acı kahvenin kokusu, dalga sesleri, yeni doğmuş bebeğini kucağına ilk defa alan annenin tarifsiz mutluluğu, yeni başlangıçların size kattığı umut, yağmur yağdıktan sonra gökyüzüne yayılan toprak kokusu... daha bir sürü sayabileceğim küçük mutlulukları gözden kaçırıyoruz bazen. Hayatımızdaki olumsuzluklara o kadar çok odaklanıyoruz ki etrafımızda olan iyi şeylere kör oluyoruz. İşte sen lalisa bu olumsuzlukların içinde kör olduğum güzellikleri fark etmemi sağladın. O kadar güzelsin ki bazen sadece uzağında fakat bir o kadar da yakınında olduğum için kendimi öyle şanslı hissediyorum ki. Kendi halinde yaşadığın renksiz ve karanlık Dünya'nın benim sessiz ve yavaşça renklerini kaybeden Dünyamı renklendirdiğini biliyor musun mesela? sana baktığımda kendimi bulduğumu, çocukluğunun nasıl olduğunu hayal ederken kendimi seninle hayaller kurarken bulduğumu, başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi sonsuzluğa kapatmak istediğimi bilsen korkar mıydın benden? Hiç durmadan, yorulmadan seni bekleyebileceğimi bilsen ne derdin peki? işte şimdi bunları öğrenmenin vakti sevdiğim. Gecenin bir yarısı hayatımda ilk defa alkol alıp sarhoş olduğum bu gecede, yeterince sarhoş değilmişim gibi bir de kokunda sarhoş olmaya geldim. Seni uzaktan sevmeye takatimin kalmadığını anladım çiçeğim..
Tam şu an kapının önünde durmuş bir kez olsun bir sonraki adımımı düşünmeden kapını çalıyorum. bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum... kapıyı açacağına dair umutlarım biterken tam o an kapıyı açıyorsun. Üzerinde en sevdiğin siyah bluz, altında gri eşofmanınla şaşkınca bana bakıyorsun. O halin beni gülümsetiyor çiçeğim.
"chaeyoung?" diye sesleniyorsun bana. Ne de güzel söylüyorsun adımı.
"Bir kez daha" diyorum gülümseyerek. "bir kez daha söyler misin adımı?" çattığın kaşlarınla beni baştan aşağı süzüyorsun. "bu halin ne chaeyoung?" adımı duyduğumda gülümseyip çenendeki yara izine bakıyorum. Alkolün etkisiyle sana doğru yaklaşıp elimi çenendeki yara izine getiriyorum. "Bu iz nasıl oldu lalisa?" ne yapmaya çalıştığımı anlamadığın o kadar belli ki çiçeğim bu beni gülümsetiyor.
"içeri gel başımın belası." kolunu belime atıp beni içeriye çekerken sen, ben sana ait herhangi bir şey olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
"ne işin var burada?" beni koltuğa oturttuktan sonra üzerimdeki ceketi çıkartmama yardım ediyorsun. Bana yaklaştıkça kokun ciğerlerime nüfuz ederken kendimi tutamıyorum.
"ne de güzel kokuyorsun öyle." bir kaç saniye yüzüme bakıyorsun fakat hiç bir şey söylemeden yanıma oturuyorsun.
"chaeyoung burada ne işin var?" gülümseyip başımı omzuna yaslıyorum. "seni uzaktan sevmeye dayanamıyorum artık çiçeğim." söyledikten sonra pişman olduğum sözlerden sonra başımı kaldırıyorum ve çattığın kaşlarına bakıyorum. "Ne saçmalıyorsun sen?"
"hani sana notları yazan kişiyi aramana yardım edeceğim demiştim ya lalisa." başını sallıyorsun ve gergince ayağa kalkıyorsun.
"o kişiyi buldum." gergince tırnaklarını yemeyi bırakıp tekrar yanıma oturuyorsun.
"aradığın kişi benim."
her şey açığa çıktı...
sizce hikayenin devamında ne olacak?
lisa nasıl bir tepki verecek?
okuduğunuz için teşekkür ederiim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blossom'
Fanfictionlalisa her gün sırasında bulduğu notların kimden geldiğini bulmak istiyordu.