabilir." Dedim. Yoongi "Olmaz Jihyo gerekirse o girer girmez kapıyı kilitler. Çıkmaması için her şeyi yaparız, ama onunla yalnız kalman söz konusu dahi olamaz." dedi ve Taehyung da "Yalnız kaldığında sana zarar verebilir, dokunabilir daha pis şeyler yapmak dahi isteyebilir Noona, düşüncesi bile korkunç. Sen bize Daniel'in emanetisin" dedi. En sonunda ısrarın fayda etmeyeceğini anladım. "Peki, ama önce bi kontrol edelim. Suho gelmiş mi gelmemiş mi" onlarda onayladı ve Suho'yu aradım.
~📞~
"Alo"
"Efendim Jihyo"
"Nerdesin geldin mi?"
"Çok az yolum kaldı."
"Tamam ben geldim seni bekliyorum"
"Tamam görüşürüz"
"Bayyy"Deyip kapattım. "Ay kendimden nefret ettim şu iki telefon konuşmasında yaa" Dediğimde Taehyung kahkahayı basarken Yoongi ise kıkırdadı. "Evet hadi eve girelim bakalımm" dedim ve arabadan indik. Bu dağ evini görmeyeli gerçekten uzun zaman olmuştu. İçeri girdik. "Siz şu odada saklanırsınız. Ben Suho geldiğinde ona sarılıp silahı varsa almaya çalışacağım. Ben ona sarılırken siz de çıkarsınız nasıl fikir?" Dediğimde Taehyung "İyi güzelde Noona ya sen sarılırken daha sonra seni rehin alıp bıçak çekmeye falan kalkarsa o zaman ne yaparız?" Dedi. "Suho silahsız dolaşmaz fakat bıçak taşıyacağını sanmıyorum. Çekerse de risk almak zorundayım zorundayız" dedim.
Onlarda onayladı ve odaya girdiler. Beklemeye başladım ki kapı çaldı ve gidip kapıyı açtım. "Hoşgeldin buyur içeri geç" dedim ve Suho'da "Hoşbuldum" dedi ve içeri geçti.
Kapıyı kapatırken bir yandan da kilitledim. Suho'ya yaklaşıp "Ay özlemişim seni ya" diyip sarıldım oda bana sarılırken "Bende seni çok özledim" dedi. Belindeki silaha gördüğümde "Ama sen silahla gelmişsin böyle eğlenemeyiz ki" dedim numaradan. Ah Tanrım kendimden iğreniyorum🤮 Suho yüzüme bakıp bir elini yanağıma koydu "Sen iste yeter bebeğim." Dedi ve diğer eliyle silahını yere attı. Beni öpmek için yaklaşıyordu ki belimdeki silahı çekip onu ittim.Tam o anda Tae ve Yoongi de odadan çıktılar ve Suho'ya silah doğrulttular. "Ah Suho, ben senin bana dokunmana izin verir miyim hiç? Aptal bir psikopat olduğunu biliyordum ama bu kadar da değil. Pardon bir de +sapık" Suho gülerek "Elinizdeki silahlardan korktuğumu mu zannediyorsun Jihyo? Güzel olduğun kadar aklın olsaymış keşke" dedi. "Bu elimizdeki silahlar mı? Onlar seni öldürmek için değil ki Suho ah sen bizi yanlış anladın yaa. Onlar sana acı çektirmek için." Deyip Tae'ye işaret verdim ve Taehyung Suho'yu bağlamaya başladı. Bende o bağlarken silahı Suho'nun kafasına dayadım. "Nasıl dayamıştın silahı Daniel'in kafasına böyle mi?" Dedim sinirle. Yandan dayayıp "Yoksa böyle mi?" Dedim.
Taehyung ve Yoongi bağladıktan sonra bir adım geri çekildikten sonra sandalyemi çekip karşısına oturdum. "Suho, sen beni uğraştırma bende senle uğraşmayayım. Söyle Daniel nerede ne yaptın ona?" Suho pis pis sırıtmaktan başka bir şey yapmıyordu. "SÖYLESENE BE! BANA BAK EĞER KONUŞMAZSAN YEMİN EDERİM O ŞİRKETİNİ DE YAKARIM SENİDE YAŞATMAM SUHO!" Suho bağrışlarıma karşın sadece beni baştan aşağı süzüyor ve sırıtıyordu. "Söyleyeceğimi düşünmüyorsun heralde Jihyo?" Dediğinde sakinleşip "Peki. Sen söylemezsen ben söyletirim." Dedim. "O nasıl olacakmış" dedi ve cebimden ilaç tüpünü çıkardım. "Bil bakalım bu ilaç ne ise yarıyor Suho?" Dediğimde "Ne işe yarıyor" dedi. "Bu ilaç zamanında suçlulara suçunu itiraf ettirmek için kullanılan bir ilaç. Kişi ilacı aldığında sorulan sorulara kesinlikle doğru cevaplar verir. Ama tabikide daha sonra bu ilaç sağlık örgütleri o bu şu tarafından yasaklandı. Neyse yani ben sana bu tüpü içirdiğimde mecbur cevap vereceksin. Lakin sen kendin söylersen işime gelir açıkçası." Dedim bacak bacak üstüne atıp. Suho "Bence sen o ilaçla falan hiç uğraşma biz senle bir anlaşma yapalım." Dedi. Güldüm. "Ben senle anlaşma yapmam ama söyle merak ettim ne anlaşmasıymış bu" dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
̶A̶ş̶k̶ı̶n̶ ̶P̶s̶i̶k̶o̶l̶o̶j̶i̶s̶i̶ | ̶D̶a̶n̶H̶y̶o̶
Lãng mạnAşk, acı çekeceğini bile bile sevmek, pişman bile olmamaktır. • [TAMAMLANDI]